13 Nisan 2011 Çarşamba

Martin Eden'den Meskalin'e...



Bu hafta sonu Jack London'un Martin Eden adlı kitabıyla haşır neşirdim. Aslında uzun zamandır bu kitabı okumaya niyetliydim. Fakat bir türlü yolumuz kesişmedi. Şeytanın bacağını kırdım nihayet... Okumaya başladım. Allahım bu ne tatlı bir kitap! Çok sevdim. Nasıl kızdım kendime. Dedim: "Daha önce neden Martin Eden'i okumadım ki?" Sonra gene kendim yatıştırdım kendimi.. Herşeyin bir yeri ve vakti vardı demek ki! Kitapların da öyle. Genç bir adamın, kendinden eğitimli, zengin, yaşça büyük bir kıza aşık olması ve sebep ne olursa olsun asıl mühim tarafı yazar olma yolunda verdiği inanılmaz mücadeleydi kitabın konusu. Aslında bu kitap yarı otobiografik bir roman.  Yani kitabın yazarı Jack London kendi hayatıyla paralelik kurarak bu romanı yazıya geçirmişti. Daha bitiremedim. Bu akşam bitiririm kesin. Jack London 1877 yılında doğmuş ve 1916 yılında ölmüş Amerikalı gazeteci ve yazar. Hayatını bir okusan sanal ansiklopedide, kim bilir kaç roman çıkar. Hani hayatı roman olabilecek insanlar var ya, onlardan biri de Jack London işte..


Aslında benim yazmak istediğim ne Jack London'ın hayatı ne de Martin Eden adlı romanı. Benim anlatmak istediğim bambaşka bir şey. Bak şimdi... Murathan Mungan'ın bir kitabı vardır. Bilmem bilir misin? Adı Meskalin 60 draje. Yazarın "kafa açıcı" ya da "kafa yapıcı" diye nitelendirdiği, gazete ve dergilerde yazdığı kimi yazılarını biriktirdirdiği yazılar bunlar.  Hap gibi... Kafan bir konuya mı takıldı? Bak prospektüsüne.. Varsa içinde... Oku... Yut yani ilaç niyetine... İşte bu kitabın yutulacak bir hapının adı "Yetenek Bakım İster" adlı bölümü... Bu bölümde özetle şöyle şeyler anlatır. Şimdi... Bilirsin... Bir çok kişi yetenek Allah vergisi der ve yeteneği hep ellerinin altında tutabilecekleri şey zannederler. Allah'ın hiç bir vergisi sonsuz olmaz der yazar. Her konuda olduğu gibi yetenek bakım, geliştirmek, canlı tutulmak ister. "Doğru kullanılmayan yetenek, bir süre sonra kuru bir tekniğe dönüşerek, varlığını koruduğu izlenimi uyandırabilir. Oysa çoktan tükenip gitmiştir. Türkiye bu anlamda bir Yetenekler Mezarlığı'dır. Erken doğmuş, çabuk ölmüş, kötü kullanılmış, savrulup gitmiş büyük bir yetenekler mezarlığı."


Şimdi nerden geldin Martin Eden'den, Murathan Mungan'ın Meskalin'ine diyeceksin? Hımm.. Martin Eden yetenekli bir yazar...  Ama yetenek yetmiyor ki insana. Geliştirmek, üzerine itina ile titremek gerekiyor.  Martin Eden yazma yeteneği olan biri.  Kendini geliştirmek için sarfettiği çabayı görmek için işte bu romanı mutlaka okumak gerekiyor. Tamam, tutkulu bir aşk durumu, Martin Eden'i çok ama çok okumaya ve yazmaya sevkediyor.  Fakat yokluklar ve zor çalışma şartları içinde, kitap okuyarak ve her fırsatta yazarak, nerelerden nerelere geliyor şahit olmak lazım gerçekten. Daha romanın ortalarındayım.  Nasıl akıcı bir dil, nasıl sevimli bir anlatımı var anlatamam. Murathan Mungan Meskalin'deki "Yetenek bakım ister" başlıklı bölümü, yeteneklerinin üzerine titremeleri gerektiğini düşündüğü, kendilerini koruma altına almalarına inandığı bir kaç kişi ve henüz tanımadığı diğerleri için yazdığını söylüyor ya ben de aynı hislerle Martin Eden'in okunması gerektiğini söylemek istedim.  Gene karıştırdım mı? Anlatmak istediğimi yeterince anlatabildim mi acaba?

“Günde üç dört bin kelime yazayım dersem, gerektiği gibi çalışmış olmayacağımı biliyorum. İyi bir yazı, kalemi hokkaya daldırıp daldırıp yazılmaz. Bir duvar örermiş gibi, taş üstüne taş yerleştirircesine, neyi nereye koyacağını bilmelidir insan.”

İlginç bir rastlantıyı da paylaşmak istiyorum. Ben burada tesadüfen Murathan Mungan'ın Meskalin 60 draje kitabıyla Jack London'un kitabını yan yana getirdim ya.. Hafızamda nasılsa bu iki kitap çakıştı ve ben de yazdım işte...  Ne diyeceğim? Jack London nasıl ölmüş biliyor musun, aşırı dozda ilaçtan... Yaaa.. Bak şu  feleğin işine... Böyleyken böyle işte...

4 yorum:

  1. Sevgili HK,
    Ben de Martin Eden'ı 2010 'un sonunda okudum. Bir arkadaşım hediye etmişti. Çok güzel bir roman, yazar olmak isteyen birinin yaşadığı iniş çıkışları, sınıf farkının yarattığı ümitsizlikleri ve sonrasında da edebiyat için bu farklılığın daha da değerli olduğunu keşfedişi, yalnızlığı ve sonu... Öyle bir son bekliyor ki sizi HK inanamayacaksınız... Sakın kitabın arka yazısını okumayın ama maalesef ben öyle bir hatada bulundum...

    Selam ve sevgiyle

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Burcu,
    Öncelikle bir şey itraf etmeme izin verin. Bu eski bir yazım. Sanırım ben de Martin Eden'i geçen yaz okudum. Çok güzel özetlemişsiniz kitabı. Sayenizde okumayanlar da merak edecekler şimdi:) Teşekkür ederim.

    Siz Meskalin'i okudunuz mu, peki?

    YanıtlaSil
  3. film festivali günleriniz bitti mi?

    meskalin'i okudum.kütüphanede gözümün önünde durur, atamam arka saflara.ara ara açar okurum, ilaç niyetine. :))

    YanıtlaSil
  4. Yoo.. Bitmedi Kara Kitap festival günleri:) İki günüm daha var:)

    Meskalin okunur ara ara.. Okumak hassas bünyelere iyi gider:))

    YanıtlaSil