Geçen perşembe günüydü.
Ramazan ayındayız ya oruçluydum tabii... Yolum gene İstanbul'a
düşmüştü. Köprü üstünden Karaköy'e, fiyakalı görüntü verdiğimi sanarak
salına salına yürüyordum. Hele sevdiğim şehri soluyordum ya... Sorma...
Anlatamayacağım kadar heyecan duyuyordum. Sirkeci'deki müşterimin yeni
işyerinin risk analizini yapmıştım. Şimdi işyeri hakkındaki görüşlerimi,
fotoğraflarıyla birlikte acilen çalıştığım sigorta şirketine göndermeyi
amaçlıyordum. Peki nerede yapacaktım?
İşte tam o anda, keşke
Zagor maceralarındaki postacı Drunky Duck yanımda olaydı diye düşündüm.
Elimdeki bilgileri Drucky Duck'ın tuhaf posta taşıma yöntemleriyle
gönderseydim fena mı olurdu yani? Drucky Duck'ı karşılarında görecek olan
sigorta şirketindekilerin hali gözümün önünde canlandı. Hayalime güldüm.
Elbette bir Zagor macerası içinde değildim. Gene de Zagor aklıma
geldi ya ne yalan söyleyeyim yüreğim pırpırlandı, kocaman bir sevinç hissettim.
Aklıma yakındaki İstanbul Modern'in kütüphanesi geldi. Üstelik iftar
saati yaklaşmak üzereydi. İstanbul Modern'in kütüphanedeki bilgisayardan
bilgileri sigorta şirketine gönderebilir, akabinde ve detayında müzenin lokantasında
tarihi yarımadayı seyrederek orucumu açabilirdim. İşte bunu hayal ettim
ya, fikrimin ince gülünü pek bi beğendim. Muzipçe içime gülümsedim. Ahhh...
inan becerebilsem kendimi alnımdan öpecektim.
Müzenin kapısından girdiğim
anda, kalakaldım. Hey! Bu bir kamera şakası mıydı yoksa? Cama burnunu
yapıştırmış çocukluğum gibi, müzenin girişindeki afişe hayretle bakakaldım.
Afişin üst köşesinde "Açık Hava Sineması Fantastik Türkler" diye
yazıyordu. Acaba bugün kime hayrım dokunmuştu ki? Çünkü o akşam
gösterilecek film, yıllardır seyretmek istediğim 1971 yapımı, Levent
Çakır'ın canlandırdığı, o meşhur siyah beyaz kült film Zagor Kara
Bela'ydı. Üstelik aynen çocukluğumdaki gibi açık havada seyredecektim. Sülalemin
bütün bıyıklıları aşkına ve de Karamba Karambita! Söyler misin bu olan biten
feleğin kıyağı değil de neydi bana?!!! Keşke görseydin beni... Az daha
sevinçten ölecektim.
Kütüphanede işimi hemencik bitirdim. İftar
saati gelmişti. Koşar adım lokantaya geçtim. Tek kişilik masaya kuruldum.
Ezan okunana kadar, büyüleyici tarihi İstanbul siluetini seyrederek göz
zikri yapmaya giriştim. Ruhuna rahmet... Ahmet Hamdi Tanpınar aklıma
geldi. Şiiri resmen damarlarımda gezinmekteydi. Çünkü o anda... Ne
içindeydim zamanın... Ne de büsbütün dışında... Güneş usulcacık
kayarak dağların ardına çekilmişti. Mübarek ramazan gecesinin
huzuru içinde kadim İstanbul silueti sanki tüy gibi hafifletmişti beni.
Tartsalar... Rüzgarda uçan tüy bile benim kadar hafif çıkmazdı yani, öyle
söyleyeyim... Kökü bende bir sarmaşık olmuştu dünya, sezmekteydim. Nasıl
anlatsam? Aynı şiirdeki gibi... Mavi... Masmavi bir ışık ortasında
yüzmekteydim. İşte o anda... Uzanıp denizin orta yerinden bir taşa... Gözümün
yaşını yüzdürdüm karşı kıyıya doğru. Bi lodos lazımdı o anda bana, bi
kürek, bi kayık... Zulada bir kaç şişe yakut... Yer gök kırmızı... O üstüme
düşen sabah yıldızı mıydı yoksa? Bilemedim. Ne şahane bir geceydi
Allahım. Çok teşekkür ederim.
Evet... Aynı çocukluğumdaki gibi... Açık hava sinemasındaydım şimdi. Kendi kendime çok narin, çok nadide bir zamana daldım. Ilık battaniyenin içinde yuvarlanır gibi, Zagor Kara Bela'yı tüm hevesimle seyretmeye başladım.
Yaşarken, hayatın kıymetini bilmek herkese nasip olmuyor. Hep şikayet, hep mutsuzluk halleri...
YanıtlaSilZagor'un afişinde bir Muzaffer Tema'yı tanıdım. Zaten bu gibi filmlere gitmişliğim de yoktur :))
Oruçları Allah kabul etsin :)
Tamam Rabia, bir dahaki sefere haber edeceğim:) Birlikte gideriz müzeye ne dersin:)
SilÇocukluğuma gittim, hey gidi günler Zagor, Tarkan, Conan en önemli kahramanlarımdı :)
YanıtlaSilEdip Cansever'in dediği gibi Bolat:)
Sil"Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk
Hiçbir yere gitmiyor."
Benim gibi önümüzdeki hafta yolu İstanbul'a düşecekler için de güzel bir plan olabilirdi ki 2 hafta kadar ıskalamış olacağız :(
YanıtlaSilYoo Burhan, Zagor tek seferlik gösterimdeydi. O da bana denk geldi:)
SilAma İstanbul Modern'in müzesi perşembe günleri bedava. Cimri olduğum için genelde perşembe günü giderim:)
Yemekleri pahalı ama... O şahane manzara karşısında bir kahve ya da çay iyi gider doğrusu.
Tavsiye ederim:)
Ne güzel denk gelmiş... :)
YanıtlaSilEvet Moira... Sahiden nadide bir gündü:)
SilOkurken nasıl huzurla doldu içim anlatamam.ne zaman canım sıkılsa soluğu yazılarınızda alıyorum.eh tabi biraz da kiskaniyorum ama masallahimi eksik etmiyorum (:
YanıtlaSilEyvallah Geb:)
SilFelek arada kıyak geçer insana. Gözünü dört açmalısın.
Kimbilir denk geldiğimiz ne kıyaklar var ve biz ıskalıyoruz.
Ne diyeyim? Darısı başına:)
hahaha süper şans yaaa =)
YanıtlaSilKesinlikle Sonsuz:) Böyle vaziyetleri çok seviyorum. Öyle böyle sevme değil.
SilÜç tane, beş tane filan değil, sekiz tane... Ama yatık sekiz. Biliyosun dimi yatık sekizi. Bak havaya çiziyorum. Parmağımla havaya sonsuzluk işareti:))
Daim olsun diyelim:) ve cümlemize diye ekleyelim:))
Ne güzel saf bir mutluluk. Durup dururken düşeş atıp hayatı mars etmek gibi...Oluyor böyle olunca da tadından yenmiyor.
YanıtlaSilŞahane Küçük Joe, kaçırırmıyım hiç:) Ömrümü bu küçük hazlara adadığımı söyleyebilirim.
Sil"Hep kısa anlar...Küçük şeyler hepsi de küçücük şeyler... Bizi yönlendiren, sevindiren, düşündüren... Hep kısa anlar, mutluluklar" diyeyim. Bülent Ortaçgil'e mahsus selam edeyim:)
Kıskandım ve bayıldım :)
YanıtlaSilYaaa, böyleyken böyle işte Momentos'um:)
SilSeni çook özledim. Hasretle tatlı yanaklarından öperim:)
yaa ne güzel bir gün geçirmişsin kıskandım şimdi..
YanıtlaSilBuket, gideriz bir gün elbet. Mesela haftaya perşembeye bi hayalim var. Benim kardeşle bi İstanbul yapalım diyorum. Müzeye değil ama... İlginç bir geceye... Kardeşin haberi yok henüz. Seni de dahil etmek istiyorum. Du bakalım:)
Siloruç tutacağınızı hiç düşünmezdim,yanlış tanımışım:)
YanıtlaSilHoppala:) aşkolsun Tolga:))
SilSize bir şey söyleyeyim mi oruç'a var ya biterim yani öyle söyleyeyim. Valla.
Ramazan ayını dört gözle beklerim ben Tolga. Bildiğim duygularımın bir kısmını gün boyu mühürlediğim için... Tam fırsatıdır. Adeta Sherlock Holmes misali bilmediğim duygularımın peşine düşerim. Her türlü el yazılarından, ayak izlerinden, ve her türlü bilgi kırıntısından medet umarım yani.. İnsanı, eşyayı, tabiyatı, dünyayı, evreni hayretle, hayranlıkla izlerim. Özel bir aydır bana göre Ramazan ayı. Tek kelimeyle oruç'a biterim.
Gerçekten.
Bir istanbul Asigini da almaz misiniz yaniniza bu nadide zamanlar da, cook heveslenmisken hemde:)
YanıtlaSil