Babamdan
dönüyordum. Arabamı hemen evin önüne değil, bir sokak ilerideki çıkmaz
sokağa park etmiştim. Telaş içindeydim. Bir an once ofise gitmeliydim.
Çıkmaz sokağın köşesine baktım. Simitçi her zamanki yerindeydi. Simide asla
dayanamam. Kesin akşam simidiydi bunlar… Dumanı tütüyordu çünkü…
Of!.. Buram buram taze gevrek simit kokusuna nasıl içim gitti...
Oruçluydum. Özgürlüğün değerini daha iyi bilmek için, bir süreliğine vücudumun bazı organlarını tutsak etmiştim. Bu durumda bir takım duygularımı da sıkıca mühürlemeye niyetlenmiştim. Akşam ezanının okunmasına üç saat vardı. Bünyem çekti bir
kere… Görmezden gelemedim. Simitçi tezgahının önünde bir süre durup
simitleri seyrettim. Yalan söyleyecek değilim. Kendimi alamıyor,
imrenerek simitlere bakıyordum. Onu farkettim. O da durmuş, benim
gibi simitlere bakıyordu. Gözgöze geldik. Aynı anda birbirimize
gülümsedik. Gülünce güneş karası yüzü aydınladı sanki. Sevimli bir yüzü
var... Nasıl zayıf, kuru bir şey anlatamam. Şairin “Çöp gibi bir oğlan
ipince” dediği türden… Kafamızı aynı ahenkle simit tablasına çevirdik. Bir süre kıpırdamadan simitleri seyrettik.
Ona döndüm. “Aç mısın?” dedim.
Öyle başını büküp Küçük Emrah pozu vermedi. Sadece sustu ve tekrar
gülümsedi. Gülümseyince dudağının sağ yanı, yanağına doğru diğerinden
daha fazla kıvrılıyor. O kıvrımın hemen bitiminde minik bir gamze
beliriyor. Üstündeki giysiler abisinin olmalı… Renkleri solmuş…
Üzerinden dökülüyor. Sırtında boyacı kutusu var. Ayakkabı boyacısı
belli. En son ne zaman ayakkabılarımı boyattığımı düşündüm… İnan aklıma
gelmedi. Marketlerden satın aldığım süngerlerle işimi gördüğümden beri
ayakkabı boyacılarını unutmuşum. Tuhaf! Hiç mi denk gelmedim? İşim
olmayınca farketmiyorum demek ki…
Simitçiden satın aldığım simidi
uzattım. “Ben yiyemiyorum. Benim yerime sen ye bari.” dedim.
Hiç
tereddüt etmedi. "Teşekkür ederim" dedi. Aldı. Hemen ağzına götürdü.
Kocaman ısırdı. Sırtını döndü. Şehrimin asırlık ağaçları altında seke
seke yürüdü. Arkasından bakakaldım. Az ilerledi. Durdu. Başını geriye
çevirdi. Bana baktı. Gülümsedi. Minik elini salladı. Elimi kaldırdım.
"Hoşçakal çocuk" dedim.
Aklıma Orhon Arıburnu’nun bir şiiri geldi…
“Ne gam kalırdı
Ne kasavet
Bir de simit ağacı olaydı
Bizim sayılırdı saadet.”
Böyle bir ağaç var mı? Yok tabii… Nedense mutlu bir doygunluk hissettim. Şehrimin asırlık çınar ağaçları altında ben de seke seke yürüdüm.
2011
Neegüzeeel... :)
YanıtlaSilUfacık anlar..kocaman mutluluklar :)
YanıtlaSilmerhaba pröfösör:) hoşgeldiniz. hayırlı ramazanlar demeliyim.
YanıtlaSilevet neşeli ve incili günler:)
YanıtlaSil"Ufacık anlar..kocaman mutluluklar:)"
Birde simit agacı olaydı
YanıtlaSilBende rakı şişesinde balık olaydım :)
Merhaba Şeytanımsı Melek:)
YanıtlaSilÖyle güzel anlatıyorsun ki; ben de orada olduğuma yemin edebilirim :)
YanıtlaSilNe iyi etmişsin...akşama o simitlerin tadı kalmazdı zaten.
Şairler de bir tuhaf değil mi???
Simit ağacı!!! nerden gelir akıllarına böyle laflar...hep şaşırmışımdır. Onlar da türkçe konuşuyor-yazıyor, aynı kelimeleri kullanıyoruz ama her defasında bizi hayran ve şaşkın bırakıyorlar.
Sevgilerimle...
Şairler hep hayret ettirirler değil mi Rabia?
SilBak bakalım bunu hatırlayacak mısın:)
"sohbetim yoktur
lakin güzel susarım
gel yanımda dur"
Simit ağacı olaydı güzel olurdu bir de çay çeşmesi yanında ohhhh mis gibi :)
YanıtlaSilOf! Simit Ağacı ve Çay Çeşmesi... Şahane olurdu sahi:)
Silmerhaba hayal kahvem...
YanıtlaSilKendi bloğumla ilgilenecek vaktim yok şu sıralar, ama blog dünyasından da kopamıyorum.. Mutlaka blogger arkadaşlarımın yazılarına bir göz gezdirmeye çalışıyorum. Sizin yazılarınıza göz gezdirmek mümkün değil, çünkü göz takıldı mı bir kere yazının sonunu görmek istiyorum... Anlatım dilinizi çok beğeniyorum.. Sevgiler...
Merhaba Mügepolat, teşekkür ederim. Beğenmenize sevindim:)
SilKonuşur gibi.. sanki benim yanıbaşımdasın ve bana anlatıyorsun gibi.. hatta anlatırken güzel gözlerinin pınarında biriken damlayı bile görebiliyorum.. Öyle güzel yazmış öyle doğal bir duygu yüklemişsin ki satırlarına sevgili hayâlkahvem, bana sadece "çok güzeldi" demek düştü.. Bu sade güzelliğe gölge düşürmemek için..
YanıtlaSilNe hoş sözler yazmışsınız Hasret Senfonileri.
SilEpeydir yeni yazı yazamıyorum. Cesaretlendiriyorsunuz beni:)
Sağolun.
çok duygulandım gerçekten... kalp gözümüz her daim açık olur inşallah, böylelikle çok daha güzel ve umut verici bir dünyada yaşayabiliriz...
YanıtlaSilEge, oruçla bazı duygularımızı ve organlarımızı mühürlüyoruz ya...
SilUmarım kalp gözümüz açılır, ruhumuz kanatlanır diye hayal etmekteyim.
Teşekkür ederim:)
Artık yapmıyorsun,bende eskilere gidiyorum.Kahve molası tadındaki yazılarınn..ne güzel anlatıyorsun.
YanıtlaSilaa! nerden geldin buralara casswa:)
Silunutmuşum. ramazan ayı geldi geliyor... eli kulağında. hey!
"Oruçluydum. Özgürlüğün değerini daha iyi bilmek için, bir süreliğine vücudumun bazı organlarını tutsak etmiştim. Bu durumda bir takım duygularımı da sıkıca mühürlemeye niyetlenmiştim"
ne komik yazmışım:) sağolasın casswa. teşekkür ederim.