Aşkın Güngör’ün epeyce bir arama sonucunda edindiğim, Gohor Kıyametten Sonra adlı kitabı kaç gündür masanın üzerinde öylece duruyordu. Hem elimde okuduğum iki kitap vardı. Hem de Gohor’un 500 sayfalık bir roman olması biraz ürkütmüştü beni doğrusu. Daha önce yazarın hiç bir kitabını okumamıştım. Satın aldığımda, Gohor’dan birkaç sayfa okumuştum okumasına, üstelik dili de hoşuma gitmişti ama gene de korkmuştum. Ya beğenmezsem devamını. Ya sıkılırsam… Böyleyim işte. Kitabın hakkını verebilmem için, önce karşılıklı biraz bakışmamız, kitabın bana alışması, evin havasını soluması, evden biri olması, durduğu yerde demlenmesi lazım. Öyle girişemem illa okuyacağım diye. Kitabın “Beni oku!” demesi lazım. Kitaplarla arkadaşlığım böyle. O nedenle kitap cimrisiyim işte. Kıyamam ya kimselere vermeye. Ödüm kopar biri benden kitap isteyecek diye. İnsan arkadaşını hiç ödünç verebilir mi? Ben vermem. Böyle!
Bugün bayram arefesi.. Annem olmaması sebebiyle biraz hüzünlüyüm. Ama kabulleniyorum tabii.. Yaşlar ilerledikçe yaşanacak kayıplar. Anne ölümü de bunlardan biri ne yazık ki. Neyse… Tam masanın yanından geçerken, baktım Gohor gözümün içine içine bakıyor. Usulca aldım elime. Oturdum battal koltuğa. Ayaklarımı topladım altıma. Başladım Gohor’u okumaya. 24. sayfasına gelmiştim ki yanağımdaki yaşları hissettim. Ağlıyor muyum ne? Olamaz! Yıllardır kitap okurken ağlamadım. Kemalettin Tuğcu öykülerinde kaldı en son ağlamalarım. Üstelik Gohor bir bilim kurgu roman değil miydi? Peki bu gözlerimden dökülen pıtır pıtır yaşlar niye?
Ergenlikte, bazı çocukların kemikleri uzarken, acı duyduklarını okumuştum. O denli acı hissediyorlarmış ki, ilaç kullanmaları gerekebiliyormuş hatta. Tuhaf gelmişti ilk duyduğumda. Çünkü hayatımda böyle bir acıyı hiç hatırlamıyordum.. Belki acı vardı mutlaka da diğerlerinin hissettiği gibi şiddetli değildi. Yaşamın hay huyu içinde karambole gelmişti benimkiler belki, kimbilir? Demek ki büyümek acı çekmekle ilintiliydi. Sadece fiziki acılar değil, hissi acılar da, büyütmez olgunlaştırmaz mı zaten insanı? Kemalettin Tuğcu öyküleriyle büyüyenler çok iyi bilecekler... Kemalettin Tuğcu’nun üvey anneli ya da üvey babalı, ya da yoksulluk içinde acı çeken çocuk hikayelerine okurken ağladığımı ya da boğazımın düğümlendiğini hatırlarım. Sonraları düşünmüşümdür. Çocuklara küçük yaşta acı vermek, keder hissettirmek doğru bir şey midir diye?
Şimdi bu yaşımda, o kitapları iyi ki okuduğumu düşünüyorum. Sadece Kemalettin Tuğcu'nun değil, Ömer Seyfettin’in Kaşağı öyküsünü düşünsene sözgelimi... Kaşağıyı kırıp, kardeşi kırmış gibi söylemesi. Yani kardeşe iftira atma vaziyeti. Kardeşin bunu kabullenmemesi. Kardeşin yalancılıkla itham edilmesi. Kardeşin ceza alması. Baba tarafından azarlanma ve küçük görülme. Kardeşin hastalanması ve öykünün sonunda, suçsuz olduğunu söyleyemeden kardeşin ölmesi. Gerçeği itiraf edemeyen abinin hissetiği acı ve pişmanlık… İşte bu öykünün sonunda okuyucu, ne kadar kızsa da abiye, ne kadar hain abi gibi görse de, abinin ömür boyu çekeceği vicdan azabını resmen içinde hisseder ve ölen kardeş kadar, abiye de acır bu sefer. Öykü bunu okuyucuya geçirir. Acıtır insanı. Peki, edebiyatın insana acı, keder hissi vermesi kötü bir şey mi? Değil bence. İnsan bu öyküleri okudukça acıyı, merhameti, şefkati, vicdan azabını, insana dair tüm duyguları öğrenmeye başlar. Kederdeki zevki tattırır bu öyküler insana, yalnızlık hissini törpüler. Acı ve keder paylaşılır olur. Her şeyden güzeli acı ve keder anlaşılır olur.
İşte şimdi Gohor’a dönersem eğer, Gohor tam zamanında dost olmuştu bana. Tam efkarlı anımda gözüme gözüme bakmıştı. “Bir dostun sıcaklığına ihtiyaç duyuncaya değin sessizliğe sığın” “Yalnızlığı sessizlikte bulacaksın, kendini de yalnızlıkta.” diyordu Bay Öhh kitapta. Ben de ondan öğrendim, saklamayacağım. “İnsan kendini dinlemeyi öğrenmeli.” diye devam ediyordu çünkü kitap sonra. Bir zamanlar, annesi hayattayken, evlerinde yine aynı eşyalar olduğu halde kendini daha varsıl hissettiğini söylüyordu Gohor. Baraka bile daha büyük görünmektedir annesi sağken. Yaşadığı şehir bile dünyadan daha büyüktür o zamanlar. Oysa annesi…. Ölmüştür…. Ne zaman ki annesi ölmüştür, duvarlar daralmaya başlamıştır. Baba ve oğlun acısı ve yalnızlığı büyüdüğü için belki baraka küçülmüştür. Ya da baraka hep böyle hep küçüktür de annesinin kocaman sevgisiyle genişliyordu annesi sağken belki, kim bilir?
“Oysa anneler ölmemeliydi. Anneler uzaklara gitmemeliydi. Çocuklar yalnız hissettiklerinde kendilerini, ya da ter içinde kalktıklarında korku dolu bir uykudan, ya da düşüp de kanattıklarında bir yerlerini, sıcak kucağında avunacakları bir anneleri olmalıydı. – taze bahar dalları gibi umut veren, asırlık çınarlar gibi öğütleyen bir anne.” diye devam edince roman... Üstüne annesi öldüğünde tüm dünya seslerden arınıp, ve kar ‘anne anne’ diye yağmaya başlayınca romanda, yanağımdaki sıcacık gözyaşlarımı o anda hissettim işte… Evet ağlıyordum, ne var ki? Yazar, Gohor’un hislerini okura geçirmeyi becerebilmişti. Bu şahane bir şeydi. Peki, hayattaki en değerli şeyini kaybeden biri, bir daha mutluluğu yakalayabilir miydi? Kitap tam Gohor'un kederini aktardığı anda okura, hooop atlıyor yeni bir paragrafa ve bu sorunun cevabını gene Gohor veriyor: “Ben, kendi adıma, kuşlarda buldum mutluluğu. Onlarla dost oldum. “ diyor ve roman umut dolu bilim kurgu bir hikaye devam ediyor.
Daha çok başındayım kitabın. Ama kitapla yaşadıklarımı anlatmak istedim. Bu kitap uzun zamandır okuduğum en güzel anlatım dili olan kitaplardan biri. Aşkın Güngör’ün bu romanını yetişkinler dışında, çocuklara da şiddetle tavsiye edilmeli. Benimle acıyı paylaşan dostumu unutabilmem mümkün mü? Gohor her zaman en sevdiğim kitaplarımın arasında olacak. Kesin!
NOT: Bu yazıyı iki sene önce gene bir bayram arefesinde yazmıştım. Bu yazı artık Hayal Kahvem'in klasik bayram arefesi yazısı oldu. Ben Gohor'u çoktan okudum ve bitirdim tabii.. Herkese sevgiyle tavsiye ettim. Gohor benim dost bildiğim kitaplarımdan biri olarak yüreğimdeki yerini sabitledi.
Nur içinde yatsınlar, ben de babamı özlüyorum her bayram.
YanıtlaSiliyi bayramlar :)
YanıtlaSilAllah rahmet eylesin sevgili kahvem, sizinde sayin Bolat. Yerleri guzel olsun insallah.
YanıtlaSilYazini okurken senin o koltukta ayaklarini toplayarak, gozyaslarina hakim olamadigin o ani yakalayabildim .. huzunlendim. ama cok guzel ve akici yazmissin, hislerini hissettirmissin sevgili hayalkahvem .. buruk bir tebessumle ayriliyorum sayfandan ..
Hislerini o kadar iyi ifade etmişsinki, yazdıgın her kelime gözlerimin önündeydi. Allah rahmet etsin, tüm kaybettiklerimize..
YanıtlaSilSanırdımki iyi bir okuyucuyum ama bu kitabı hiç duymadım ve okunucak mutlaka..tskler.
Hayırlı bayramlar diliyorum..
Bolat selam... Ne hüzünlü bir bayram girişi oldu böyle değil mi? Memlekette ve dünyada olup bitenler içimizi iyice kararttı mı ne? İyi bayramlar Bolat.
YanıtlaSilby tükancı sağlıklı huzurlu bir bayram diliyorum.
YanıtlaSilSevenlerini kaybedenlere sabırlar dilerim... Onlara kavuşunca olacak gerçek bayram...
YanıtlaSilLô - Lâ gene güzel cümleler ve dileklerle gelmişsiniz.. Sağolun... Güzel bir bayram geçirmenizi diliyorum.
YanıtlaSilAslı sahiden nefis bir kitaptır. Türkçenin tadını hissettiren bir kitaptır. Mutlaka okuyun derim.
YanıtlaSilİyi bayramlar diliyorum.
Sağolasın Aşkın.. İyi bayramlar diliyorum.
YanıtlaSilSevgili Vildan,kitap okunacaklar listesine alındı.Genç bir evlat,anne-baba,arkadaşlarlar,komşular,akrabalar.....yolculadığım çok kimse olmuş bayram arifelerinde anacak.O
YanıtlaSilsebepten bayramları ve özel günleri sevmiyorum artık.Anlatım dilin herzamanki gibi son derece akıcı,konuşur gibi.Bayramın ,bayram tadında geçsin.
Bir kitap, kitaplara ve dönemlerine dair diğer yardımcı saptalamalarla bu kadar iyi anlatılabilirdi. Daha ötesi anlatım diliniz harika. Gecem zenginleşti inanın.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
Selam Gülçün, Gohor mutlaka okunası bir kitaptır.
YanıtlaSilHele üniversite sınavına girecek bir genç varsa evde.. İlaç gibi gelecektir:)
Mutlu bayramların olsun.
Two, ne hoş yorum yazmışsınız. Çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilMutlu bir bayram diliyorum.
.Gohor'u okumaya başladım. Hani sarı yazılı kapağı olan ''kıyametten sonra''.
YanıtlaSilBirinci sayfayı geçemedim bir türlü.
Her akşam birinci sayfayı baştan okuyorum..
sonra düşünmeye başlıyorum.
Bunlar nasıl güzel cümleler..
Nasıl güzel tanımlar..
böyle güzel ifadeleri başarıyla dökmek için nasıl bir iyi bir insan olmalı yazan kişi.
Sonra.. birinci sayfayı bir daha okubakalım ertesi gün. Bu roman nasıl ilerleyecek böyle anlamadım gitti.
Bu Gohorun yazarı sevgili Aşkın Güngörün blogundan bir de kendi sesinden şiirlerini dinleyin de temiz türkçesini duyun.
Bence en kısa zamanda çok çok meşhur olmayı hak ediyor.
Saygılarımla
Selam Dilek,
YanıtlaSilYeni başlamıştın Gohor'u okumaya başlamaya biliyorum. Gohor daha ilk sayfalardan etkiler okurunu çok iyi bilirim. Demek seni de Aşkın Güngör'ün etkili cümleleri çarptı. Hoştur bu Dilek. Her kitapta yakalanmaz. Kıymetini bilmişsin. Anlıyorum seni gıdım gıdım okuyorsun.
Ne hoş! Ne diyeyim.. İyi okumalar dilerim.
Aşkın Güngör çok iyi bir şairdir sahiden. Ve bloğunda dinlediğin gibi nefis de şiir okur. Bana göre memleketimin mahir edebiyatçılarından biridir. Ve aramızda kalsın yakında baba olacak:) Bakalım yeni ilhamlarla hangi güzel eserler ortaya çıkaracak:)Sabırsızlıkla haberlerini bekliyoruz:)
İyi bayramlar Dilekcim.
İnşallah kızı olur diye geçirdim aklımdan nedense. Sağlıklarla güzelliklerle büyütsünler inşallah.
YanıtlaSilSize de iyi bayramlar Vildancığım. Sevgiler.
Bu sözlere layık olabilmeyi dilerim. Ve evet, sevgili Dilek'in arzusu gerçekleşecek gibi. Net değil ama olasılık yüksek(miş:))
YanıtlaSilSevgiler dostlara...
Hey! Çok sevindim Aşkın:) Dilek'te eminim çok sevinecek:)
YanıtlaSilHayırlı olsun diyelim. Bu güzel haberi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederim. Sağolasın.
:) kız babası olmak ayrıcalıktır.
YanıtlaSilAman sağlıklı olsun ve analı babalı büyüsün inşallah.
çok etkileyiciydi kelimelerin senin!
YanıtlaSilbilm kurgu çok uzak durduğum bir tür olmasına rağmen merka ettirdin hem..
bu arada ağlamak deyince.. yani kitap okurken ağlamak deyince.. benim de tek bir yazarım vardır böyle: Margaret MAZZANTİNİ !
iki kitabı dilimize çevrildi..
ikisi de beni salya sümük yerlerde kıvrandırdı:
Sen Dünyaya Gelmeden
ve
Sakın Kımıldama
şiddetle tavsiye ediyorum :)
Amin Dilekcim. Bak gördün mü diledin, bebek kız oldu. Ne güzel:)
YanıtlaSilSelam 7. Oda, hiç okumamışım Margaret Mazzanti'nin kitaplarını. Ne güzel yazmışsınız.
YanıtlaSilOkudum ve yorum yazdım. Kitapları da tez zamanda alacağım. Sağolun. Siz de Aşkın Güngör'ün kitaplarını ihmal etmeden okuyun olur mu? Çok beğeneceksiniz. Eminim.