31 Temmuz 2024 Çarşamba

Katmerlenen CAM Merakı

 

Camla ilgili elimdeki kitabın adı, 3000 Yıllık Akdeniz Camcılığının Anadolu'daki Son İzleri GÖZ BONCUĞU. Yazan Prof. Önder Küçükerman. 

Dün göz gezdirdiğim, Türkiye'nin Kültür Mirası 100 Cam'ı hazırlayan da gene Prof. Önder Küçükerman. 

Kim acaba? Merak ettim.


30 Temmuz 2024 Salı

Türkiye Adına Olimpiyatlara Katılan İlk Kadın Eskrimci- Nisanur Erbil


2023 doğumlu Nisanur Erbil'in adını yeni öğrendim. 

Oysa  2018 yılında Rusya'da Uluslararası Eskrim Federasyonu'nun düzenlediği 1.787 eskrim sporcusunun katıldığı Avrupa Yıldızlar ve Gençler Eskrim Şampiyonasında milli takımda yer almış ve bronz madalya kazanmış.  

2019 yılında İtalya'da düzenlenen Avrupa Yıldızlar ve Gençler Eskrim Şampiyosunda Yıldız Kadınlar Kılıç kategorisinde altın madalya kazanmış.

2021 yılında Avrupa Gençler Şampiyonas'nda gümüş madalya kazanmış
2021'de Türkiye'ye eskrimde ilk grand prix madalyası kazandırmış. 

Bu yıl Paris 2024 Olimpiyatları'na davet edilen  Nisanur Erbil, olimpiyatlarda eskrim alanında  Türkiye'yi temsil eden ilk kadın sporcumuz olmuş. 

Şahane di mi? Temsil etmesi bile yeter. Gurur duydum. İnanıyorum ki arkası gelecek, pek çok  kız Nisanur'u örnek alacak ve eskrime heves edecek.

Küreği bıraktım. Eskrime mi başlasam acaba? İşte buyrun ben bile heveslendim:)


Hayalperest biriyim. 
Elbette Kill Bill'in tüm kılıçlı sahnelerini defalarca seyrettim.


Hele beş vuruşta yürek patlatan tekniğini sular seller gibi bilirim:)) Resimlerin üstlerini tıklayıp, dilerseniz  teknikleri izleyiverin:)

O değil de, olimpiyatlardan buraya hangi ara geldim?? Ne biliyim:)))

Karasu Plajında Bir Pazartesi Sabahı

 

Hafta sonu arkadaşım, çok sık Karasu'ya gidip denize girdiğini söyleyince, bir an Karasu neresiydi, diye düşündüm. Sakarya Karasu mu? Vay arkadaş, ne Ege ne Akdeniz. Marş marş Karadeniz.  Şahane... 

Bu sabah uyanır uyanmaz bizim ofisgillere "sabah yokum:)" tadında bir mesaj attım. Vee atladım arabama, Karasu'ya kolaycacık ulaştım. 

Vay arkadaş, burnumun dibinde Türkiye'nin en uzun plajlarından biri varmış. Şaştım kaldım. Blue Plaj'da bir şezlong bir şemsiye 150 TL. idi. Derhal kaptım. Termosta kahve götürmüştüm. Evden çıkarken bir Asterisk kapmıştım.  Gül ve Kılıç. Unutmuşum konusunu. Kıkırdayarak hatırladım.

Sessiz, sakin, tertemiz bir kumsal. Bayıldım. Kahvemi içerken dalgaların sesi eşliğinde kitabımı okudum. Sonra denize daldim çıktım. Dalgalarla  oynadım.  Takdir ettim kendimi, iyi ki üşenmedim gittim, Karasu sahilini öğrendim, dedim. 

Fazla takılmadan eve döndüm. Hemen karpuz kestim. Beyaz peynirle karpuz yedim. En sevdiğim yemek:) 

Ekran başına oturdum. Maillerimi cevaplayıp, sigortalılara gönderilecek poliçeleri incelemeye başladım. 

Ne güzel coğrafyada yaşıyorum. Şükrettim.


28 Temmuz 2024 Pazar

"Ne Bileyim Ben Senin CAMa Geldiğini, CAMdan Sevdiğini, Gülüverdiğini?"

 


İnanın hiç aklımda yoktu. Hayalini bile kurmamıştım. 

Yıllardan sonra bu yıl, neden bilmiyorum,  üniversite sınavına girdim. İki yıllık ön lisans programlardan Seramik ve Cam Tasarımı bölümü ilgimi çekti.  Sıralamam geçen seneki başarı sırasının çok üstündeydi. İlk tercih bu bölümü yazdım. Sisteme salladım:)

Dünya hali ya da insanlık hali, kazanamayabilirim, öyle di mi?

Lütfen halime gülmeyin. 

Sanki sonuçlar gelmiş,  Seramik ve Cam Tasarımı'nı kazanmışım gibi kitaplar sipariş ettim ve kitapların üçü elime geldi, iyi mi? 


Türkiye'nin Kültür Mirası 100 Cam, 
Cam Eserler Koleksiyonu, 
İstanbul'un 100 Cam Sanatçısı

Neden acaba seramikten çok cam ilgimi çekti?
Acaba bu bölümü kazanacak mıyım ki? 
Çalışıyorum, işim gücüm var,  devam zorunluluğu varsa, ne edicem,  peki?
Şeyy...
Camla ilgili mitolojik hikaye var mı?
Camla ilgili filmler var mı?
Konusu cam olan romanlar var mı?

Bir vakitler Şakir Öner Gülhan vardı. Acaba yaşıyor mu ki? 
Onun söylediği bir türkü vardı. 

"Kara kaşlı yar, söyle derdini
Ne bileyim ben senin, CAMa geldiğini, CAMdan sevdiğini, gülüverdiğini..."

Heyooo! Dayanamam ki... Şıkıdım şıkıdım oynarım. İyi ama cam tasarımından nasıl bu türküye geldim şimdi:))

Aşağıdaki  resmi tıklayıp türküyü dinleyin bari:)



27 Temmuz 2024 Cumartesi

"..... Zaman Dışı Havayı Titreten İç Çekmeler."

 



Bu hafta kendime "Orhan Pamuk Haftası" ilan ettim.
Yayımlandığı yıllar hemen alıp okuduğum kitaplarını bu kez dinlemeye başladım.

Elbette bazan sesli kitap dinliyorum. Fakat daha önce okumadığım,  satın almaya gerek duymadıklarımı dinliyorum genelde. 

Okuduğum bir kitabı sinemada ya da tiyatro sahnesinde seyretmek nasıl farklı hazlar veriyorsa, bu kez okuduğum kitapları yıllar sonra dinlemek bambaşka bir deneyim yaşattı bana. Cümlelerin tınısı hoşuma gitti.  Çok sevdim.  


 

Orhan Pamuk'un tuttuğu günlükler ve günlüklerindeki çizimlerinin kitaplaştırıldığı Uzak Dağlar ve Hatıralar  kitabı masamda. İyi çizip çizmediğimi umursamadan ben de onun resimlerine bakıp çizmeye, yazısı gibi yazmaya çalışıyorum. Ve mesela bu esnada Peppino Di Capri'nin Melancholi'sini başa alarak tekrar tekrar dinliyorum. Duygulanıyorum. Hayatım anlam kazanıyor. Orhan Pamuk'a minnet hissediyorum. 




NOT: Başlık Orhan Pamuk'un Kara Kitap'ında 69. sayfada Dante'den

24 Temmuz 2024 Çarşamba

Gerçekten... Pişi Cini ve Ben

Kabartma tozu ya da maya  kullanmadan, 
maden suyu ile yapılan bir pişi tarifi okuyunca, 
merak ettim. 
Bu akşam hamuru kolayca hazır ettim. 

İlk parçayı kızgın yağa attım ki o ne? 
Heeey!
Bir Pişi Cini oluşmadı mı birenbire.... 

Durur muyum? 
Hemen kızgın yağdan çıkardım. 
Yooo...
Hapur hupur yemedim.

Aldım karşıma, 
Çıtır çıtır konuşmayı denedim.

Gerçeeekteeen!

21 Temmuz 2024 Pazar

İnce Belli CAM Çay Bardağını İlk Kim Tasarladı?

 


Çayı ince belli bardaktan içmeyi çok severim. Tıpkı Metin Üstündağ usulü...

"ne garip bir sıvıdır bu ateş suyu.. ugh!. ve fakat en güzeli sahilde, denize karşı içileni olsa gerek.. salaş tahta masalarda ve pek tabii hava da az biraz rüzgarlı olacek.. çay da hep sıcak olacek.. l aflayarak, denize ve martılara bakınarak.. ciddi gibi içilecek.. garson rahatsız etmeyecek ama.. hem çayın dostlukları da başka başka.. hem çay bizim ömrümüzün bitkisel ateş suyu.. ama kız belli bardakta olacak.. avucunuzla kavrayacaksınız bardağı.. tabağa koymayacaksınız.. diğer  yuduma kadar.. ama tekrar, kaynamış değil.. ama kokusu da aklını alacak.. bir çay marş'ımız niye yok.. bir çok şeyden daha mühim bu sıvı, oysa.. ımmmh, nefis.. 
"tazeler misiniz usta, benimki demli olsun lütfen.." aynı bardakta çay gibiyiiz"

Acaba ince belli cam bardağın ilk tasarımı kime ait, diye merak ettim. Araştırdım. İnce belli cam çay bardakların üretimini ilk kez kimin ne zaman yaptığı ne yazık ki bilinmiyormuş. Şaştım kaldım. 

1858-1930 yılları arasında yaşayan ressam  Hoca Ali Rıza'nın Semaver adlı tablosunda ilk kez rastlandığı için, bu tarihler arasında kullanılıp yaygınlaştığı tahmin ediliyormuş. 

Cam tasarım konusuna merak sardım. İlk merak ettiğim cam tasarımı, ince belli cam çay bardağı. Ve tasarımcısı belli değil. İlginç! 

Önce Orhan Pamuk'un Benim Adım Kırmızı adlı romanında ince belli cam bardakla ilgili bir cümle olabilir mi diye aklımdan geçti.

Türkiye Şişe ve cam Fabrikaları A.Ş 1934 yılında kurulmuş.  
Tablodaki cam bardak, çok daha önce  cam üretimi yapan cam atölyelerinden birinde imal edilmiş olmalı.

İnce belinden avuçla sımsıkı kavranabilen, çayın sıcaklığını kolaycacık hissettirebilen, incecik şeffaf üretimiyle demini, rengini hemencecik belli eden şahane bir tasarım değil mi, ince belli cam çay bardak? 

Heyy! Dilerim Seramik ve Cam Sanatları Tasarımı bölümünü kazanırım. Yepisyeni merak  konuları buldum.  Vay babasını... Ne hoş!..  Bahtiyarım☺ 


NOT- Akademisyen Seyhan Güneş'in Türk Çay Kültürleri ve Ürünleri adlı araştrma yazısını okudum. İlgilenenlere tavsiye ederim.


20 Temmuz 2024 Cumartesi

Ben Hayallerimin Olabilme ihtimalini Sevdim:)

 

Bu yıl üniversite sınavına girdim. 

Oysa çoktan üniversiteyi bitirmiştim. İşimi kurmuştum. Pandemi başından beri ofisçe evlerimizden çalışıyorduk. Sonunda evden çalışmamız onaylanmıştı. Ofisi boşaltmıştık. Evden çalışmak, yaşamlarımızı, işlerimizi, müşteri ilişkilerimizi olumlu etkilemişti. Çalışan kadınlar olarak, evden çalışmanın keyfini çıkarıyorduk. 

Ayrıca, İstanbul Üniversitesi - Sosyoloji uzaktan eğitim üçüncü sınıftan terktim.

Eee! Ne aranıyordum di mi? Hayalim, bir yabancı dilin, edebiyat bölümünde okumaktı.  İspanyol Dili ve Edebiyatı, Rus Dili ve Edebiyatı, İtalyan Dili ve Edebiyatı  gibi... Ne şahane olur diye hayaller kurmuştum.

İlk aşamaya, TYT, yani temel yeterlilik testiyle, ertesi gün dil sınavına girdim. Ayıptır söylemesi, kazanma kaygım olmayınca çok eğlendiğimi söyleyebilirim. Sınavların son saniyesine kadar uğraştım. Sonuçlar geldi.

Dil puanım, ancak, İstanbul'da gitmeyi hiç düşünmeyeceğim bazı özel üniversitelerin yüzde elli burslu bölümlerini tutuyor. Şöylee kurucularına, akademisyenlerine baktım. Maddi manevi gereksiz çaba olacaktı.  Dil faslını kapattım.

İlk sınavla sadece iki yıllık ön lisans  bölümler olabiliyor. Neler var diye baktım. Heyooo! Seramik ve Cam Sanatları Tasarımı ilgimi çekti. Puanlarına ve sıralamasına baktım. Şahane. Düşünemediğim bir terslik olmazsa  havada karada tutturabilirim. Yaşasın. Çok sevindim.

Büyükannemden bir Gürcü  sözü öğrenmiştim. Hayatımın sözü diyebilirim:)

Şöyle:

- Sevuğuni alacaksun. (sevdiğini alacaksın)

Devamı şöyle... 

-Sevduğuni alamaduysan, alduğuni seveceksun:) (sevdiğini alamadıysan aldığını seveceksin)

Dil'den kazanamamıştım. Fakat Seramik ve Cam Sanatları Tasarımı olabilirdi. Bu bölümün olabilme ihtimalini düşündüm.  Üstelik bu evrensel bir dil değil miydi?  Sanat dili:)  Heyyoo! İşte buna bayıldım.

Önce seramik ve camın tarihi ile ilgili bir kaç video seyrettim. 

Sonraa... Evdeki cam ve seramikleri karşıma alıp seyrettim. 

Ben hayallerimin olabilme ihtimalini sevdim☺

 


Not: Başlık, Yılmaz Erdoğan'ın " Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum." dizesinden uydurma:)

10 Temmuz 2024 Çarşamba

Çizgi Roman Sevengillerden misiniz?

 

Özge Samancı'yı kısa bir süre önce keşfettim. Boğaziçi Üniversitesi Matematik bölümünde okumuş. Ve İstanbul Bilgi  Üniversitesi Sinema ve Televizyon bölümünde yüksek lisansını tamamlamış.

1980 askeri darbesinden sonra memleketimizdeki değişen politik iklim ve boğucu  eğitim sisteminin içinde büyüyen bir kızın hayatını anlatan  Bırak Üzülsünler adlı otobiyogrofik çizgi romanı  satın alıp okumuştum.

Bugün Evil Eyes Sea adlı Ingilizce çizgi romanı elime geldi. Üstelik  imzalı:) 

Bahtiyarım.


"Seyreyledim Eşgali Hayatı... Ben Havzı Hayalin Sularında"




Kahve molasında, Enis Batur'un Oktay Rifat'a Doğru adlı kitabını okuyordum ki, 102. sayfada  Melih Cevdet'in 12 Mart 1934 tarihinde Sesimiz Dergisi'nde yayımlanan Ahmet Haşim başlıklı bir yazısına denk geldim. 

"Bütün şiirlerini ayrı bir zevkle okuduğum Haşim için bir yazı yazmak, ne tatlı, fakat ne güç..." diye başlamış. 

1933 yılında vefat ettiğine göre,  demek ki Ahmet Haşim'in ölümünden sonra dergiye yazmış. 

"Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak

Akşam ufukda beldeler eylerken iştial

Akşam yine, akşam yine akşam
Bir sırma kemerdir suya baksam

Sular sarardı yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakda"

Melih Cevdet, "Bu acayip parıltılı müthiş tablolar arzın neresinde mevcuttur. Bunları, Haşim'in düşünen ve bulan "çetin başı" yarattı." diyor.

Çok haklı. Ahmet Haşim'in hayal dünyası öyle güçlü ki, onun şiirlerini okudukca,  tabiat kesinlikle çok daha güzelleşiyor.  

Başka bir paragrafta, " Onun şiirlerini (Mâna) ya vurarak  anlamaya çalıştıkça Haşimden uzaklaşıyoruz demektir. Çünkü bunlar anlaşılmak için değil, duyulmak için yazılmış birer musikidir. Ben Ahmet Haşim'i anlamadan severim." diyor.

Yazının tamamı o kadar hoş ki. 

Bir şairin başka bir şair için sarf ettiği içtenlik dolu güzel sözler ve özenle dokuduğu cümleler, yüreğime iyi geliyor. 

Melih Cevdet, "Şairlerin en garibi öldü..." diye yazıyı bitirmiş.

İki şairin de ruhuna rahmet diliyorum. Enis Batur'a bu yazıları kitaplaştırdığı için minnet duyuyorum. 

Kendimi  iyi hissediyorum. Kahve molam bitti. İşe dönüyorum.


Not- Başlık, Ahmet Haşim'in iki dizesi. Anlamak için değil, duyulmak için yazılmış birer musiki diil mi sahiden? 

7 Temmuz 2024 Pazar

Kendimi Eylediğim Zamanlar

 


Seyrettim. 





Özlemişim. 

Çubuklu Silolar'da kahvaltı yapıp sergileri gezdim.


Anadolu Kavağı'na  ve Fatih'teki Bulgur Palas'a gittim.

Hem okuyorum hemi de  boyuyorum:)


Aaa! Hiç gitarlele ya da ukuleleyi elime almadım. 
Çok fena. 
Derhal başlamalıyım☺