Üzerinize afiyet, bütün gün üzerimde nasıl ağırlık, nasıl tembellik vardı anlatamam. Ofiste beni göreydiniz, miskinler tekkesinin baş müridi zannederdiniz. İnanın eve zor bela sürünerek geldim. Sokak kapısını açtığım gibi ayakkabımı, çantamı fırlattım. Kendimi boş bir sepetmiş gibi salondaki battal koltuğa attım. Sanki gün boyu dünyanın yüklerini sırtımda taşımıştım. Neydi bu bitik halim anlamadım. Elimi kaldırıp parmağımın ucuyla televizyonun kumandasının tuşuna basamadım. Sanki bana ait değilmiş, belki emanetmiş gibi… Ya da ne bileyim? Bünyemde nafile yer işgal ediyormuş da fırlatıp atmam gerekiyormuş gibi... Ruhumu serbest bıraktım.
O anda nerden çıktıklarını anlamadığım üç kedi belirdi tepemde... Kirpiklerimi kırpıştırarak baktım kedilerin gözbebeklerindeki görüntüme. Hey!... Tuhaftım!... Ne bileyim? Nato mermer nato duvar... Yüzümde ne bir düşünce izi… Ne de bir kaygı belirtisi! Pes yani! Hareket etmek, ses işitmek, laf söylemek içimden gelmiyordu. Becerebilsem kendimi aynen olduğum gibi bırakacak, sonsuza kadar öyylece uzanıp kalacaktım.
Bir an çantamdan dökülen kitaplara gözüm değdi. O kitapları yazanlar... Çoğu yaşamıyordu şimdi. Onca vakit, onca yazı için uğraşmak... Sonunda ölüm varsa... Haybeye harcanan zaman gibi geldi. Matematik, iktisat için didinenler… Ne işe yarayamıştı ki? Zengin yiyor, yoksul acından ölüyor… Değişen bir şey var mı? Yok! Hep aynı. Tarih sözgelimi… Binlerce kitaba göz nurlarını dökmüşler… İnsanlığın ne kadar zavallı olduğunu yazmıyorlar mı hepsi? Savaşlar… Anlaşmalar… Yine… Yeni… Yeniden… Savaş… Tarih yazmışlar da kime faydası dokunmuş peki? Dört bir yan cenkte! Faydası olsa dünyada savaş biterdi. Bütün kitaplar nağme… Kitapları atmalı mı yoksa yakmalı mı? Boşa işgaliye!
Tüm bu düşünceler aklımın kıvrımlarında gezinirken uyuyup kalmışım… Az önce uyandım. Gece yarısı olmuş. Olduğum yerden dışarıya baktım. Gökyüzünde dehşet bir dolunay vardı. Dolunayın parlak ışığı gözümden yüreğime aktı. Akabinde damarlarımdaki kan tepemden tırnağıma hızla dolandı. O tuhaflığı gene hissettim. Doğruldum. Pencerenin aksinde kendimi seyrettim. Gözbebeklerimdeki kırmızı parıltıyı fark edince muzurca gülümsedim. Gülümseyince vampir dişlerim göründü tabii. Tamam. İyice dinlenmiştim. Fırladım yattığım yerden. Önce pencereyi, sonra pelerinimin kanatlarını açtım. Sivri dişlerimi alt dişlerimde bileyleyerek ilk hedefe ulaştım.
O anda nerden çıktıklarını anlamadığım üç kedi belirdi tepemde... Kirpiklerimi kırpıştırarak baktım kedilerin gözbebeklerindeki görüntüme. Hey!... Tuhaftım!... Ne bileyim? Nato mermer nato duvar... Yüzümde ne bir düşünce izi… Ne de bir kaygı belirtisi! Pes yani! Hareket etmek, ses işitmek, laf söylemek içimden gelmiyordu. Becerebilsem kendimi aynen olduğum gibi bırakacak, sonsuza kadar öyylece uzanıp kalacaktım.
Bir an çantamdan dökülen kitaplara gözüm değdi. O kitapları yazanlar... Çoğu yaşamıyordu şimdi. Onca vakit, onca yazı için uğraşmak... Sonunda ölüm varsa... Haybeye harcanan zaman gibi geldi. Matematik, iktisat için didinenler… Ne işe yarayamıştı ki? Zengin yiyor, yoksul acından ölüyor… Değişen bir şey var mı? Yok! Hep aynı. Tarih sözgelimi… Binlerce kitaba göz nurlarını dökmüşler… İnsanlığın ne kadar zavallı olduğunu yazmıyorlar mı hepsi? Savaşlar… Anlaşmalar… Yine… Yeni… Yeniden… Savaş… Tarih yazmışlar da kime faydası dokunmuş peki? Dört bir yan cenkte! Faydası olsa dünyada savaş biterdi. Bütün kitaplar nağme… Kitapları atmalı mı yoksa yakmalı mı? Boşa işgaliye!
Tüm bu düşünceler aklımın kıvrımlarında gezinirken uyuyup kalmışım… Az önce uyandım. Gece yarısı olmuş. Olduğum yerden dışarıya baktım. Gökyüzünde dehşet bir dolunay vardı. Dolunayın parlak ışığı gözümden yüreğime aktı. Akabinde damarlarımdaki kan tepemden tırnağıma hızla dolandı. O tuhaflığı gene hissettim. Doğruldum. Pencerenin aksinde kendimi seyrettim. Gözbebeklerimdeki kırmızı parıltıyı fark edince muzurca gülümsedim. Gülümseyince vampir dişlerim göründü tabii. Tamam. İyice dinlenmiştim. Fırladım yattığım yerden. Önce pencereyi, sonra pelerinimin kanatlarını açtım. Sivri dişlerimi alt dişlerimde bileyleyerek ilk hedefe ulaştım.
NOT- İlk çizim Nancy Pena'ya ait. İkinci resim google'dan.
:) Güzel!
YanıtlaSilSağol Sezer, Nancy Pina'nın çizimi bana bu yazıyı yazdırdı. Eski bir yazım vardı benzeri.. O yazımı ev versiyoununa çevirdim:)
YanıtlaSilyorgunluk ve anlamsızlık halini ne güzel betimlemişsin yine bayıldım. dünyada bu kadar kan emici varken gerçek vampirler bile onlardan korkuyordur bence. insan ırkı gün geçtikçe acımasızlaşıyor. miskinler tekkesinin en baş müridi benim bu arada. :))
YanıtlaSilnancy pena'nın sitesine baktım,çoook beğendim.sayende tanışmış oldum kendisiyle. :)
YanıtlaSilYazının sonuna bi "afiyet olsun" yakışır:):)
YanıtlaSilKara Kitap ne güzel yorum yazmışsın:)
YanıtlaSilAynı tekkeye birlikte katılırız o halde.
O değil de, perşembe günü gelsene İstanbul Film Festivali'ne:)) Kaç gel haydi:)
Kara Kitap Nancy Pena'nın çizimlerinin hastası oldum. Bayıldım.
YanıtlaSilHele Tea Party diye bir çizgi romanı var. Bizim memlekette çıkmıyormuş. Çıksa keşke diye düşündüm:) Çok beğendim.
Sağol Sessiz Prenses:))
YanıtlaSilBugun twitterde ilk mesajım bugun hicbirseyi hickimseyi sevmiyorumdu.
YanıtlaSilHavalardan mı sulardan mı etrafım daki hemen herkesde bir deprasyon hali var..
Kendimizi toparlamamız biraz zaman alacak sanırım..
Hayatin tadini alamaz oldum ben bir kaç gündür
Yoo, Hayatıntadına bakanlar... Yoo.. Ben var ya sevgisiz yaşayamam. Mümkün değil. İki enerji kaynağım var. Biri sevgi diğeri rüzgâr:))
YanıtlaSilMiskinlik ayrı bir şey. Aman yanlış sinyal vermiş olmayayım:)) Hareketsiz dursam da sevgiyi her daim yüreğimde hissetmek zorundayım. Hep.. Sevgi bitti mi? İşte o zaman bittiğimin resmidir.
Lütfen Tanrım bitmesin? Yüreğimi sevgiyle doldur, çağlayan gibi coştur, hayal aleminde daldır, yüreğimi sevgisiz koma. Bu sevgi, bu coşku beni terketmesin! İşte en baş dualarımı sıraladım.
Hayatıntadına bakanlar, vaziyetim aynen böyleyken böyledir:)
Sevgisiz elbette yasanmaz hayal kahvem, benim iki tane dunya guzeli oglum var bir gun gelip taşa dönsem yinede onların sevgisi yüregimi sıcacık tutar..
YanıtlaSilAma bu sabah öyle bir modda kalktım ki sanki kutuplardayım herşey buz gibi, kalk giyin hazırlan işe yola koyul. beni evden alan arkadastan son ses iğrenç bir elektronik muzik açmıs gerildikçe gerildim :(
Anladım Hayatıntadınabakanlar, bugün ne yapın o halde biliyor musunuz? Tanıdığınız tanımadığınız herkese daha fazla gülümseyin. İnsanları şaşırtacak kadar çok hem de... Gülümsemek inanın bana böyle durumlar için birebir şifa:) Tecrübelerimle sabittir, gülümsemek bulaşıcıdır ayrıca.
YanıtlaSilBi gülümsemeye başlayın göreceksiniz.
İnanın bana böyle vaziyetlerde...
ÇARE - SİZSİNİZ:)
:) Yazdıklarınızı okuyunca şimdiden gülümsemeye başladım bile :)
YanıtlaSilBunu hiç unutmayacagım :)
Tesekkürler
Heey! Çok sevindim:)) Ben teşekkür ederim. Hayatıntadınabakan biriyle muhabbet etmek pek güzeldi:))
YanıtlaSil