Eski
huyumdur. Çocukluğumdan beri insanları seyretmeyi severim. Bu
huyum sayesinde can sıkıntısı diye bir şey bilmem. Aynı bir sinema
perdesine bakar gibi mütemadiyen insanları seyredebilirim. Kim
olduklarını, neler düşündüklerini tahmin etmeye girişmek hoşuma gider.
Özellikle sinemaya gittiğimde oynadığım farzetme oyunum vardır.
Film başlamadan önce, sinemanın loşluğunda kendilerini oturdukları
koltuğa rahatça bırakan seyircileri belli etmeden seyrederim.
İnsanların suretlerinde kitaplarda okuyup hafızamın kuytu
çekmecelerine kendiliğinden yerleşmiş irili ufaklı roman
kahramanlarının izlerini sürerim. Bu benim için anlatılmaz heyecan
verici bir oyundur. İnsanların görüntülerinden çok iç dünyalarını
görmek, duygularına erişmek isterim. Sinemanın o efsunlu loşluğunda
etrafıma bakınırım. Bu insanların kim bilir ne sırları, ne
korkuları, ne huzursuzlukları vardır diye aklımdan geçiririm.
Suç ve Ceza Filmleri Festivali'nin filmlerinden birini seyretmek niyetiyle Beyoğlu'ndaydım. Gösterime çok az vakit kalmıştı. Adını ilk kez duyduğum, yerini bilmediğim Beyoğlu Sinepop Sineması'nı acilen bulmalıydım. İstiklal caddesinde telaşla dolanıyordum ki Kallavi Sokağı tabelasını gördüm. Kallavi Sokağı, Attila İlhan'ın o güzelim şiirinde geçen sokağın adı değil miydi? Evet, kesinlikle öyleydi. Kalakaldım. Acaba Attila İlhan'ın şiirinde bahsettiği Kallavi Sokağı, bu sokak olabilir miydi? Mutlaka bu sokaktı. Çünkü bildiğim kadarıyla şair bu şiiri yazdığında Teşvikiye'de bir çatı katında yaşamaktaydı. Bir ilişkisi bitmişti. Yalnızdı. Anlaşılamadığı için üzgündü. Rastgele bir kadın hayal ederek zehrini alacak bir sevgiliye ihtiyaç hissetmişti. Ve Kallavi Sokak'ta o kadını görmüştü. O kadın ise şairi görmemişti. Şair belki kapıları çalıp adını sormuştu. Söylememişlerdi, öğrenememişti. Attila İlhan o kadını Kallavi Sokağı'nda görmüştü. Belma Sebil adını o kadına yakıştırmıştı. Bir daha görmediği, bilmediği o kadına bir isim vermiş, o kadın için şiir söylemişti. Aklına geldikçe her sefer gözlerinin mavisini bitirmişti. Saçlarının siyahına başlamştı. Ben Suç ve Ceza Filmleri Festivali'nin filmlerinin seyredildiği Beyoğlu Sinepop Sineması'nın bulunduğu yeri ararken, tesadüfen Kallavi Sokağı'na rastlamıştım. Karanlık bir İstanbul günüydü. Bir esnaf kahvesine çöktüm. Tam o anda sanki önümden mavi gözlü, siyah saçlı bir kadın geçti. O beni görmedi. Kapıları çalıp adını kimselere sormadım. O kadını ben Kallavi Sokağı'nda gördüm ya, adının Belma Sebil olduğunu farzettim. Oturduğum sandalyeden kalktım, kadının peşi sıra yürümeye başladım. Tuhaf. Adının Belma Sebil olduğunu farzettiğim kadın, bir zamanlar binlerce filmde "sinema bir şenliktir" ruhu geçiren, şimdi ise yıkım kararı sebebiyle yaşadığı azap ve işkenceye kararlılıkla direnmeye devam eden Emek Sineması'nın olduğu sokağa daldı. Emek Sineması'nın önünde durdu. Ben de durdum. Emek Sineması'na üzüntüyle baktı. Ben de üzüntüyle baktım. Yürüdü. Sokağın sonundaki binanın kapısından koşar adım girdi. Şaşırdım. Burası benim aradığım Beyoğlu Sinepop Sineması'ydı. Hemen arkasından koşturdum. Bilet aldı. Ben de aynı filme bilet aldım. Salon boştu. Kadının arka çaprazındaki koltuğa oturdum.
Ceketini çıkardı. Boş olan yan koltuğa katlayıp koydu. Çantasını açtı. Bir kitapla kalem çıkardı. Arasına kağıt sıkıştırdığı bir sayfasını açtı. Okumaya başladı. Derin bir iç çekti. Elindeki kalemle bazı dizelerin altını itinayla çizdi. Meraklandım. Eğildim. Kitaba baktım. Sadece altını çizdiği dizeleri okuyabildim. Biri "Ne kadınlar sevdim zaten yoktular." dizesiydi. Diğeri "Yalnızlıklarımda elimden tuttular." iken, sonuncusu ise "Gerçek değiller birer umuttular." idi. Tam o anda sinemanın ışıkları karardı. Film başladı. Ben "Belma Sebil" olduğunu farzettiğim kadını unuttum. Beyaz perdenin o muazzam illüzyonuyla usulca filmin mecrasına aktım.
Belma Sebil adlı şiiri ( Attila İlhan'ın kendi sesinden) BURADA
Böyle Bir Sevmek adlı şiiri (Ahmet Kaya söylüyor) BURADA
NOT: Yazımın bazı cümlelerini Attila İlhan'ın Belma Sebil ve Böyle Bir Sevmek adlı şiirlerinin dizlerinden alıntılıadım.
Canım sıkılırsa, insanları görebileceğim bir yerlere geçerim. Belki bir balkon, belki de sessiz bir sinema salonu. Duymaktan pek hoşlanmıyorum insanları. Görmek yeter. Repliklerini de kendim yazıyorum. Sıkıntıya birebir.
YanıtlaSilBir de kedileri izlemesi güzeldir.
Sinemaya ilginç insanların geldiğini de belirteyim bu arada. Üç gündür sinema kapılarındayız, kuru incir getirip arkadaşlarıyla bölüşen yaşlı teyzelerin yeri ayrıdır. Bize de ikram ettiler. Teşekkür edip aldık.
Neyse, Suç ve Ceza Film Festivali'ni de İzmir'e beklediğimizi ve Filmekimi'nin güzel geçtiğini söyleyip bitireyim.
Sevgiler.
Demek sizde benim gibi yapıyorsunuz Böcek Yiyen Peygamber! Ne güzel:))
YanıtlaSil