Akşam işten eve dönerken, yol çalışması sebebiyle trafik gene çok yoğundu. Araçlar gıdım gıdım ilerliyordu. Bir ara hiç hareket edemez olunca, kontağı kapattım. Hiçç huysuzlanmadım. Hiiç!.. Canımı hiiç sıkmadım. Hemen kendime bir oyun uydurdum. Gözlerimi kapattım. Torpido gözündeki müzik cd'lerinden "Kısmetime ne çıkarsa" diyerekten birini tuttum, çıkarttım. Lale devri çocuğuyum ben. Şarkılardan fal tutmayı severim. Neyi çektiğime hiç bakmadım. Hemen müzik çalara ittim, tüm merakımla dinlemeye başladım. Off!.. Bu şarkıyı var ya... Yıllardır dinlerim. Her defasında yine yeni yeniden beni perişan eder. Kısmetime çıkan şarkı Resimdeki Gözyaşları'ydı... Ve o emsalsiz sesiyle Cem Karaca söylemeye başladı... "Birgün belki hayattan... Geçmişteki günlerden... Bir teselli ararsın... Bak o zaman resmime... Gör akan o yaşları." Ne müthiş şarkıdır!. Cem Karaca'nın hastasıyım. O, sadece şarkı söylemez, şarkılarıyla öyküler anlatır. Tamam. Kararımı verdim. Hemen oyunuma başladım. Kederli bir adamı hayalimde canlandırdım. Zaman desen eski yıllar olmayacak. Hayır. Hayal benim değil mi? Cem Karaca'nın şarkısındaki adamı aldım şimdiye yerleştirdim. Yer ise... Hımm... İstanbul değil de İzmir'miş misal. Hayatımda Liman Kahvesi'ne gitmedim. Ama bayıldığım bir mekan ismi. Ne vakit adını işitsem, niyeyse Liman Kahvesi'nde anılarım varmış gibi hissederim. Mesela adam işte o Liman Kahvesi'nde bir kadına aşık olmuş. Peki İzmir'de Liman Kahvesi halen var mı? İnan bilmiyorum. Umarım Liman Kahvesi duruyordur. Kordon'daydı sanırım. Hiç gidip görmedim ama... Tuhafım... Resmen mekanın ismine sevdalandım. Aldım şarkının sözlerini günümüze taşıdım ilkin... Sonra, oturduğum yerde hayal kurmaya devam ettim. Kadın adamın ilgisini karşılıksız bırakmamış. Buluşmalar. Birbirine karışan hülyalar... Dalgalanmalar. Durulmalar. Bir de o küçük resim... Ve falan ve filan... Veee... Bir mevsimden diğerine dönüldüğü o an... Mevsimler gibi duygular da mı değişmiş bilmem... Kadının adama olan hisleri cılızlaşmış. Belki elde tutulamayan, kimseye, hiçbir yere, hatta kendisine bile ait olamayan kadınlardanmış. Alıp başını gitmiş. Adam, içine yayılan acısıyla başbaşa kalakalmış. Hayal bu ya... "Ve işte arda kalan... Bir avuç anı şimdi... Koyup da bir başına... Bırakıp gittin beni." demiş.
Tam hayalimin bu kısmında, adamı tekrar Liman Kahvesi'ne götüreceğim. Terk eden sevgilisinin ardından, efkârlı ve sitemkâr "Birgün belki hayattan... Geçmişteki günlerden... Bir teselli arasan... Bak o zaman resmime… Gör akan o yaşları.." dedittirecektim ki, trafik canlandı, araçlar hareket etti. Aklım şarkıya uydurduğum öyküye değil, İzmir'de, Kordon'da olduğunu tahmin ettiğim Liman Kahvesi'ne gitti. Eve döndüğümde terkedilen adamı enikonu unuttum. Bilgisayar başına oturduğum gibi, Liman Kahvesi'ni araştırmaya koyuldum. Ece Temelkuran'ın bir köşe yazısına denk geldim. Okumaya başladım. Çakıldım kaldım. "Öncelikle bir zaman İzmir’de olmuş, bir zaman Kordon’a düşmüş, sarhoş olmuş, son parasıyla Liman Kahvesi’nde çay içmiş, durmuş, gemilere bakmış, ağlamış, gülmüş, oralarda âşık olmuş, sevgili terk etmiş, donup kalmış, anası ağlamış, kararlar vermiş, arkadaşlarla gül gül ölmüş olanlara ve şu anda İzmir’den gitmişlere, bir kötü haber vermek mecburiyetindeyim: Artık Liman Kahvesi yok! Şimdi artık siz oradan geçince kapılarına tuğla örülmüş bir hiçbir yer göreceksiniz. "Ya geçtik galiba" deyip geri yürüyeceksiniz... Ama artık hiç o kadar geriye gidemeyeceksiniz!" Ne feci!.. Demek hiç gidip görmediğim, sadece isminden sevdiğim Liman Kahvesi yerinde yok artık öyle mi? Anladım... Benim için Liman Kahvesi'nden arda kalan, bir avuç hayali anı şimdi...
cok güzel cem karaca gerçekten öyle söylemişki şarkılarını yaşanmış bir hikayesi var gibi insanı böyle hayaller kuracak kadar etkiliyor tebrik ediyorum vildancım yazdıkların anlatımın çok güzel
YanıtlaSilben gülcihan kahyaoğlu
YanıtlaSilAaa! Gülcihan ne güzel sürpriz:) Bak bu yazıya kimse yorum yazmamış, ilk sen yapmışsın hem.. Ne güzel:) Çok teşekkür ederim. Hayal Kahvem'e hoşgeldin.
YanıtlaSil