Levent Cantek’in Popüler Kültür, Mizah ve Tarih konulu Şehre Göçen Eşek adlı kitabını ilk elime alıp sayfalarını dalgalandırdığımda denk geldiğim karikatürler beni o kadar şaşırtmıştı ki anlatamam. Çok eski dönemlerin siyasilerinin kadın kılığında bir çok karikatürü vardı. Acaba niye bir siyasi kişilik, kadın gibi ya da kadınsı çizilmekteydi? Maksat ne olabilirdi? Hemen bu karikatürlerin bulunduğu bölümün başlığına bakmıştım. Başlık şuydu: Siyasi Muhalefetin Bir Biçimi Olarak Tahkir: Erken Cumhuriyet Dönemi Politik Mizahında Kadınsı Erkekler. "Hoppala! Nasıl yani?" demiş, derhal yazılanları okumaya girişmiştim. Erken Cumhuriyet döneminde bir erkeği tahkir etmek ve bugünkü deyimiyle onunla ilgili olumsuz imaj yaratmanın en kestirme yolu neymiş biliyor musun? Onu kadın ya da kadınsı karikatürize etmekmiş. "Vay canına sayın seyirciler," demiştim de bir yaşıma daha girmiştim.
Levent Cantek'in kitabında neler neler yazıyordu. Bak şimdi.... Biliyoruz ki siyasi propaganganın etkinliği ve herkes tarafından anlaşılabilirliği çok önemli. Kısa, açık ve yalın olması nedeniyle, bu durumun en kolay karikatür yoluyla becerebileceğine de katılıyorum. Ehlinin elinden çıkmış bir karikatür elbette attığı hedefi on ikiden tek bakışla vurabilir. Yürekten inanıyorum. Amaa... Bir erkek politikacı hakkında tiksinti yaratmak... Nefret edilmesini sağlamak... Eksik ve yetersiz göstermek için kullanılan en kestirme yolun, erkeğin kadın ya da kadınsı karikatürize edilmesi olduğunun düşünülmesi yüreğime nasıl hançer sapladı anlatamam. Ne feci... Söyler misin, neden peki bu tip karikatüre bakan biri, "saçmalamışlar" demiyor da kadın olarak karikatürize edilen erkeği görünce bu anlatılanlar gibi olumsuz bir kanaata kapılıyor?
Olacak iş değil. Ulusun kurucuları olan muktedir erkekler karşısında, kadının eksiklik, yetersiz anlamına gelen bir toplumsal önyargı söz konusu olunca, insanların kafasında bir erkek politikacının kadın olarak çizilmesi kolaylıkla bir tahkir ve olumsuz imaj durumu yaratabiliyormuş... Ne fena... İşte bunları öğrenince canım çok acıyor ne yapabilirim yani. Bir kirpi gibi dikenlerimi çıkarıyorum. Avaz avaz tepki vermek istiyorum. Amann! Neyse... O zamandan bu zamana 60 yıl geçti. Erkek işi olduğuna inanılan siyaset dünyasında kadınlar sayılarını arttırdılar çok şükür öyle değil mi? Ama... Hımmm.... Gene de kadınlar siyasette baş oyuncular değil ki. Yooo... Şimdi "erkekegemen düşüncenin damla damla oluşturduğu popüler kültür vaziyetlerine bakar mısınız?" diyerekten lakırtılar etmeye başlayıp keyfimi durduk yerde kaçırmak istemiyorum... Ayy! Boşver. Kim ne düşünürse düşünsün.
Ben eğlenceli bir konuya geçmek istiyorum. Roman Kahramanları dergisi bazı edebiyatçılara esprili bir soru sormuş. Soru şöyle: "Diyelim ki; parti başkanı olarak girdiğiniz genel seçimlerden zaferle çıktınız ve hükümet kurma görevi size verildi... Kabinenizi hangi Roman Kahramanları'ndan oluşturursunuz? " Edebiyatçıların yanıtlarını tek tek okudum. Refik Durbaş'ın kabinesine bayıldım. Bakar mısın ne demiş?
"Ben şaire ve şiirlerine inanırım. Bu nedenle de özellikle şairlerin ülkeyi daha iyi yöneteceklerine eminim. Biliyorsunuz "roman" entrika demektir, "düzen" kurmaktır, "dümen" kırmaktır. Oysa şairlerin kahramanları kadınlar saftır, temizdir, içlerinden geldiği gibidir. Benim "Meclis"imde kabineyi kurma görevi de şairlerin "kahraman" kadınları olacaktır. Düşünün bir Meclis'te şu kadınların olduğunu:
Piraye ve Vera (Nazım Hikmet)
Fahriye Abla (Ahmet Muhip Dıranas)
Eleni ve Süheyla ( Orhan Veli)
Türkan (Oktay Rifat)
Mariyya (Asaf Halet Çelebi)
Marikula (Sait Faik)
Güzin (Sâlah Birsel)
Lavinia (Özdemir Asaf)
Büyük Leyla (Attila İlhan)
Güler (Can Yücel)
Leman Hanım (Metin Eloğlu)
Süheyla (Cemal Süreya)
Kınar Hanım ile Çanakkaleli Melahat ( Ece Ayhan)
Levent Cantek'in kitabında neler neler yazıyordu. Bak şimdi.... Biliyoruz ki siyasi propaganganın etkinliği ve herkes tarafından anlaşılabilirliği çok önemli. Kısa, açık ve yalın olması nedeniyle, bu durumun en kolay karikatür yoluyla becerebileceğine de katılıyorum. Ehlinin elinden çıkmış bir karikatür elbette attığı hedefi on ikiden tek bakışla vurabilir. Yürekten inanıyorum. Amaa... Bir erkek politikacı hakkında tiksinti yaratmak... Nefret edilmesini sağlamak... Eksik ve yetersiz göstermek için kullanılan en kestirme yolun, erkeğin kadın ya da kadınsı karikatürize edilmesi olduğunun düşünülmesi yüreğime nasıl hançer sapladı anlatamam. Ne feci... Söyler misin, neden peki bu tip karikatüre bakan biri, "saçmalamışlar" demiyor da kadın olarak karikatürize edilen erkeği görünce bu anlatılanlar gibi olumsuz bir kanaata kapılıyor?
Olacak iş değil. Ulusun kurucuları olan muktedir erkekler karşısında, kadının eksiklik, yetersiz anlamına gelen bir toplumsal önyargı söz konusu olunca, insanların kafasında bir erkek politikacının kadın olarak çizilmesi kolaylıkla bir tahkir ve olumsuz imaj durumu yaratabiliyormuş... Ne fena... İşte bunları öğrenince canım çok acıyor ne yapabilirim yani. Bir kirpi gibi dikenlerimi çıkarıyorum. Avaz avaz tepki vermek istiyorum. Amann! Neyse... O zamandan bu zamana 60 yıl geçti. Erkek işi olduğuna inanılan siyaset dünyasında kadınlar sayılarını arttırdılar çok şükür öyle değil mi? Ama... Hımmm.... Gene de kadınlar siyasette baş oyuncular değil ki. Yooo... Şimdi "erkekegemen düşüncenin damla damla oluşturduğu popüler kültür vaziyetlerine bakar mısınız?" diyerekten lakırtılar etmeye başlayıp keyfimi durduk yerde kaçırmak istemiyorum... Ayy! Boşver. Kim ne düşünürse düşünsün.
Ben eğlenceli bir konuya geçmek istiyorum. Roman Kahramanları dergisi bazı edebiyatçılara esprili bir soru sormuş. Soru şöyle: "Diyelim ki; parti başkanı olarak girdiğiniz genel seçimlerden zaferle çıktınız ve hükümet kurma görevi size verildi... Kabinenizi hangi Roman Kahramanları'ndan oluşturursunuz? " Edebiyatçıların yanıtlarını tek tek okudum. Refik Durbaş'ın kabinesine bayıldım. Bakar mısın ne demiş?
"Ben şaire ve şiirlerine inanırım. Bu nedenle de özellikle şairlerin ülkeyi daha iyi yöneteceklerine eminim. Biliyorsunuz "roman" entrika demektir, "düzen" kurmaktır, "dümen" kırmaktır. Oysa şairlerin kahramanları kadınlar saftır, temizdir, içlerinden geldiği gibidir. Benim "Meclis"imde kabineyi kurma görevi de şairlerin "kahraman" kadınları olacaktır. Düşünün bir Meclis'te şu kadınların olduğunu:
Piraye ve Vera (Nazım Hikmet)
Fahriye Abla (Ahmet Muhip Dıranas)
Eleni ve Süheyla ( Orhan Veli)
Türkan (Oktay Rifat)
Mariyya (Asaf Halet Çelebi)
Marikula (Sait Faik)
Güzin (Sâlah Birsel)
Lavinia (Özdemir Asaf)
Büyük Leyla (Attila İlhan)
Güler (Can Yücel)
Leman Hanım (Metin Eloğlu)
Süheyla (Cemal Süreya)
Kınar Hanım ile Çanakkaleli Melahat ( Ece Ayhan)
Bütün bu hanımlar demokratik bir biçimde iş bölümü yaparak kabineyi oluşturabilirler. Hele cumhurbaşkanı da Gülten Akın olursa..."
Ne hoş değil mi? Oh! Keyfim yerine geldi!... Oy nenem oy!
NOT; Karikatürlerdeki yazılar:
1.karikatür - Yılbaşı Eğlencesi -Yesin onu nenesi! (kitaptan)
3.karikatür - Kadınlarımız mebus olduktan sonra: - Kızım, sakin ol... Bir dileğin varsa kocandan manto ister gibi isteme!...(13aralık 1934) (evdeki akbaba dergisinden)
Ben de Mahmure olarak kabineyi oluşturanlar arasında görev istiyorum.
YanıtlaSilEvvet yani.
Cumbamdan idare edemezmiyim?
kitabı çok merak ettim,eğlenceli bir kitap.
YanıtlaSil1934 tarihli bir akbaba dergisine sahip olduğunuz içinse sizi kıskandım.eminim devamı da vardır. birgün onları görmek isterim.
Eyy gidi anam.
YanıtlaSilOndan duyardım"oy nenem oy"
Bazen iççekişinin ardından,bazende bir kahkahanın.
Şaşırdığında"vuuu nenee"
Sinirlendiğinde"...yiyenin uşağı"
Ablama sinirlenince"kan ayakli"
Eyy gidi anam.
ben...
Gaybanan.
Selam Mahmure, ne demek sensiz olur mu:)
YanıtlaSilkara kitap, eğer çizgi roman ve karikatüre ilgi duyuyorsanız kitabı alın okuyun derim:)
YanıtlaSilcasswa, demek karadenizlilik var serde:)
YanıtlaSil