Bu yukarıda gördüğün fotoğraf var ya, Kolombia'nın efsanevi kalecisi Higuita'ya ait.. 43 yaşında jübilesi yapılan Higuita, işte böyle yarı parende atarak gol kurtarmasıyla meşhurmuş. Bu gol kurtama tekniğine de "akrep vuruşu" deniyormuş.. Diyeceksin ki: "Hani futboldan anlamazdın.. Bu anlattıkların ne şimdi?" Haklısın.. Futbolla uzaktan yakından ilgim yok gibi görünsem de, ilgi alanım geniş, meraklarım muhtelif, dikkatim dağınık ve bilgim yarım yamalak olduğu için futbol da ilgi alanım içine giriyor.. Ve takdir edersin ki futbol hakkında da yarım yamalak şeyler biliyorum.. Maç seyretmek, kurallarını öğrenmek, takımları takip etmek falan derdinde asla değilim.. Anlatmak istediğim bu değil zaten.
Ben futbol oyununa değil, milyonlarca insanın gözlerini ayırmadan futbol seyretmelerine ilgi duyuyorum.. Mutlaka bir cazibe olmalı futbol oyununda öyle değil mi? Çünkü tanıdığım çok akıllı ve zeki insanlardan kimileri, futbolla yatıp futbolla kalkıyorlar.. Demek ki onların futbolda buldukları benim bilmediğim kıymetli bir şey var.. İyi bir futbolcu olmak için güçlü bir fiziğe ve kondisyona sahip olmak yeterli mi acaba? Hımm.. Yeterli değildir bence.. Ne bileyim uygun zamanlarda ilginç pozisyonlar almak, topu kime şutlarsan en doğru sonucu alabilirsini şıp diye algılamak, rakip oyunculara kaptırmadan topu kaleye sürmeyi becerebilmek, nasıl denir uygun çalımlar yapmak, hatta topu kimsenin düşünemeyeceği bir yere paslayıp hem oyuncuları hem seyircileri hayrete düşürebilmek için ne lazım acaba? Bunlar öğrenilebilen teknikler mi yoksa her oyuncunun kendi zekasıyla bulduğu hünerler mi?
Ben futbol oyununa değil, milyonlarca insanın gözlerini ayırmadan futbol seyretmelerine ilgi duyuyorum.. Mutlaka bir cazibe olmalı futbol oyununda öyle değil mi? Çünkü tanıdığım çok akıllı ve zeki insanlardan kimileri, futbolla yatıp futbolla kalkıyorlar.. Demek ki onların futbolda buldukları benim bilmediğim kıymetli bir şey var.. İyi bir futbolcu olmak için güçlü bir fiziğe ve kondisyona sahip olmak yeterli mi acaba? Hımm.. Yeterli değildir bence.. Ne bileyim uygun zamanlarda ilginç pozisyonlar almak, topu kime şutlarsan en doğru sonucu alabilirsini şıp diye algılamak, rakip oyunculara kaptırmadan topu kaleye sürmeyi becerebilmek, nasıl denir uygun çalımlar yapmak, hatta topu kimsenin düşünemeyeceği bir yere paslayıp hem oyuncuları hem seyircileri hayrete düşürebilmek için ne lazım acaba? Bunlar öğrenilebilen teknikler mi yoksa her oyuncunun kendi zekasıyla bulduğu hünerler mi?
Tam yazımı burada kesmeyi düşünüyordum ki, aklımda yer etmiş bir kaç futbolcunun fotoğraflarına bakmak istedim. Aaa! O ne? 1940 yılında doğmuş Brezilyalı forvet Pele.. İnan ki doğum tarihini ve forvet oyuncu olduğunu sanal ansiklopediden şimdi öğrendim.. Forvet nedir diye sorsan vallahi bilmem.. Hoş "Anlatayım öğrenmek ister misin?"desen.. Of! Ne yalan söyleyeyim öğrenmek istemem.. Pele'nin büyük bir futbolcu olduğunu biliyorum ya o bana yeter.. Ammaa.. Şu fotoğraftaki gol atış pozisyonuna bakar mısın? Sanat eseri gibi bir şey! Pele'yi Pele yapan farklı bir durum olmalı diye düşünüyordum ya.. Aaa! Ben bu fotoğrafı görünce hayrete düştüm.. Düşünsene maç seyrederken Pele'nin bu hareketine şahit olan seyircinin durumunu... Fotağraftaki iki oyuncunun çehresindeki şaşkınlık dolu ifadeye bir baksana.. Off! Stadyumda yer yerinden oynamıştır.. Kesin.. Of ya.. Keşke seyredebilseydim bu hareketleri.. Şahane bir şey valla!
Dur bir şey daha anlatacağım... Öyle futboldan anlamam ama, benim de futbolla ilgili anlatacak bişilerim varmış demek ki. Du bi... Havamı atayım... Pele'nin Amerika'da yüksek tahsil gören bir kızı olduğunu duymuş muydun? Hemde doktora tezinin konusu neymiş biliyor musun? "Bir Pazarlama Problemi Olarak Futbol: Liberal sistemde sporun demokratikleştirilmesi üzerine bir inceleme." Breh breh breh! Ve inanabiliyor musun bütün reklam şirketleri bu tezin peşine düşmüşler. Bunu Gündüz Vassaf'ın Yeni Futbol başlıklı yazısında okumuştum. Ne yalan söyleyeyim çok ilgimi çekmişti. Tezin özünde kitle davranışlarının özelliştirmesi yatıyormuş. Tez, davranışlarımızdaki gizli eğilimlerin nasıl ortaya çıktığını ortaya koyuyormuş. Gündüz Vassaf'ın bu konuda anlattığı bir örnek vardı. Bir gün üzerinde bir futbol forması olan 8-9 yaşlarındaki bir çocuğun, bakkaldan Knorr çorba paketini aldığını, açıp içindeki çorba tozunu döktükten sonra, cebinden çıkardığı çengelli iğne ile formasının tam göğüs hizasına nasıl iliştirdiğini anlatıyordu. Böylece çocuk kendini sahalardaki abiler gibi hakiki futbolcu gibi hissediyor olmalı diyordu. Oradan da sanki gönüllü reklamcılarmış gibi günümüzde nasıl ayakkabılarımızda ve giysilerimizde markaları teşhir ederek dolaştığımızı, ama pasif reklam taşıyıcıları olarak nasıl sömürüldüğümüzün üzerinde duruyordu. İbretlik bir yazıydı gerçekten.
Dur bir şey daha anlatacağım... Öyle futboldan anlamam ama, benim de futbolla ilgili anlatacak bişilerim varmış demek ki. Du bi... Havamı atayım... Pele'nin Amerika'da yüksek tahsil gören bir kızı olduğunu duymuş muydun? Hemde doktora tezinin konusu neymiş biliyor musun? "Bir Pazarlama Problemi Olarak Futbol: Liberal sistemde sporun demokratikleştirilmesi üzerine bir inceleme." Breh breh breh! Ve inanabiliyor musun bütün reklam şirketleri bu tezin peşine düşmüşler. Bunu Gündüz Vassaf'ın Yeni Futbol başlıklı yazısında okumuştum. Ne yalan söyleyeyim çok ilgimi çekmişti. Tezin özünde kitle davranışlarının özelliştirmesi yatıyormuş. Tez, davranışlarımızdaki gizli eğilimlerin nasıl ortaya çıktığını ortaya koyuyormuş. Gündüz Vassaf'ın bu konuda anlattığı bir örnek vardı. Bir gün üzerinde bir futbol forması olan 8-9 yaşlarındaki bir çocuğun, bakkaldan Knorr çorba paketini aldığını, açıp içindeki çorba tozunu döktükten sonra, cebinden çıkardığı çengelli iğne ile formasının tam göğüs hizasına nasıl iliştirdiğini anlatıyordu. Böylece çocuk kendini sahalardaki abiler gibi hakiki futbolcu gibi hissediyor olmalı diyordu. Oradan da sanki gönüllü reklamcılarmış gibi günümüzde nasıl ayakkabılarımızda ve giysilerimizde markaları teşhir ederek dolaştığımızı, ama pasif reklam taşıyıcıları olarak nasıl sömürüldüğümüzün üzerinde duruyordu. İbretlik bir yazıydı gerçekten.
Dur bak... Ayrıca futbolu bir ürün olarak düşünürsek, oyuncular dahil futbolun ortaya çıkmasını sağlayan herkes üretici oluyordu. Peki zavallı seyirciler ne oluyordu? Tüketici tabii. Pele Raporu diye adlandırılan bu tezin üzerinde Amerikan ligine yatırımı düşünen herkes ilgilenmiş biliyor musun? Kim bunlar? Sermaderlar, reklam şirketleri, TV yapım şirketleri, kulüp sahipleri filan... Amaçları aynı ya, bir araya gelip nasıl uygularız diye kafa patlatıyorlarmış. Hatta sanıyorum California Liginde pilot uygulamayı bile başlatmışlar. Yeni Futbol... Deneyin ihalesini alan şirket önce stadı yenilemeyle işe başlamış. İstenildiğinde üzeri kapatılacak, seyirciye ev sıcaklığı ortamı sağlayacak, dileyen geniş kanepelerde seyredebilecek, maçın tam tadına varabilmek amacıyla futbolcuların kendi aralarındaki konuşmalar dinlenecek, sahaya zoom yapacak kameralar yerleştirilecek... Sonra seyirciyi katılımcı yapacak ve oyun gelirlerini artıracak bir çözüm düşünülmüş. Her seyici elindeki kumandadaki düğmeye basarak taraftarın seyirci ve oyun ile ilgili düşüncelerini belirtecek. 21.yüzyıl seyircisi artık yuhalamayacak, ıslık çalmayacak ya da ne bileyim anlamsız bağırışmalar yapmayacak da çift seçenekli düğmelerden birine basacak. Her takımın kulübesinin arkasındaki büyük dev ekranlarda seyircilerin tercihi yansıyacak. Kulüplere kayıtlı her seyircinin özel şifresi olacak. Şifreler ya maç başında ya da sezonluk satılacak. Böylece ek gelir sağlanacak. Ayrıca müşterek bahis sistemiyle maçta kaç gol atılacağına dair tahmin de yapabilecek seyirci. Çoğunluk bilirse az para kazanılacak, çoğunluk tahmin etmezse çok para kazanılacak. Tabii bunlar için maça ufak molalar verilecek. Bu molalarda TV şirketlerinin reklamları devreye girecek. Bu durum seçilen pilot bölgede uygulanmış biliyor musun? Ve başarılı olmuşlar.
Sonra Fransa'da Disneyland'dan umduğunu bulamayan Disney şirketi bir araştırma yaptırmış. Gençlerin en çok müzik, savaş ve fulbolla ilgilendiğini tespit etmişler. Bu durumla ilgili de ilginç şeyler anlatmış Gündüz Vassaf. Ama yazımı uzatmak istemiyorum. Asıl ne anlatmak istiyorum biliyor musun? California Lig'inde Yeni Futbola yönelik en büyük tehlikenin her zamanki gibi insan unsurundan geldiğini yazıyordu Gündüz Vassaf. Neydi bu? Şike vaziyeti tabii. İlgililer, oyuncuların önceden anlaşıp büyük para vurduklarını tespit etmişler. Müşterek bahise katılan seyircilerin çoğunluğu gol atılmayacak düğmesine basmışsa, iki takımın bazı oyuncuları aralarında anlaşıp gol atıyorlar, çoğunluk gol atacak diyorsa gol atmıyorlarmış. Şöyle devam ediyordu Gündüz Vassaf yazısına: "Her zaman, her yerde ve her çağdaki "Büyük Aldatma" hep bu değil mi zaten? Birbirlerine karşı oynadıklarını sanıp taraf tutarak seyrettiklerimiz, aslında bize karşı oyun oynamak için birleşmiş kendi aralarında." Ne fena!
2011
Futboldan nefret eder hale geldim! Sevmiyorum artık ama Pele olayı tam bir efsane:)
YanıtlaSilBolat, sadece futbol olsa neyse, kople tüm sporlardan nefret eder olduk.
YanıtlaSilNasıl beceriyorlar temiz hislerimizle oynamayı? Ne fenalar...
Neyse ki iyi sporcular var diyelim, insanlıktan ümidimizi kesmeyelim:)
Hayal kahvem gibi,benimde ilgi alanım geniş,meraklarım muhtelif.Bizim evde televizyon,spor programları ve futbol maçlarıyla ilğili kanallara ayarlıdır.O nedenle,tüm spor karşılaşmalarını,Avrupa ve Türkiye liğlerindeki maçları seyretmeye çalışırım...Hayatınızın büyük bir kısmını işgal edince de ister istemez artık sizde kendizi bu dünyaya ait hissedip,herşeyiyle ilgileniyorsunuz.Hayal kahvem'in yazısını beğeni ve merakla okudum.Takip ettiğim nice köşeyazarından daha iyi bir kalemi var,ellerine sağlık..
YanıtlaSilSağolun Adsız, teşekkür ederim.
Sil“Sonraları kadınlara nasıl âşık olduysam, futbola da öyle âşık oldum: Ansızın, açıklanamaz bir şekilde, üzerine kafa yormadan, getireceği acı ve kafa karışıklığını bir nebze bile düşünmeden.” demiş Nick Hornby “Futbol Ateşi” adlı kitabında. Futbolu sevenler ancak anlarlar birlirlerinin haliden herhalde:)
Futbola olan aşırı ilgiyi anlayamıyorum, milyarlarca insanları çekenin ne olduğunu anlamam mümkün değil. Benim için çok sıkıcı, oynaması keyifli ama başkasının oynadığının aylarca peşinden koşup skor tutmak, bir buçuk saat oynanıp biten oyunu günlerce konuşmak bana saçma ve itici geliyor. Benim bu halim de başkalarına tuhaf geliyordur eminim. Kitleleri tiryaki eden şeylerin peşinden koşmayı sevmiyorum genelde, ilgi duymuyorum. Bu da tuhaflığımın asıl kaynağı olsa gerek.
YanıtlaSilErkek olup da futbola buşlaşmamak mümkün değil, yıllarca sokakta maç, sınıflarda japon kale maç yaptıktan sonra üniversitede bırakıp atmak iyi geldi valla :D
Haklısın Vladimir, Atilla Atalay'ın Deliler Denizi adlı bir öyküsü vardır. Ve futbol sevmeyen bir adamın erkekler dünyasındaki vaziyetini inanılmaz güzel anlatır:)
SilBen en çok "dokuz aylık" adlı çocukların oynadığı futbol oyununu öğrenince çarpılıp kalmıştım biliyor musunuz? Yok artık demiştim! Pes demiştim! Valla şaşırıp kalmıştım:)
yazının tamamını okumadığım için kusuruma bakmayınız fakat mevzu futbol olunca bi keyfim kaçıyor :)
YanıtlaSiliyi bir futbolcu olmak için güçlü bir fiziğe ve kondisyona sahip olmak yeterli bence, en azından futbolcuları ve muhabbetlerini görünce böyle düşünüyor insan :)
bir de ali kırca nın futbol yazılarını oku, ben bile futbolu sevmediğim için eksik hissediyorum kendimi okuyunca. belki futbolun neyini sevdiklerini anlamana yardımcı olur.
Ne bileyim Cem, sanki bazı durumlar zeka istiyor gibi geliyor, iyice harcamayalım futbolcuları:)
SilYooo, Nayır... Nolamaz... Futbol yazısı filan okuyamam:))
Sevgili Hayal kahvem,benimde ilgi alanım genişmeraklarım muhtelif,diyerek devam eden yoruma ismimi yazmayı unuttum.Şimdi yazıyorum,Fahriye 59
YanıtlaSilAnladım seni Fahriye:) Dert etme:))
Sil