Du bi... Dilimin ucunda inan ki... Dur... Tamam... Bak şöyleydi... "Rüzgâr çıktı. Bir çocuk başı gibi oynak, afacan bir rüzgâr." Anlatımın güzelliğine bakar mısın? Yok, ben bu yazarın tam manasıyla hastasıyım. "Etrafında güneş kadar temiz, ay kadar donuk sessizlik var." Sana bir şey söyleyeyim mi, eğer Sait Faik hayatta olsaydı, yeminle kapısının önüne serilirdim. Öyle böyle değil yani... Benim vaziyetim tam manasıyla fanatiklik hali. Misal bu ya, aynı bir futbol takımının gözü kara taraftarı olmak gibi. Biri maçlarını kaçırmaz takımının, diğeri öykülerini okumadan duramaz sevgili yazarının. Bu bir çeşit hastalık... Besbelli. Evet, hastasıyım ne yapabilirim yani? Nerden geldim şimdi bu konulara durup dururken? O gün arkadaşım Oya'nın doğum günüydü. Dilek'le sabahtan bir program yapmıştık. İşten sonra önce Dilek'i sonra Oya'yı alacağım. Birlikte sinemaya gideceğiz. Sonra İzmit'te yeni açılan İspanyol lokantasında yemek yiyeceğiz. Şahane!
İştee... Tam ofisten çıkmıştım. Arabama bineceğim tamam mı? Akşam üzeri demeyeyim de tam yaz ikindisi vaktiydi.... Nasıl yumuşacık ama afacan mı afacan bir rüzâr esiyordu anlatamam. Hey! İşte o rüzgârı hissedince tenimde, ben bir kuş olmak istemedim de... Bil bakalım ne olmak istedim? Bak, söyleyeceğim ama... Lütfen bana gülme... Ne dedim kendi kendime biliyor musun? "Şimdi bir uçurtma olsam. Şuradan gökyüzüne havalansam! Önce Dilek'in sonra Oya'nın camının önünde salım salım salınsam!" Hey, düşünebiliyor musun, Dilek'le Oya'nın halini? Beni uçurtma olarak görseler acaba ne düşünürlerdi? İşte o anda aklıma Sait Faik'in Uçurtma adı öyküsü geldi. Der ki Sait Faik "Gök bahtiyar, rüzgâr, kırkanç, güneş hasretle dolu; uçurtmalar birer çocuk ruhludur." Ne güzel! Ben uçurtma olduğumda, arkadaşlarım da kuş olsalardı misal... Yükseklerde uçan birer kuş! Kanatlarını germiş, gölgelerinin düştüğü yerden bi haber kuşlar. Uçurtmayı gagalarlar mıydı? Ya da ufacık birer kuş olsalardı! Ufacık bir kuş, uçurtmayı acaba nereden seyrederlerdi? Çınarların üstünden mi? Yoksa yukarlardan atmacalardan korkmayarak daha yukarlardan, uçurtmanın üstünden mi? Tam o anda kendimi bir uçurtma, Dilek ve Oya'yı birer kuş gibi hayal edince ben... Hatta ovada nilüfer ve taş köprüler. Gök, kırık, titrek, bulutlar içinde. Hey, uzak, beyaz bulutlar gibi titrek, kırık göğüslü Değirmendere çocuğu! Rüzgâr çıktı, başım gibi oynak, afacan bir rüzgâr. Uçurtmanı çıkar. Uçurtmanın tam vaktidir. İşte ben bu vaziyette önce kırtasiyeye uğradım. Akabinde Dilek'i ve Oya'yı evlerinden aldım. Bindiler arabaya... Bende ses yok. Sanki yaramazlık yapmış ya da yapmaya niyetlenmiş bir çocuk gibiyim, anlatabiliyor muyum? Tuhaf bir mahcubiyet çöreklenmişti üzerime... Önce Oya "Hayrola, nedir bu sesizlik?" ardından Dilek... "Ne var senin kafanın içerisinde?" dedi. Baktım Dilek ve Oya'ya.. O kadar güzellerdi ki! Arkadaşlık ne hoş şey! Bizimki yılların dostluğu. Kardeş gibiyiz artık yani. Dellendim ya bir kere... Arabayı dağlara dağlara vurdum. Sonra bir kenara çekip durdum. "Bu gün Oya'nın doğum günün ya hani..." dedim. Oya "Evet, doğum günüm." dedi. Gözlerimi afacan bir çocuk gibi devirdim. "Uçurtma aldım. Uçuralım mı?" dedim ve arabayı çalıştırıp yola devam ettim. Bir aralıktan çocuk gölgeleri yağmaya koşarlarken, benim yolum da akşam alacası içinde ipi kesilmiş mor bir uçurtma gibi, büklem büklem kıvranarak uzaklara, uzaklara... sessiz bahçeliklere doğru düşüyordu... Vallahi benim kabahatim değil. O afacan rüzgâr yok mu? Ah, o afacan rüzgâr! Aklımı başımdan aldı tabii... Oya'nın doğum günü aşkına... Üçurtma olduk biz. Üçümüz... Harikuladeydi.
NOT: Koyulaştırılmış cümleler Sait Faik'in Uçurtma adlı öyküsünden alıntılanmıştır.
08.08.2011
bu yazıyı daha önce okuduysam bile her okuyuşumda sanki ilk kez okuyormuş gibi keyifleniyorum. uçurtma olmak istedim ya da doğumgünümde beni uçurtma uçurmaya götüren dostlarım olmasını. dilek,oya ve hayal kahvem üçlüsü...dostlukla ilgili ben de birşey eksik ama bulamadım. :)
YanıtlaSilMerhaba mimlendin.. ;)
YanıtlaSilhttp://1iyokmu.blogspot.com/2012/04/ksa-ksa-mim.html
Vildannnn...''!!!! :))))
YanıtlaSilNe olur kitapçıdan birer uçurtma alıp..yine uçurtalım.
telefon direkleri, elektrik telleri olmasın. Korkusuzca maviliğe salalım ipleri. Sen uçurtmanın peşinden bağıra bağıra bir şiir oku, ben bir şarkı çığırtayım, Oya da; Oya Fiçyusça kelamlar etsin. Gülelim.
Sevgiler
sait faik.. ve uçurtma.. ve 3 güzelin güzel dostluğu.. ne kadar güzel bir karışım böyle.. sabah sabah ilaç oldun bana satırlarınla.. hep böyle uçurtman olsun bulutların üzerie yükselen.. hep böyle dostalrın olsun .. kalbin sevgiyle dolsun..
YanıtlaSilYooo: Kara Kitap, kendine haksızlık etme. Şahane bir dostsun sen. Yolum sizin oralara düşse ve başıma bi iş gelse ilk kimi arayacağımı sanıryorsun... Tabii ki SEN:)
YanıtlaSilHayallerde uçurtma oluruz merak etme:))
! i yok mu... Yapmayın... Mimlenmekten korkarım:)))
YanıtlaSilDilek, olur tabii.. Neden olmasın da, Fiçyusça ne ola:)))
YanıtlaSilDayatılanla Yaşayan, ne güzel dilekler bunlar. Size bir şey söyleyeyim mi, hemen cevap veremedim ama tuttu dilekleriniz valla:)) Sevgiler.
YanıtlaSil