İçinde abartı ve fantastik barındıran her şeye meyleden bünyem, Kolombiyalı ressam Fernando Botero’nun resimlerini görüp kayıtsız kalamazdı elbette. Botero'nun günümüz estetik anlayışına yeni yorum getiren bir ressam olduğunu düşünüyorum. 1932 doğumlu olan Fernando Botero’yu boğa güreşi tutkunu olan dayısı on iki yaşındayken boğa güreşi okuluna göndermiş. Ancak çok şükür ki Botero matador resimleri yapmayı tercih etmiş. Kayıtlı ilk resmi de bir sulu boyaymış ve resimde bir matador varmış. Boğa güreşinin nasıl olup da bir spor diye kabul edildiğini anlayamam. Vahşetin resmen daniskasıdır. Bizim memlekette yapılsa, kesinlikle dünyada yer yerinden oynardı. Vahşi Türkler derlerdi de vallahi cümlemizi taşlarlardı. Botero’nun boğa güreşi, arena ve matadorlarla ilgili pek çok resmi var. Şimdi Botero'nun boğa güreşleriyle ilgili resimlerini Hayal Kahvem'e ekleyeceğim. Ben yıllar önce boğa güreşlerinin simgesel bir öyküsü olduğunu duyduğumda çok şaşırmıştım. Bilmiyorum sen biliyor musun? Az önce kahve molası verdim. Hem kahvemi hüpletip hem bak sana romantik bir öykü anlatacağım.
Boğa, gençliğinin baharında her gördüğü güzele gönlü kayan genç bir delikanlıyı simgeliyormuş aslında. Matador ise kadını… Bilirsin, boğa sürekli matadorun peşinden koşar… Kovalar babam kovalar… Kafasını eğip, boynuzlarını geçirmek için matadorun etrafında dört döner. Matador ise -yani kadın-, darbeleri yemeden, elindeki kırmızı pelerini sallayarak “oooleeeeyyyy!” diye boğayı savuşturur. Bu arada matador, boğaya küçük küçük oklar saplar. Elindeki kırmızı pelerini sallayarak boğayı öfkelendirir. Boğa iyice köpürür tabii. Bir öncekinden daha sert saldırır. Ama matador her defasında hem küçük okları boğaya saplamayı hem de ustaca kaçmayı becerir. Bu küçük oklar erkeğin kadına her defasında daha fazla bağlanmasını simgeliyormuş. En sonunda boğa artık yediği oklardan ve koşturmaktan yorgun düşer. Gerilir… Gerilir… Ayağını yere sıkı sıkı vurarak sözüm ona matadoru korkutmayı ve matadora doğru koşup son hamlesini denemeye kalkar ki…. Nanananooommm… Matador ani bir kılıç darbesiyle maalesef boğayı öldürür. İşte boğanın bu şekilde ölümü neyi simgeliyormuş biliyor musun? Evliliği simgeliyormuş. Yani erkeğin ölümünü. Bilmiyorum yani… Bu bir metafor tabii… Ben anlatanların yalancısıyım ama boğa güreşlerinin asıl öyküsü böyleyken böyleymiş işte... Fernando Botero’nun resimleri eşliğinde ve Antonio Banderas'ın müziğiyle metaforik bir öykü dinlediniz:) Oleeeeeyyy!
öykü güzelmiş üstelik gerçekçi, teşekkürler :)
YanıtlaSilEğer matator ölürse bu sefer de erkek o derler miydi acaba merak ettim.Öykü benzeticileri.Bu tür öykülerde kadınlar erkekler diye simgeleştirmek , ayırmak eksik geliyor gibi bana. Bazı ilişkilerde boğa kadın oluyor,bazı ilişkilerde de matador erkek oluyor sanki.
YanıtlaSilbi de üstüne meşhuuuur el cordobes'in biyografisi, yasımı tutacaksın okunmalı :)
YanıtlaSil@ Hayalhanem, hoş bir kurgu değil mi:)
YanıtlaSil@ Adsız, ben duydum. Duyduğumu anlattım. Elçiye zeval olmaz derler bilirsiniz:)
@ Kurtlu Kitap, vikipediden arakladım:)
El Cordobés (İspanyolca Córdobalı Adam), asıl adı Manuel Benitez Pérez (d. Mayıs 1936 ? Palma del Río, Córdoba, İspanya), İspanyol boğa güreşçisi. Boğa güreşi tarihindeki en yüksek ücret alan torero'dur. Olağandışı refleksleri, zaman zaman canını hiçe saymaya kadar varan cesareti ve izleyicileri büyüleyen hareketleriyle tekniğindeki kabalığı dengelemiştir.
Doğduğu kentte bir öksüzler yurdunda büyüdü. Önce yiyecek çalmaktan, daha sonra da arenalara izinsiz girmekten iki kez hapse atıldı. 1950'lerin sonunda askere alınana değin okuma yazma bilmiyordu.1959'da, büyük matador Manolete için Córdoba'da yapılan anıttan etkilenerek boğa güreşine başladığı söylenir. 1960 sezonunda henüz bir novillero (acemi boğa güreşçisi) iken bütün Endülüs'te dikkatleri çekti. 1963'te tam anlamıyla matador olmamışken bile büyük ün kazanmıştı. 1965'te, bir sezonda 111 corrida'ya (boğa güreşi) katılarak Juan Belmonte'nin 109'luk corrida'lık rekorunu (1919) kırdı. 1965'te yalnızca Ağustos ayı içinde 64 boğa öldürerek 35 milyon peseta (yaklaşık 600 bin ABD Doları) kazandığı sanılmaktadır.
El Cordobés'in güreşleri çok büyük bir izleyici kitlesi çekiyordu.Ayrıca İspanya'da, ilki Aprendiendo a morir (1962; Ölmeyi Öğrenmek) olan birçok filmde rol aldı.1972'de bıraktığı boğa güreşine 1979'da yeniden başladı.1983 yılındaki bir boğa güreşinde, bir espontáneo'nun boğa tarafından öldürülmesi üzerine basın tarafından ağır eleştirilere uğradı.Bu tarihten matadorluğu bıraktığı 2000 yılına kadar ara ara boğa güreşlerine çıktı.
Okuduk:))
Herbirinize teşekkür ederim.
Botero sergisine gitmiştim, Boteronun şişman kadınlarını büyük tuvallerde görmek çok etkileyiciydi, bayılmıştım. Botero şişman kadınları sevmesinin nedenini şöyle açıklıyor :
YanıtlaSil“Şişman güzeldir, çünkü şişman insanlar diğer insanların yüzünde hemen bir gülümseme yaratma kabiliyetine sahiptirler, sempatiktirler bu yüzden resimlerimde şişman figürleri kullanıyorum."
Böyle diyor ama karısı da yıllanmış şarap :))