"Dünya senin için de sınırlarla dolu bir yer mi?
Peki hiç düşündün mü?
Belki de o sınırlar aslında senin dünyana ait."
DFF
Dünya senin için de sınırlarla dolu bir yer mi?
Peki, hiç düşündün mü?
Belki de o sınırlar aslında senin dünyana ait! - See more at: http://www.dagfilmfest.org/Sayfa/421/Sinirlarini_Kesfet#sthash.4j2LkZQL.dpuf
Peki, hiç düşündün mü?
Belki de o sınırlar aslında senin dünyana ait! - See more at: http://www.dagfilmfest.org/Sayfa/421/Sinirlarini_Kesfet#sthash.4j2LkZQL.dpuf
Dünya senin için de sınırlarla dolu bir yer mi?
Peki, hiç düşündün mü?
Belki de o sınırlar aslında senin dünyana ait! - See more at: http://www.dagfilmfest.org/Sayfa/421/Sinirlarini_Kesfet#sthash.4j2LkZQL.dpuf
Peki, hiç düşündün mü?
Belki de o sınırlar aslında senin dünyana ait! - See more at: http://www.dagfilmfest.org/Sayfa/421/Sinirlarini_Kesfet#sthash.4j2LkZQL.dpuf
Yıllardan 2013'tü. Şubat'ın 28'ine denk gelen kış mevsiminin son Perşembe günü. Sabah erkenden evden fırladığım gibi otobüse binmiştim. Ver elini Beyoğlu, demiştim. Veee.... İşte gene bir ayinin içindeydim. Günahsa söylediklerim, Tanrı affetsin beni... En sevdiğim ibadetlerden biri, sinemaya gitmektir diyebilirim. Bazı filmler imanımı o denli kışkırtır ki, ruhumun yenilendiğini hissederim. Dağ Kültür Derneği ile Mineral Event, doğa, keşif, macera ve belgesel sinema tutukunları için düzenledikleri Dağ Filmleri Festivali'ne, bencileyin ibadet maksadıyla giden biri olduğunu bilselerdi şaşırırlardı, eminim. Festival için gidebildiğim tek gün, sadece dört film seyredebildim. Festival açılış filmi Soğuk, Himalayalar'da Yalnız Bir Köy, Afgan Pamir'in Tutsakları, Volkanlarla Yaşamak. Dünyanın ulaşamayacağım, göremeyeceğim yerlerine sinema vasıtasıyla gitmek, doğanın azameti içinde hiçliğimi hissetmek, bazı insanların dünyanın ve kendilerinin sınırlarını zorladıklarını görmek iyi geldi. Ayrıca doğanın her hali daima hayretimi kamçılar, mucizevi gelir ve büyüler beni. Seyrettiklerim sebebiyle akşam eve sarhoş döndüğümü söyler ve inandıramazsam seni... Yemin edebilirim.
HİMALAYALARDA YALNIZ BİR KÖY
Filmde yolları kesişen altı kader arkadaşı, Himalayalar’da 4000 metre yükseklikteki bir köyü bize tanıtıyor.
Orjinal Ad | : | Himalaya, le Village Suspendu |
Yönetmen | : | Veronique, Anne ve Erik Lapied |
Yıl | : | 2012 |
Ülke | : | Fransa |
Dakika | : | 78 dk. |
Dil | : | İngilizce, Fransızca |
Alt Yazı | : | Türkçe |
NOT- Festival 3 Mart akşamına kadar devam ediyor. Gösterimler ücretsiz.
Zaten inanmıştım ama fotoğrafları görünce inancım perçinlendi :)
YanıtlaSilBen eski binalarındaki görkem ve seyircilerin sessiz bekleyişleri ile çocukluğumum ilk tiyatro deneyimi olan Dormen Tiyatrosunu mabete benzetmiştim ve dindar babam bile benim ne demek istediğimi anlamış ki başını kabul manasında sallamıştı.
Sevgilerimle...
Ben de dün akşam 'çay mı elektrik mi?' belgeselini izledim dff'nin aynalı geçitteki gösterimlerinde. Çok etkilendim. Fas'ta bir dağ köyüne elektriğin gelişinin hikayesi, bence çok hüzünlüydü.İçim ezildi(o elektrik o dağa ulaşamasın diye o kadar dua ettim ki içimden) İbadetse ben de böyle yaptım diyebilirim:))
YanıtlaSilSonra da Geyikbayırı'yla ilgili bir belgesele girdim frasız kültür merkezinde ama lay lay lomdu o, peh.
Rabia,dediğiniz gibi bazı binaların mistik havası vardır sahiden.
YanıtlaSilHani gece ve gündüzün oluşu, çok olağan gelir ya. Ne var? Güneş battıktan sonra hava kararır. Güneş doğarken aydınlanır. Hep olagelen bir hâl öyle değil mi?
Mesela bunu düşünmek bile hayrete düşürür beni. Ya seyretmek:)Hey!
O sabahı gecenin içinden yarıp çıkaran kimdir?
Rabia ben var ya, hayatın rutininde olan her doğa olayının mucize olduğunu zanneden bir bünyeye sahibim:)
Hava çok soğuyunca kar yağar.Vee kar her defasında bana hayret hissi verir. İnanılmaz gelir. Ayağımı yerden keser. Müthiştir!
Rüzgar, şimşek, yağmur, dağlar, ağaçlar, çiçekler... kokular, renkler, hisler, o masmavi deniz ve elbette uçsuz bucaksız gökyüzü... kuşlar.. bulutlar... yıldızlar... ayın halleri... neler neler...
İşte dağ filmleri festivallerinde doğayla ilgili görebileceğim en şahane görüntüler olabilir diye düşündüm. Hem doğa hem insanın doğayla bütünleşmesi büyüleyiciydi.
İyi ki gitmişim.
Hayal Kahvem, azıcık güneşi görünce hemen yazı getirenlerdensiniz siz de galiba:) Daha dut mevsimi gelmedi. En sevdiğim kafelerden birinde, karadut çayı yerine şerbeti ikram edilmeye başlanınca geldiğini anlıyorum ben. Keşke dalda görerek olsa ama şehirde doğayla ilişkimiz bile tüketim aracılığıyla oluyor ne yazık ki:(
YanıtlaSilKaradutu meyve, koku, tad, renk, leke, kelime.. her haliyle çok seviyorum ben..
İlk söyleyeceğimi son söylemiş gibi olacağım ama; bahsettiğim belgeseli şiddetle tavsiye ederim bulabilirseniz eğer. Spoiler sayılamayacağından rahatlıkla söyleyebilirim; hayır elektrik ulaşıyor köye, zaten o süreç işleniyor ama işte keşke...
Karadut, sanatın ve elbette sanat kabul ettiğim sinemanın bir dua biçimi olduğunu kabul edenlerdenim:)
SilDilerim ibadetimiz ve duanız kabul edilsin:)
o değil de, şimdi aklıma takıldı.
Ddut zamanı geldi mi yoksa:)
Söylesenize, kara dut rengiyle, görünüşüyle, tadıyla başlıbaşına bir mucize değil de ne:))
Sahi, karadut kelimesinin melodisi de ne güzel:) Ya şiirine ne demeli?
YanıtlaSilVe bakın bu şiir sizin için geliyor... Bedri Rahmi Eyüpoğlu bilirsiniz bir ressam. Ressamın yazdığı şiir de ancak bu denli şahane olur. Kime yazdığını söylemeyeyim ama... Muhteşem bir şiir:) Buyrunuz...
KARADUT
Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın, ağulum
Günahımsın, vebalimsin.
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum,
Gökte ararken yerde bulduğum,
Karadutum, çatal karam, çingenem,
Daha nem olacaktın bir tanem?
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın..
Sigara paketlerine resmini çizdiğim,
Körpe fidanlara adını yazdığım,
Karam, karam,
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
Sıla kokar, arzu tüter
Ilgıt ılgıt, buram buram.
Ben beyzade, kişizade,
Her türlü dertten topyekun azade
Hani şu ekmeği elden suyu gölden.
Durup dururken yorulan,
Kibrit çöpü gibi kırılan,
Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan,
Artık otlar, göstermelik atlar gibi bedava yaşayan,
Sen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum.
Netmiş, neylemiş, nolmuşum,
Cömert ırmaklar gibi gürül gürül,
Bahtın karışmış bahtıma çok şükür.
Yunmuş, yıkanmış adam olmuşum.
Karam, karam
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
Sensiz bana canım dünya haram olsun...
Bedri Rahmi Eyüboğlu(1913 - 1975)
Gizli Not: Filmi bulup seyredecem:)
Şiiri hem bilir hem de çok severim. Hikayesi epey hazin bence pek çok açıdan.
YanıtlaSilTeşekkürler efenim:)
Festival filmleri için zaman ve bütçe lazım en çok da zaman. Ne zor hayatlar var dedim resimlere bakınca.
YanıtlaSilDağ Film festivalinin filmlerinin çekimleri maliyetli olmalı elbette Bolat. Zor çekimler her biri.
YanıtlaSilAma seyri dersen, ücretsizdi:) Bu film festivallerinin yapıldığı şehirlerde yaşayanlara, varsa zamanları, keşke gitseler derim.
Evet, bazı belgesellerde, dağın ücra tepelerinde gerçek yaşamları seyrederken, ne zor şartlarda yaşıyorlar bu insanlar diye akıldan geçiyor elbette. Kadınların sorunları mesela, dağ başında da aynı, ovada da aynı. Görüyorsun ki hiç değişmiyor.
Öte yandan bilim ve medeniyetin bizi getirdiği yerlere bakıyorsun.
Mutfak robotu ve nükleer bomba yapan insanı... Çok daha ürkütücü ve keder verici geliyor.
blogunuzda bir problem var sanırım.yeni yazınız devamlı panelime düşüyor fakat sayfanızda öyle bir yazı yok.
YanıtlaSilMerhaba 4, çok haklısınız. Blogta bir sorun yaşıyorum. Yazdığım yazıyı yayınlayınca, yazının üstünde başka fotoğraf ve farklı yazı bulutları dolaşıyor.
YanıtlaSilBir kaç farklı tarayıcıdan denedim ama aynı sorun devam etti.
Her zaman olduğu gibi Yaş Tahta'ya rica ettim. Çözmeye çalışıyor.
Çevreye verdiğim eziyet için özür dilerim.
Açıklama fırsatı verdiğiniz için size, yardımları için Yaş Tahta'ya çok teşekkür ederim:)