Bak ne diyeceğim. Şiir çarpar mı seni? Hiç Şiir çarpması'na uğradın mı yani? Duymadın mı yoksa? O zaman anlatayım başıma gelenleri... Hafta sonu nasıl olduysa Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun Sevgi Üstüne adlı şiirinine denk gelmiştim.. Okumaya tövbeliydim üstelik. Kendime sözüm vardı, gördüğüm anda yüz çevirecektim. Evet, tövbeliydim ne var ki? Bazı şiirler efsunludur, bilirsin… Okuyunca, insanın içini dışına çıkarırlar sanki. “Bütün kitapları yakmalı... Sevda üstüne ne söylenmişse yalandır” diye devam edince şiir… Her okuduğumda olduğu gibi, önce şöyle bir silkeledi… Gene yaptı yapacağını.. Sonra duvardan duvara çarptı beni… Ardından “Şiir denen o kalleş” diye başlayan, Aşkın Güngör'ün "Kakafona Silsilesi"ni arka arkaya okuyunca, artık benden hayır beklemesin kimse yani… Hey gidi şiir! “Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın, Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın”... Hay Allahım! Siz de mi Ümit Yaşar Oğuzcan, siz de mi? Ne sözler yazmışsınız böyle damardan, anlarsınız ya hisli hisli... Ben ordan nereye gittiysem artık, bensiz kalakaldım bir süre… “Sanki ben... Öylece kalakaldım... Hepimiz kalakaldık... Elimizde tetiği çekilmeyen... Namlusu yönsüz bir tabanca gibi” Aynen böyle kalakaldım yeminle… İyi de bu bir Edip Cansever şiiri değil miydi? Yoo… Hafızamın içinde bir şiire mi çarptım gene? Gene mi şiir? Sonra kafamı çevirmemle, gözüm denk gelmesin mi bir Metin Altıok şiirine? “Bir yüzük yaptım sana güvercin teleğinden... Bir yüzük bükerek hoşçakal sözcüğünden” diye… Yok artık.. Yok mu kurtaran? Yok mu kurtaran? İmdat! İmdat, yani? Tamam.. Dedim ki en iyisi ben içimden tekrar edeyim kerat cetvelini… Unutayım aklımın kuytularındaki tüm şiir dizelerini… Üç kere bir üç… Üç kere iki altı.. “Üç kere üç dokuz eder... Bilirsin... Birin karesi birdir... Karekökü de... Bilirsin... Mutlu aşk yoktur... Bilirsin” Yooo… Bu kerat cetveli değil ki… Bu Turgut Uyar’ın bir şiiri… Yooo…. Yooo… Ağlıyor muyum? Daha neler? Dışarıya baksana… Bak… Bak… Dışarda dolu mu yağıyor ne? Of!.. Tamam... İtiraf ediyorum... Şiir çarpma'sına uğradım gene!
yüzle, binle hatta milyonlara çarpıyor, yüze, bine bölüyor...
YanıtlaSilİşte öyle be Hayal Kahvem!
Ama ben, belkide biz çarpıldıkça, bölündükçe daha çok var oluyoruz.
Sevgili Newbahar... Ne tatlı bir yorum yazmışsınız! İçten, yürekten kopup gelen bir yorum olmuş teşekkür ederim.
YanıtlaSilHaklısınız!..
Ne güzel bir saptama :) Teşekkürler.
YanıtlaSilLisedeydim. Aldığım ilk şiir kitabı Ümit Yaşar'ın - sadece kitabın adı bile beni çarpmaya yetti- ACILAR DENİZİ.
Kitaptan okuduğum ilk şiir de "KUM". Artık nasıl çarptıysa(Allah razı olsun.!) o gün, bu gün şiirsiz bir günüm geçmez.
Daîm olsun.
Sevgi ve selâm ile.
Heyy! Demek sadece ben değilim "şiir çarpmasına" uğrayan:) Sevineyim mi yani şimdi:)) Teşekkürler, sessiz ve sonsuz.
YanıtlaSil