Bu
akşam ofisten en son ben çıktım. Kötü bir gün geçirmiştim. Öyle asabım
bozuktu ki anlatamam. Kambur üstüne kambur, denir ya... O hesap... Gün
boyu, ezilmiş, büzülmüş, iki duvara dizilmiştim. Niye acaba bütün
insanları kardeşim, arkadaşım sanıyordum? Niye bütün kötülüklere
şappadanak kanıyordum? Egom
yer bezinden beterdi yani, öyle söyliyim... Kızgındım. Öfkeliydim.
Kendimi yorgun, bitkin, beceriksiz, çaresiz, tam manasıyla zavallı
hissediyordum.
Feci! Tek kelimeyle feciydim. Ofisten çıkarken hem homur homur
homurdanarak, hem ağlama hissiyle dopdolu olarak spora gittim. Evet...
Kimseye belli etmemeye çalışıyordum ama... Biri dokunsa hemen
hüngürdeyebilirdim. Aslında... Bakma... Her an spora gitmekten
vazgeçecekmişim gibi bir halim vardı. Spora gideceğime... Arabanın
vitesini boşa alsam... Şöölee, yokuş aşağı denize yuvarlansam...
Vaziyetime direkman, damardan şifa olur, diye aklımdan
geçirdim. Niyeyse aklımdan geçeni denemedim. Onun yerine arabamı
spor salonunun önüne park ettim. Bir süre direksiyon başında bekledim.
Sonra ne düşündüm bilmiyorum, hışımla yan koltuktaki spor çantamı
kaptım. Arabadan çıktım. Yürümeye başladım. Yürürken kumandayı omuzumun
üzerinden geriye doğru uzattım. Kapıları bir düğme basımıyla
kilitledim. Başımı ve gövdemi geri çevirmedim. Zira spora gitmekten her
an vazgeçebilirdim. Azmettim. Kendimi spor salonunun kapısından içeriye
zorla attım.
Tam girdiğimde Tarkan’ın sesi geliyordu. “Sen aşkı çiçek, böcek, güneş, bulut sanmışsıııın… Mevsimlerine göre uyuyup uyanmışsıııın… Sen artık benden sonra sevemezsin yanmışsıııın… Yüreğimden çıkardım, attığın kör kurşunuuuu.” Gene geç kalmıştım. Üstelik üzerimde iş giysilerim vardı. Of! Müziğin hızlı ritmi daha kapıdan girişte yakalamıştı beni… Merdivenlerden alt salona inerken dans çoktan başlamıştı. Hemen üzerimdekileri çıkarıp, spor giysilerimi giydim. Ayağıma spor ayakkabılarımı geçirirken Tarkan’ın şarkısı devam ediyordu. Isınma hareketleri daima bu şarkıyla yapılıyordu. Her seferinde, tam bu bölüme geldiğimizde, kendimi kaybedip, hem dans ediyor, hem de avaz avaz şarkıyı söylüyordum. Sanki az önceki bezgin bekir ben değildim. Hemen yerime geçtim. Hey! Büyük bir umursamazlıkla, minicik bile mahcubiyet hissetmeksizin, kendimi attım müziğin ve dansın kollarına… Hemen… Anında… “Seni karanlıklara bırakmaaaak istemezdiiimmm… Anılarımı solmuş çiçeklerleeee süslemezdiiiim. Sen artık benden sonra sevemezsin yanmışsıııın… Yüreğimden çıkardım, attığın kör kurşunuuuu.” Şöyle gözucumla etrafıma baktım. “Köyümden insan manzaraları,” dedim kendi kendime. Kimimiz eczacı.. Kimimiz mühendis… Kimimiz sigortacı… Şinanay da yavrum şinanay… İnan hilafım yok, yolda beni görsen var ya, böyle dans ettiğime asla ihtimal veremezsin. Öyle süklüm püklüm biriyim. Diğerleri ise mazbut, kendi hallerinde kadınlarken, ne oluyorsa oluyor müziğin illüzyonu mu desem, gruptakilerin birbirlerine verdiği pozitif enerji sebebiyle mi bilmem, müthiş bir coşkuyla dans ediyoruz. Müzik bitince hatta, uuuuuvvv’lamalar, ıslıklar gırla gidiyor. Bir neşe bir neşe… Dünya mı batıyor? Ne gam! Ben var ya... O bir saat dünyanın gelmişini geçmişini boşveren bir hal üzerinde oluyorum. İyi de, spora gelirken dokunsan ağlayacak vaziyetteydim hani... Eee... Ne oldu şimdi? Halimi düşünebiliyor musun? Tuhaf biri olduğumu hep söylüyorum. İyi amaa... Sürekli gamlı baykuş durumunda dolaşamam ya... Mümkünatı yok!.. İçim daralır. Kendimden sıkılırım valla... Derhal iç coğrafyamın meteorolojik vaziyetine sporla ve müzikle bir ayar çekip, anında müdahale ediyorum... "Sağlıklıysan, kafaya başka bir şey takmaya gerek yok," diye yüreğimi kaneviçe işler gibi işliyorum. Ruhumun iklimini keyfime göre hemen düzenliyorum. Egom tavan yapıyor. Gene kendimin baş artizi oluyorum. Spor salonundan çıkarken... "Bilimum zalimler, haydutlar, üçkağıtçılar, vicdansızlar, merhametsizler ve kötüler artık gölgemden bile titresinler!" diye bas bas bağırmak istiyorum. Arabaya binince kendime gülüyorum. Kendime çook gülüyorum.
Tam girdiğimde Tarkan’ın sesi geliyordu. “Sen aşkı çiçek, böcek, güneş, bulut sanmışsıııın… Mevsimlerine göre uyuyup uyanmışsıııın… Sen artık benden sonra sevemezsin yanmışsıııın… Yüreğimden çıkardım, attığın kör kurşunuuuu.” Gene geç kalmıştım. Üstelik üzerimde iş giysilerim vardı. Of! Müziğin hızlı ritmi daha kapıdan girişte yakalamıştı beni… Merdivenlerden alt salona inerken dans çoktan başlamıştı. Hemen üzerimdekileri çıkarıp, spor giysilerimi giydim. Ayağıma spor ayakkabılarımı geçirirken Tarkan’ın şarkısı devam ediyordu. Isınma hareketleri daima bu şarkıyla yapılıyordu. Her seferinde, tam bu bölüme geldiğimizde, kendimi kaybedip, hem dans ediyor, hem de avaz avaz şarkıyı söylüyordum. Sanki az önceki bezgin bekir ben değildim. Hemen yerime geçtim. Hey! Büyük bir umursamazlıkla, minicik bile mahcubiyet hissetmeksizin, kendimi attım müziğin ve dansın kollarına… Hemen… Anında… “Seni karanlıklara bırakmaaaak istemezdiiimmm… Anılarımı solmuş çiçeklerleeee süslemezdiiiim. Sen artık benden sonra sevemezsin yanmışsıııın… Yüreğimden çıkardım, attığın kör kurşunuuuu.” Şöyle gözucumla etrafıma baktım. “Köyümden insan manzaraları,” dedim kendi kendime. Kimimiz eczacı.. Kimimiz mühendis… Kimimiz sigortacı… Şinanay da yavrum şinanay… İnan hilafım yok, yolda beni görsen var ya, böyle dans ettiğime asla ihtimal veremezsin. Öyle süklüm püklüm biriyim. Diğerleri ise mazbut, kendi hallerinde kadınlarken, ne oluyorsa oluyor müziğin illüzyonu mu desem, gruptakilerin birbirlerine verdiği pozitif enerji sebebiyle mi bilmem, müthiş bir coşkuyla dans ediyoruz. Müzik bitince hatta, uuuuuvvv’lamalar, ıslıklar gırla gidiyor. Bir neşe bir neşe… Dünya mı batıyor? Ne gam! Ben var ya... O bir saat dünyanın gelmişini geçmişini boşveren bir hal üzerinde oluyorum. İyi de, spora gelirken dokunsan ağlayacak vaziyetteydim hani... Eee... Ne oldu şimdi? Halimi düşünebiliyor musun? Tuhaf biri olduğumu hep söylüyorum. İyi amaa... Sürekli gamlı baykuş durumunda dolaşamam ya... Mümkünatı yok!.. İçim daralır. Kendimden sıkılırım valla... Derhal iç coğrafyamın meteorolojik vaziyetine sporla ve müzikle bir ayar çekip, anında müdahale ediyorum... "Sağlıklıysan, kafaya başka bir şey takmaya gerek yok," diye yüreğimi kaneviçe işler gibi işliyorum. Ruhumun iklimini keyfime göre hemen düzenliyorum. Egom tavan yapıyor. Gene kendimin baş artizi oluyorum. Spor salonundan çıkarken... "Bilimum zalimler, haydutlar, üçkağıtçılar, vicdansızlar, merhametsizler ve kötüler artık gölgemden bile titresinler!" diye bas bas bağırmak istiyorum. Arabaya binince kendime gülüyorum. Kendime çook gülüyorum.
NOT: Cennetteki Yabancılar adlı çizgi romanın karelerini kullandım.
iyi bir prozac etkisi yapmış sen de ne güzel. herkesin bir afyonu var ya :)
YanıtlaSilSpor yapmak her derde deva Selnur. Mutluluk ilacı:)
SilNe güzel!
YanıtlaSilTeşekkürler!
SilBir bezgin bekir de benim bu günlerde heyecanımı kaybettim bulanlara duyrulur:)
YanıtlaSilOluyor bazan bezgin bekir vaziyetleri Bolat:) İlla ki bi yerlerde buluyorsun.
SilBana spor ve hayal kahvem iyi geliyor galiba:)
----------Oooo-----
YanıtlaSil-----------(----)------
------------\---(------
-------------\_)------
----oooO----------
----(----)-----------
-----)---/-------
-----(_/--------
Sayfada gezindim :)
Anlatımının akıcılığına bayılıyorum :)
Çıkan sonuca da %1000 katılıyorum.
"Sağlıklıysan, kafaya başka bir şey takmaya gerek yok," ;)
Ben İyisimi, nasıl yapıyorsunuz bunu:) Şahane olmuş! Çok teşekkürler.
YanıtlaSilO değil de Ben İyisimi, Casswa nereye gitti? Çok merak ettim.