26 Mart 2013 Salı

Ve Yemek Ve Hayal Ve Düğün Ve Pilav


Aklıma takmıştım bir kere... Niyetine girmiştim. Hatta malzemelerimi çoktan hazır etmiştim. Eve gelir gelmez üstümü değiştirdiğim gibi mutfağa geçtiimm... Sana bir şey söyleyeyim mi... Döktürdüm... Döktürdüm... Yalanım yok... İştahlı biriyim. Öyle haldur huldur yemek yapıp yemem ama...  Asla... Yemeklerimi yaparken çok özenirim. Du bi... Her zaman özel bir törenle hazırladığım "Gelin Pilavı"nı nasıl yaptığımı sana anlatmaya karar verdim.  "Gelin Pilavı" çok özel ilgi isteyen bir yemektir.  Düşünsene... Yapacağım yemeğin adında "gelin" varsa eğer, düğüne hazırlar gibi itina göstermek gerekmez mi? Üstelik bu pilav farklı bir bulgurdan, frik bulgurundan yapılır. Gelimiz frik bulguru, Güneydoğu Anadolu yöreli, muhtemelen Gaziantepli'dir. Hemen hayal çarklarım çalışmaya başlar... Gelini Gaziantep'ten alıp bizim köye getirdiğimizi farzederim. Getirirken de "Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar… Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler… Annesinin bir tanesini hor görmesinler” türküsünü söyletirim. Biraz ağlatırım. Aaa!..  Gelin hem ağlayıp hem gitmez mi? Biraz ağlamak yaraşır haspaya! Bu frik bulguru, normal bulgurlardan farklıdır. Açık yeşil renktedir. Gelinimizin kendine has bir kokusu vardır. Sanki hoş bir is kokusu hissederim. Buğday başağı daha tazeyken alınıp sazların arasına yerleştirilmiştir. Sazlar biraz yakılmıştır. Başaklara is kokusu sinmesi sağlanıp, tütsülenmiştir. Bu gelin çok özeldir. Daha büyütülürken özen gösterilmiştir. Yoksa burada okadar bulgur varken, gelin diye neden taa memleketimin Güneydoğu yöresinin frik bulgurunu alayım, öyle değil mi? Soonraa... Diğer bulgur cinslerinden daha pahalıdır. Diyeceğim odur ki, böyle özel bir gelini düğüne hazırlarken, özel bir itina göstermek gerekir. Ben bu yemeği zaten bir düğün töreni şenliği içinde hazırlarım. Bak anlatacağım, aynen şöyle... 
Önceee... Bulguru ıslatmak için kullandığım kasemi iki avucumun içine alırım. Bu kase bana, sanki akça pakça bir hanımın, gülümsediğinde oluşan, tek yanaktaki gamzesini anımsatır. Bu nedenle adı Gamze Hanım'dır. Ben, bazı eşyalarıma isim veririm. Hele emektar eşyalarıma yakıştırdığım isimlerin ardına mutlaka hanım ya da bey gibi saygı terimlerinden birini eklerim. Onlar benim işlerimi gören eşyalar. Mutlaka saygıyla anılmalılar. Kaseyi şööleee usulca tezgaha bırakırım. Haşin davranarak sert bırakmak, korkutup "takk!"diye çığlık atmasını istemem.  Asla kıyamam... Frik bulgurunu Gamze Hanım'ın içine, nasıl itina ile dökerim anlatamam. Böylece "Gelin Hamamı" törenine geçiveririm. Gelinimizin üzerine kaynar suyu korkmadan boşaltırım. Ah!.. Bilirim ki firik bulguru sıcak suyu çok sever. Şöyleee bir bırakır sıcak suya kendini, yorgunluğunu iyice silker döker. Rahatlar... Bir nebze düğün heyecanını atar... Yarım saat içinde ilk  sıkıntılarından kurtulup, ferahlar. 
 
Bu arada, bir tencerede bir kaç parça tavuk parçasını haşlamamam gerekmektedir. Çünkü hem suyunu hem de etini kullanacağım bu yemeğimde. Ayrıca sen de yapar mısın bilmiyorum. Ben her daim haşlanmış bir kase nohut bulundururum soğutucumun bir yerinde... Eğer nohut pişireceksem biraz fazlaca nohut kaynatırım. Fazlasını dondurucuda saklarım. Hem çalıştığım hem de kırk tarakta bezim olduğu için böyle pratiklikler hayatımı kolaylaştırır. Gerekince elime geliverirler işte böyle... Yarım saat doldu ve bulgurumuz kendini şöyle bir saldı, rahatladı değil mi? "Olmaz ki bu kadar ama!" derim. Şimdi kızımızı biraz silkeleyip kendine getirmem gerekir.  Düğünümüz var ya! Bir süzgeç içinde soğuk suyun altına tutmam gerekir ki toparlasın kendini. Ama söylerim önce... Derim ki: "Sakın korkma e mi? Şimdi soğuk su ile yıkıyacağım seni. Düğüne kadar canlanmalısın öyle değil mi?" Anlar beni. Zaten gurbette... Anne yok.. Baba yok.. Ses çıkarmaz. Ne yapsın? Sessizce boyunu büker söylediklerime. Bol soğuk suyun altında çok ama çok yıkanmalıdır. Parmaklarınla tanelerini okşayarak. Bu yemeğin en önemli ipuçlarından biridir. Asla unutulmamalıdır. Çok yıkanacak. Hem de iyice... Hırpalamadan ama... İlla sefkatle...
 
Ocağın üstündeki tencerede bir kaşık tereyağ eritilir. Yıkanan bulgurumuzun şimdi şööle bi yağlanma, güzelleşme zamanı gelmiştir. Tencerede sıcacık yağ içindeyken bulgur, tahta kaşıkla bir süre kavrulur. Kavrulurken mutlaka bir kere "ettehiyyatü" duası okunur. Bu duanın içinde "berekatü" geçer ya, bu dua okunursa eğer, bereketli ve lezzetli olur bütün yemekler. Bu dua annemden bana vasiyettir. Her yemeğime okurum. Gerçekten okadar bereketli olur ki, inanmak için illa denemek gerekir. Misal, habersiz misafir geldi, acele yemek yapacaksın. Malzemen az, yetmez diye telaştasın. Bu dua ile yaparsan, göreceksin... Yemek ne demek yetmemek... Dolup dolup taşacak. Yendikçe fazlalaşacak. Benden söylemesi... Bu dua da, yemeklerimin sırlarından biridir! Herkese söylemem... Valla sevildiğini bil. 
Tencerenin kapağını kapatınca yalnız hissetmesin kendini diye, Anadolu'dan bir arkadaş veririm eşliğine. Daha önce pişirip hazır ettiğim nohutları... Şöyle bir karıştırırım nohutla bulguru beraberce. Sevinirler birbirlerini görünce... Sanki hasret giderir gibidirler. Üzerlerine nefaseti yerinde tavuk parçalarıyla tavuk suyunu katarım. Biraz tuz biraz karabiber elbette... Düğünümüzün tadı tuzu yerinde olsun diye... Tencerenin kapatırım kapağını... Kısarım ocağın ateşini en düşüğe... Bırakırım yavaş yavaş pişsinler birlikte... Bulgur suyunu çekince ocaktan alırım tenceremi, yandaki Nihale Hanım'ın üzerine.. Kapağını açarım bakarım... Aman Allahım... Bir de ne göreyim?.. O ne?  Frik bulguru, nohut, tavuk ve tavuk suyu bir kaynaşmışlar, hemhal olmuşlar hepbirlikte... 
Oyy..Oyy..Oy... Bu "Gelin Pilavı" tadından yenmez... Bi de yendi mi? Hep istenir... Vazgeçilmez:)
 
 


4 yorum:

  1. hımmm eminim nefis olmuştur. hem kolay hem lezzetli. ellerine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nefis bir yemek 'Gelin Pilavı' Kara Kitap. Şahanedir:)

      Sil
  2. ııhm ııhm, bu ne güzel anlatış.:))
    ben sadece çamaşır ve bulaşık makineme "benim kız" ya da "benim gelin" derim bak. diğerlerinin adı yok.:)
    patina kali

    YanıtlaSil
  3. Patina Kali, yooo... ben anlatmayayım durumumu...
    Çünkü eskiden kendi kendime yaşadıklarımı kimse bilmezdi,
    şimdi arada kaçırıyorum ağzımdan böyle, herkes öğrendi.
    Hayır, benim için sorun yok ama...
    Ne bileyim, tuhaflığım böyle böyle belgeleniyor sanki:)

    YanıtlaSil