"Eski bir espri vardır, bilirsiniz.
İki yaşlı kadın dağ başında bir lokantada yemek yemektedirler. Biri,
İki yaşlı kadın dağ başında bir lokantada yemek yemektedirler. Biri,
-Lanet olsun! der. Yemekler ne kadar da berbat!
-Evet, der diğeri. Üstelik ne kadar da az!Yani, bu benim yaşam hakkındaki düşüncemin kısa bir özetidir:
Hayat yalnızlık, sefillik, acılar ve mutsuzluklarla doludur, ama keşke bu kadar kısa olmasaydı!"
Hayat yalnızlık, sefillik, acılar ve mutsuzluklarla doludur, ama keşke bu kadar kısa olmasaydı!"
NOT : Konu başlığı, Orhan Pamuk - Masumiyet Müzesi adlı romanından.
Yazı, Woody Allen'ın Annie Hall (1977)adlı filminden.
Vaktin kıymetini bir anlık olsa bile bilelim;
YanıtlaSilÖyle, böyle, şöyle derken ömür geçiyor.
Haklısınız Profösör.
SilHayatı bu kadar mı seviyoruz....
YanıtlaSilbu beni bazen korkutuyor.
Bin türlü acı, hastalık, ağrılar sızılar
şikayet gani.
Ama yine de ölmek olmasaydı...
Rabia tuhaf bir mekanizma işliyor öyle değil mi? Bir an gülerken bir an sonra ağlayabiliyor insan. Ölümlere tam kederlenmişken, çiçeklenen ağaç, pati pati yürüyen bebek bir an kederi sevince dönüştürebiliyor? Öleceğimizi biliyoruz. Kabulleniyoruz. Haklısın. Hayatın içinde fena halde ıstırap var. Gene de haydi bakalım öleceksin deseler, kim tamam der? İnsan olmak tuhaf, çok tuhaf... Çözemedim gitti. Aynen arapsaçı... Çözdükçe dolanıyor:)
SilUzun olsaydı da bu sefer başka bir şey bulup ona sızlanırdık.
YanıtlaSilİnsan oğlu çok fazla garip.
Hayat da kimilerine göre çok kısa kimilerine göre çook uzun ;)
İnsan evladı garip sahiden Pembe Deniz. Dedim ya çözmeye çalıştıkça, sarmaşık misali dolanıyor, işin içinden çıkamıyorum:)
Sil