Bu
sabah, çok erken, sahur için kalktığımda, uyumadan önce okuduğum
kitap hakkında bir şeyler karalamak istedim. İlginç bir öyküsü vardı
bu kitabın. Mektup türündeydi. Ve Cemal Süreya ile ilgiliydi. Cemal
Süreya ilk eşi Seniha Hanım'dan ayrılmış. İlk eşinden Ayçe adında bir
kızı varmış. 1967 yılı ilkbaharında, Beyoğlu'nda, Çiçek Pasajı'nda, bir
açılışta, Zuhal Akkanat'la karşılaşmış. İlk görüşte aşk olmalı... Bir
süre izledikten sonra genç kadının yanına yaklaşmış ve "Benimle evlenir
misin?" demiş. Genç kadın kimbilir nasıl şaşırmıştır? Zuhal Hanım bir
süre kaçmış Cemal Süreya'dan... Sonundaaa... Kapalıçarşı'da bir
çayhanede nişan yüzüklerini takmışlar. Çok geçmemiş, altı ay sonra
yıldırım nikahı yapmışlar. Zuhal Hanım'ın da ikinci evliliğiymiş ve
tıpkı Cemal Süreya gibi ilk eşinden bir kızı varmış. Cemal Süreya
Ankara'da Maliye Tetkik Kurulu'nda görevliymiş. Zuhal Hanım ise
İstanbul'da Sosyal Sigortalar Kurumu'nda, muhasebe bölümünde
çalışmaktaymış. Cemal - Zuhal evliliğinden Memo Emrah adında bir oğul dünyaya gelmiş.
Aradan üç yıl geçmiş. Zuhal hanım'ın ağır bir ameliyat geçirmesi
gerekince, Cemal Süreya İstanbul'a gelmiş. Oğlu Memo'yla ilgilenmiş.
Zuhal Hanım, sonu belki de felçle bitecek o ağır ameliyatını başarıyla
atlatmış. İyileşmiş. Hastaneden çıkmış.
Zuhal Hanım tam onüç gün
hastanede kalmış. Bu onüç gün boyunca Cemal Süreya, bulduğu her
fırsatta, karısına mektup yazmış. Ziyaret günü, genç kadını görmeye
gittiğinde, yazdığı mektupları ona bırakmış. Cemal Süreya'nın Onüç Günün
Mektupları adlı kitabının, Erdal Öz tarafından yazılan, Sevda
Sözleri'yle Dolu Mektuplar başlıklı ön sözünde okudum bu mektupların
hikayesini.... Çok özel mektuplardı. Bir kişiye yazılmışlardı.
Mektupların en güzeli Cemal Süreya'nınkiler gibi olsa gerekti. Çünkü aşk
mektubuydu her biri... Üstelik yazarın kendi el yazısıyla
yazılmışlardı. Türk Edebiyatı'nın en büyük ustalarından biri olan Cemal
Süreya'nın bu mahrem mektuplarını, ölümünden bir yıl sonra yayımlamanın
doğru olup olmayacağını epey düşünmüş Erdal Öz... Sonra mektupların
tamamını okuyunca ve bu mektuplar Zuhal Hanım tarafından Erdal Öz'e
verilmiş olunca, sevenleri tarafından okunması gerektiğine karar vermiş.
Ne iyi etmiş! Etkili şiirleriyle başımı döndüren Cemal Süreya'nın, düz
yazının mektup türünde de şahane örnekler verdiğini söylemeliyim. Bu
çok özel mektupları okumamıza vesile olan Zuhal Hanım'a ve Erdal Öz'e
ne kadar teşekkür etsem azdır diye düşünüyorum. Mektuplardaki altını
çizdiğim cümlelerden bazı örnekler vermek istiyorum:
"Düşünüyorum
da aşk sözcüğünü de biraz eksik buluyorum şu senle ben arasındaki
ilişkide. Daha büyük, daha sağlam bu bizimki. Aşk onun içinde bir kısım
galiba. Ötesinde, aşkla birlikte, ama yer yer, zaman zaman onu aşan
başka duygular, başka esriklikler, başka baş dönmeleri de var bizde.
Seni seviyorum ve senin için her şeyim. Beni seviyorsun ve benim için
her şeysin. Bir insan için şu kısa hayatta bundan daha büyük ne olabilir
ki? Acaba Mecnun Leylâ'yı elde edip onunla evlenseydi, Ferhat Şirin'e
kavuşsaydı, aradan bu kadar yıl geçtikten sonra bizim birbirimize
olduğumuz gibi tutkun olabilir miydi? Sen ne dersin buna?"
"......Sen
ne can kadınsındır sen. Kirpiklerinin ucuyla şarkı söylersin. Buram
buram tütersin Cemal Süreya'nın yüreğinde. Sen yanımda ol, gam kasavet
çeker gider. Türkülenirim. Mutluluk gelir ılım ılım. Sevda sözlerinin
bini bir para..... Zuhal, arkadaşım. Bencileyin garip kişi seni seviyor.
Ama sen verilen yemekleri yemiyorsun yine. Yersen, "ben sana teşekkür
ederim." Başka nasılsın?"
"Özlem,
özlem! Sen de olacaktın ki şimdi... Sensiz hiçbir şey olmuyor. Her
tasarım, her projem seninle. Bir su akıyorsa, bir bulut geçiyorsa, hep
seninle. Seviyorum seni.... Seviyor musun mektuplarımı? Ben seni çok
seviyorum. "
".......Sıcak su vardı. Sabahleyin banyo yaptım. Seni sevmek ne güzel! Kadınım. Yarim. İpekböceği sesli sevgilim!"
".........
Sevmek ne uzun kelime! Derin deniz mavisi. Ne zaman geleceksin?......
Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte sen düşünmekteyim. Elimde uçuk mavi
bir kalem, cebimde iki paket cigara. Hayatımız geçiyor gözlerimin
önünden. Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz.......
Masada tabaklar neşesiz. Koridor ıssız. Banyoda havlular yalnız. Mutfak
dersen derbeder ve pis. Çiti orda duruyor, ekmek kutusu boş. Vantilatör
soluksuz. Halılar tozlu...... Kapı diyor ki açın beni kapayın beni.
Perdeler gömlek değiştiren yılanlar gibi. Radyo desen sessiz. Tabure
sandalyelerden çekiniyor.Küçük oda karanlık ve ıssız. Herşey seni
bekliyor her şey gelmeni. İçeri girmeni. Senin etinin değmesini. Gözünün
dokunmasını, ve her şey tekrarlıyor... Seni nice sevdiğimi."
"......
Her şey biliyor her şey. Sen biliyor musun bakalım. Seni nice
sevdiğimi? Üstüne titrediğimi? Geldiğimi? Gittiğimi? Hadi! "
Ne
hoş sözler öyle değil mi? Sahiden etkileyici... Hafıza tuhaf kutu
tabii. Durdurak bilir mi? Hele benimkisi!.. Bu mektupları okuyup
bitirdikten sonra, Cemal Süreya'nın Tomris Uyar'a parlak sıfatlar
kullanmak yerine, insanın iliklerine işleyen alçakgönüllülükle, kendi
el yazısıyla yazığı o kısacık not aklıma geldi...
Şair
sözü yalan mıydı peki? Yooo.... Sanırım aynen Nâzım Hikmet'in aşık
olduğu her kadına şiir yazdığı gibi yahut nebileyim Özdemir Asaf'ın Sana
Okuyorum adlı kitabında okuduğum, Sabahat Hanım'a yazdığı "Bütün
düşüncem Sabahatim" diye başlayan asker mektubundan yıllar sonra başka
bir kadına "Sana gitme demiyeceğim, Ama gitme Lavinia... Adını
gizleyeceğim... Sen de bilme Lavinia" dediği gibi, Cemal Süreya'da aşık
olduğu kadınlar için hoş şiirler, mektuplar, notlar yazmıştı demek
ki... Pekiii... Gerçek aşk acaba hangisiydi diye düşünmeli miyim? Ya
da böyle aşk olur mu diye düşünmeme gerek var mı?
Şimdi ise Murathan Mungan'ın
Aşkın Cep Defteri adlı kitabında hoş bir tespiti aklıma geldi. Hani
"İnsan hayatında bir kere aşık olur." denir ya... Yukardaki örnekler
akla gelir de "Ya diğerleri" diye düşünüldüğünde... "Gerçek aşk bir kere olunur. Onlar
gerçek aşk değildir." denir hani... Murathan Mungan böyle genellemeler yapmaya
kalkmamamızı öneriyor. Çünkü bu tartışmaların sonunun gelmeyeceğini
söylüyor.
"Bazı insanlar, kendilerini korumak için kendi hayat yollarına
kazdıkları savunma kalelerine, siperlere, hendeklere başkalarını
inandırmakla geçirirler bütün ömürlerini. Kimsenin sabrı onlarınki
kadar çok değildir. Bu yüzden söyleyeceğiniz her söz, onların hayatına
karşı alınmış tavır gibidir. Kimseye yarar sağlamayan bu tartışmaların
sonu gelmez, ucunu bırakmanız gerekir." diyor. Ne güzel söylüyor. Ben
tartışmasız, Cemal Süreya'nın da, diğer şairlerin de tüm aşklarına
inanıyorum.
Murathan
Mungan "Bütün kutsal kitaplar aşktır. Kendine inandırmak için yazıyı
kullanır." diyor. Kutsal kitabımın içindeki yazılara sahiden aynı aşk
mektubuymuş gibi tüm yüreğimle inanıyorum. Hey, vakit geçiyor... Du
bi... Hemen aşkla oruç tutmaya niyetleniyorum:)
2012
Paylaşım çok hoşuma gitti.Bu kitabı hemen almayı düşünüyorum.Teşekkürler.
YanıtlaSilHoş bir kitap sahiden Mahmut. Aşk'ın kitabını yazmış şair.
SilTamam sonra başka kadınlara da aşık olmuş ve onlara da güzel dizeler dizmiş ama ne gam!
iyi ki yaşamış ve iyi ki bizlere kalmış hislerinden damlayan sözler.
Nur içinde yatsınlar:)
Ne zamandır aklımda olan ama bir türlü okuması kısmet olmayan kitap.
YanıtlaSilNasıl aşk kokuyor baştan sona.
Hemen okuyayım :)
Selamlar.
Evet Neşeli Ve İncili Günler, okunası kitaplardan.
SilZaten Cemal Süreya en şahane aşk sözleri söylemez mi?
"Şiir galaksisinin hülyalı şairidir Cemal Süreya."
Valla ben demedim. Birisi demişti ama... Acaba kimdi?
Neyse. Güzel söylemiş öyle değil mi:)
Sevgisini içinde yaşayıp, bir türlü dile dökemeyenler okumalı derim..
YanıtlaSilÖyle uzun konuşmalara, sayfalar dolusu satıra da gerek yokmuş dedirtiyor şair..
Minicik bir cümleye, koca bir aşkı sığdırabilmiş.. Ne güzel! :)
Nisan, acaba Cemal Süreya şu dizeleri kime söyledi:)
Sil"iki çay söylemiştik orda, biri açık,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni."
Ne şeker bir adam öyle değil mi:)
ya şu güzelliğe bakalım...
''sonra gülüşün geldi aklıma
ve içimden dedim ki;
yine gelsen yine severim seni..''
Ne güzel...
Ah ne güzel yazmışsın.
YanıtlaSilHele o Cema Süreyya'nın sözleri insanın aşık olası geliyor.Bu kitap tez vakitte okunmalı.
Çok küçükken annesiz kalmıştır Cemal Süreya. Ve sevdiği kadına şöyle der...
Sil"Önce öp, sonra doğur beni."
Biterim şiirlerine. Mektuplarına da elbette:)
Şimdi denk geldim bloguna..ve çok sevdim..yazıların oldukça akıcı :)) Sevdim..
YanıtlaSil