31 Ağustos 2011 Çarşamba

Yerine Konmayan Kitaplar Ve Komşuluk Üzerine Hasbihal


Talideyim ya… Evdeyim. Eşyalarımı özlediğimi fark ettim. Oysa her akşam iş dönüşü üzerlerindeyim. Ya da her akşam ve hafta sonları elimin altında olduklarını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Ne yalan söyleyeyim eşyalarımı severim. Kitaplarım mı?  Of, sorulur mu? Onlar arkadaşlarım ya da ne bileyim evlatlarım gibidirler benim. Az önce enine boyuna kitaplarıma baktım. İnan bana, şaşkınlık içinde kaldım. Kitaplarım resmen evin dört bir yanına dağılmışlar! Anlatılacak gibi değil. İlla görülmesi gerekir. Sanıyorum bir sebeple kitaplıktaki yerlerinden almışım. Ne zaman okumuşum kim bilir? Hangi odada, hangi koltukta okuduysam artık... En son okuduğum yerde bırakmışım. Sence bu davranışım saygısızlık gelmiş midir onlara? Acaba üzülüp kırılmışlar mıdır ki? Ne fena!.. Peki kitaplıktaki diğer kitaplar… Evin içine dağıttığım kitapların önceki komşuları hani… Yerlerini boş gördükçe... Veya onların boşluklarını ilgisiz başka kitaplarla doldukça ben… Durumlarını garipsemişler midir? Ürpertici tuhaf bir his kaplamış mıdır içlerini? Tuhaf! Nereden aklıma geldi şimdi... Dinle bak... Bir vakitler aynen benim yaşadığım gibi...


Komşuluk deyince, depremden sonra iki yıl yaşadığım Ataşaehir'deki stüdyo daire aklıma geldi. Tam kapı karşı daireye sürekli değişik insanlar gidip gelirdi. Bir çiftle denk gelmiştim söz gelimi… Yeni evlilerdi. Ya da evli değillerdi. Sormadım tabii… Birliktelerdi. Bir iş dönüşü kapıda karşılaşmıştık. “Merhaba” demiştim. “Merhaba, yeni taşındık” demişlerdi. Genelde akşam iş dönüşü karşılaşırdık. Gülümserdim. Gülümserlerdi. Evin kapısını açıp içeri girerlerdi. Evin kapısını açar içeri girerdim. Bilirdim ki kapı karşı dairede onlar yaşarlardı. Bu duruma alışmıştım. İki ay kadar geçti. Artık kahveye çağırmaya niyetlenmiştim. Ama nedense onları  görmüyordum. İki gencin  karşı daireye girip çıktığını fark ettim. İlk rastlaştığımızda “Bir çift vardı” diye soracak oldum. “Onlar gitti. Biz taşındık.” dediler. Demek öyle selamsız sabahsız hayatımdan çekip gittiler. Köyde alışmışım ya yılların komşuluğuna... Şehirdeki bu vaziyet ilkin tuhaf geldi. Bir akşam mantı vermiştim karşı dairedeki gençlere. Bir gece de onlar benden tuz istemişlerdi. O kadar. Onlar da gitti. Bir süre sonra yerlerine bir kadının taşındığını anladım. Bir gece… Çöpü kapının önüne koyuyordum ki  kapısı açıldı… Gözgöze geldik. Sarı kısa saçlıydı. Üzerinde siyah dekolte bir giysi vardı. Gülümsedim. “Selam” dedim. İfadesiz bir yüzle bana baktı. Kapısını gürültüyle suratıma kapadı. Öylece kalakaldım. Bir daha hiç görmedim. Sadece eve girip çıkarken onun varlığını kapısının arkasında hep hissettim. Kapının dürbününden bana bakıyordu. Eminim. Günlerce bu kadının kim olduğuna dair tekinsiz hayyaler kurduğumu söyleyebilirim. Acaba o gençler nereye gitmişlerdi ki? Ya o kadın... Ya diğerleri...  Şimdi nerededirler? Kim bilir?


Ne yalan söyleyeyim, bir süre sonra artık karşı daireye taşınan insanlara selam vermedim. Hatta göz göze gelmek bile istemedim. Üzerime daha önce bilmediğim bir kayıtsızlık hali çöktü. Oysa ayaküstü tanışıp merhabalaştığım insanların apansız yok olmalarına kolay alışamamıştım biliyor musun? Önceleri... Onların yerini başkalarının doldurması nedense bana tuhaf ürpertici bir his verirdi. Abaraka dabraka… Bir varlar… Bir yoklar…  Sanıyorum benim için onlar aynen kitaplıktan çekilen ve bir daha  yerine konulmayan kitaplar gibiydiler. Boş kalan daireyi ilgisiz bambaşka insanlar dolduruyordu sürekli.  İyi bir his vermemişti. Şimdi düşününce o günleri… Kendimi fena hissettim. Oturduğum yerde doğruldum. Evin dört bir yanına dağılmış kitaplarıma, tüm çalışan kadınların ihmal ettiklerini düşündükleri evlatları için ne yapsalar içlerinden atamadığı vicdan azabı duygusuyla baktım.  Bir anne şefkatiyle kitaplarımı  toplamaya başladım.


NOT: Dedektif Julia Çizgi Roman Karelerini kullandım.



9 yorum:

  1. Çok güzel ilişkilendirmişsin. Ellerine sağlık.
    Ama o kitaplarında senin yaşadığın oturduğun yattığın hatta gezdiğin yerleri görmeye hakları var. Hatta oralarda bir bir kaç ay misafir kalmaya ihtiyaçları bile olabilir. Dönünce gördüklerini arkadaşlaruyla paylaşacaklar..küçük maceralarını anlatıp yeni romanlar yaratacaklarıdır emin ol.
    HEM DE...!!!...
    SENDEN gisli . :)

    YanıtlaSil
  2. Bu akşamüstü, yakın dostların emrivaki ile aldığı ama getirmediği kitaplar geldi aklıma. Sonra geçti o düşünce ama bu postta yine aklıma düştüler.

    Ataşehir de oturdum, on yıl. O yerleşkeye ait benim de ilginç tespitlerim var ve hatta bir yazı konusu olmaya değer. Ama şunu unutmamalı ki bizler de bir yerden taşındığımızda karşı komşumuz için benzer rollerin aktörü ya da figüranı oluyoruz. Hatta derin komşuluk ilişkileri kurmşusak bu daha da ileri bir boyutun adı, ne bilmiyorum.

    Kitaplara bağlayayım; onların küseceğini sanmıyorum. Küsecekleri tek konu daha çok kişi tarafından okunmamaları olabilir. Bu da ayrı yazı konusu. Onları okuduktan sonra gözümüzün önünden ayırmaya kıyamamak mı, yoksa daha çok okunmalarını sağlayabilmek mi...gibi.

    selamlar ve samimi post için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. Bu komşuluk ilişkileri gerçekten çok tuhaf,eski komşuluklar eskilerde kalmış...Bizde de öyle daha birine alışmadan diğeri geliyor,apartmanda kim oturuyor desen,tamamını bilemem,giren ,çıkan değişik.Bir de kapı sesi duyduklarında eğer onlarda çıkıyorsa kapatıp bizim çıkmamızı bekliyorlar,bu kadar zor geliyor bir Merhaba demek...Eh...artık biz de öyle yapar olduk!
    Kitaplarınla başbaşa bir bayram dilerim...

    Baykuş gözüyle

    YanıtlaSil
  4. bana sorarsan cevabımı da biliyorsundur :)) kitaplar sırt sırta daha mutlulardır, ayırma onları:)

    YanıtlaSil
  5. Dilek, kitaplarım benden "gisli" işler çeviriyorlar öyle mi? Gizli işler çevrimeyi sevenlerin kitapları da gizli işler çevirmeyi seviyorlar demek ki:)
    Sağolasın.

    YanıtlaSil
  6. Two, metropollerde hayat daha hızlı akınca, insanların iş ve mekan değiştirmeleri de hızlanıyor dolayısıyla. Köyden şehre inen bünye etklileniyor ister istemez bu durumda. Belki insanlar benim hissettiklerimi hissetmemek için birbirleriyle iletişim kurmak istemiyorlardır kim bilir? Görmezsen tanımazsın... Tanımazsan sevmezsin... Sevmezsen acımazsın.. Böyledir belki.

    Ben tuhaf biriyimdir Two. Nesnelerin de canı olduğuna inanırım söz gelimi… Metin Üstündağ’dan size bir söz edeyim mi? Der ki: “"eşyanın canı yoksa, niye böyle vurunca, "tak tak" ediyor baba".. faks'a inanıyoruz da, ruha niye inanmıyoruz, ha baba.. bırrr"

    İçten yorumunuz için ben teşekkür ederim Two. Sağolun.

    YanıtlaSil
  7. Selam Baykuş Gözü:)
    Komşuluk aslında o kadar hoştur ki sahiden. Çok sık gitmeseniz bile sevdiğiniz insanlarla aynı binada yaşamanın huzuru ve mutluluğunu yaşayan biri olarak,çok şanslı olduğumu söylemeliyim..
    Size de iyi bayramlar:)

    YanıtlaSil
  8. Buket, sürekli hazırolda duran kitaplara sahipsin ya..sana ne diyeceğimi bilemiyorum:)

    Sözümün bittiği yerdeyim. Merak edenlerin bloguna bakmasını rica ediyorum:))

    http://pelinpembesi-buket.blogspot.com/2011/08/kitapligim-lale-muldur-ve-portakalli.html

    Ben bi geleyim de alt üst edeyim o kitaplığı:)
    Gördün mü çekemedim:))Sağolasın.

    YanıtlaSil
  9. Kitaplarımı birer dostumuz gibi görürüz..

    YanıtlaSil