18 Ağustos 2011 Perşembe

Sinemada Oynadığım Farzetme Oyunum 3 - Galip'in Sesi


Eski huyumdur. Çocukluğumdan beri  insanları seyretmeyi severim.  Bu huyum sayesinde can sıkıntısı diye bir şey bilmem. Aynı bir sinema perdesine bakar gibi mütemadiyen insanları seyredebilirim. Kim olduklarını, neler düşündüklerini tahmin etmeye girişmek hoşuma gider. Özellikle sinemaya gittiğimde oynadığım farzetme oyunum vardır. Film başlamadan önce, sinemanın loşluğunda kendilerini oturdukları koltuğa rahatça bırakan seyircileri belli etmeden seyrederim. İnsanların suretlerinde kitaplarda okuyup hafızamın kuytu çekmecelerine kendiliğinden yerleşmiş irili ufaklı roman kahramanlarının izlerini  sürerim. Bu benim için anlatılmaz heyecan verici bir oyundur. İnsanların görüntülerinden çok iç dünyalarını görmek, duygularına erişmek isterim. Sinemanın o efsunlu loşluğunda etrafıma bakınırım. Bu insanların kim bilir ne sırları, ne korkuları, ne huzursuzlukları vardır diye aklımdan geçiririm.  





En son  Emek Sineması'na  gittiğimde özür dileyip izin isteyerek önümden geçip yanıma oturan genç adamın düşürdüğü kartviziti eğilip yerden aldım.   "Düşürdünüz." diye kendisine uzattım. Elinde tuttuğu ikinci sayfasındaki köşe yazısı okunacağı küçüklüğe getirilinceye kadar özenle katlandığı belli olan gazeteyi dizlerinin üzerine bıraktı.  Esrarengiz bir ses tonuyla  "Teşekkür ederim." dedi. Aldı. Gömleğinin sol üst cebine usulca yerleştirdi. Film başlamak üzereydi. Işıklar ha sönmüş ha sönecekti. Belli etmemeye çalışarak göz ucumla ona baktım. Bana Orhan Pamuk'un Kara Kitap'ındaki kahramanı Galip'i hatırlattı. Hayal etme çarklarım birdenbire çalışmaya başladı.  Avukat olmalı diye aklımdan geçirdim. Dedeler, nineler, amcalar, amca çocukları ve akrabalarla bir zamanlar büyüdüğü Nişantaşı'ndaki apartmanda yaşadığını ve amcasının kızı Rüya ile evlenmiş olacağını hayal ettim. Rüya'nın Miliyet Gazetesi'nde  köşe yazarı olan bir üvey  ağabey'i vardır: Celal Salik. Ve bu genç adam mutlaka ona hayrandır. Rüya ardında yeşil tükenmez ile yazılmış on dokuz kelimelik bir mektup bırakarak kocasını ve evini terkedince, avukat olduğunu düşündüğüm bu adamın, İstanbul sokakalarında karısı Rüya'yı arıyorken,  film süresince dinlenmek amacıyla sinemaya girmiş olabileceğini farzettim.  İtiraf etmeliyim ki ürkmüştüm.  Bana teşekkür ederken fısıltıyla çıkardığı sesi ne tuhaftı!


Acaba benimle hangi sesiyle konuşmuştu? Benim basit kişiliğim dediği birinci sesiyle mi? Hani herkese gösterdiği, herkesle birlikte aile yemeklerinde sofraya oturduğu ve herkesle birlikte yemekten sonra sigara dumanları arasında dedikodu yaptırdığı sesiyle. Günlük hayata ilişkin ayrıntıları bu kişiye borçlu olduğu sesiyle... İkincisi, belki olmak istediği kişiydi: Bu dünyada huzur bulamayan, bir başka dünyada yaşayan ve bir başka dünyanın sihrine bulanmış hayranlık verici kişilerden yürüttüğü maske. Önce bir taklidi, sonra kendisi olmak istediği bu kahramanla fısıldayarak söyleşme alışkanlığı olmasaydı, bu kahramanın kulağına fısıldadığı kelime oyunlarını, bilmeceleri, alayları, iğnelemeleri kendi aklına takılan nakaratları söyleyen bunaklar gibi tekrarlama alışkanlığı olmasaydı, günlük hayata dayanamayıp bir çok mutsuz gibi bir köşeye çekilerek ölümü bekleyecekti belki... Kim bilir? Üçüncüsü ise objektif üslup, subjektif üslup dediği bu iki kişiliğin ulaşamayacağı âlemlere görürüyordu onu belki... Karanlık kişilik, kara üslup! Taklitle, maskeyle yetinemeyecek kadar mutsuz olduğu zamanlarda neler yapardı acaba?(s327-328)

 
Tam bunları aklımdan geçirirken genç adam oturduğu yerde huzursuzca kıpırdandı. Etrafına şüpheci gözlerle baktı. Sağ elini gömleğinin sol üst cebine soktu.  İnanmayacaksın biliyorum ama usulca cebinden çıkardığı elindeki kartvizitte "Avukat Galip ......"   yazıyordu.  Dünyanın en önemli işini yapıyormuş gibi  elindekine  dikkatle  baktı. Tam o anda sinemanın  ışıkları karardı. Film başladı.  Ben "Galip" olduğunu farzettiğim genç adamı unuttum. Beyaz perdenin  o muazzam illüzyonuyla usulca filmin mecrasına  aktım.

NOT: Yazıda Kara Kitap'ın bazı cümlelerini kullandım.




  

14 yorum:

  1. Konuyla ilgisi yok ama Kara Kitap deyince aklıma geldi sorayım dedim..
    Kitabın içinde akrostiş yoluyla evin adresini vermişti Orhan Pamuk.
    Bulmuş muydunuz?

    YanıtlaSil
  2. Harika gözlemler ve müthiş bir hayal gücü.. Tesadüfe ne demeli?

    Kara Kitap'ı okudum. O karakteri gözümün önünde canlandırabiliyorum.

    YanıtlaSil
  3. SElam 7. Oda, bu yazıyı Kara Kitap blog sahibi Kara Kitap için yazdım:)
    İzin verirseniz sorunuzu Kara Kitap'a pas ediyorum. Bakalım Kara Kitap bulabilmiş mi?

    YanıtlaSil
  4. Selam Begonvilli Ev, sanırım Kara Kitap'ı okumayan biri bu yazıdan pek bir şey anlamaz:)
    Teşekkür ederim. Kara Kitap'ı çok ama çok severim.

    YanıtlaSil
  5. Bilmiyorum ilgilenir misin? "N" lerimdesin bilgin olsun dilersen uygulamayı sende yapıver ;)

    YanıtlaSil
  6. hem amelie hem kara kitap'tan satırlar...:))

    kurgulamanıza hayranım.sizin yazıları okuyunca ben de diyorum alıştırma için hergün birşeyler yazacağım bloga,ama olmuyor,olmuyor.zaman bir türlü gelip beni bulmuyor. ben de mesela kara kitap2ın her bölümüyle ilgili yazı yazmak istiyorum,ama olmuyor.geçen gün otobüste kafamdan küçük ve büyük dünyalarla ilgili bir öykü kurguladım,ama yazmaya zamanım olmadı.keşke aklımdan geçenleri o anda kaydeden bir kayıt cihazı olsa. :))

    galip'in rüya'yı arayışı aslında kendini arayışı ve kendini tanıma çabasıdır.galip'i kendime benzetirim çoğu zaman.7.oda'nın sorusuna gelince kara kitabı baştan sona ilk kez 1992 yılında 13 yaşındayken okumuştum.o zaman aşık olmuştum kitaba. sonrasında hiç baştan sona okumadım.bu kış baştan sona tekrar okumaya karar verdim,ama hep bir yerlerinde takılı kalıyorum. o yüzden bilmiyorum adresi. burda çağrı yapayım o zaman. kara kitap severler olarak o adresi bulmak için bir istanbul gezisi yapalım.hem görüşmüş de oluruz. :))

    YanıtlaSil
  7. Selam CWRM, size bir şey söyleyeyim mi ben var ya kategorize etmeyi asla beceremiyorum biliyor musunuz? Vallahi:))

    O değil de, gene mahcup etmişsiniz beni Rosemary,
    teşekkür ederim:)

    YanıtlaSil
  8. selamlar.. Amelie müziklerine bayılırım.. bazen dinlenmek için açar dinlerim, şimdi de sanki hem kitap okuyor hem de sinemada Amelie izliyor gibi hissettim.. garip bi duyguymuş :)

    YanıtlaSil
  9. 7. Oda Selam, dün adresi yorumumda yazmıştım ama sonra sildim:) Kitabı okumayan olabilir.. Okuyup kendisi bulmak isteyebilir:) Umarım siz okumuşsunuzdur yazdığım adresi...

    YanıtlaSil
  10. Kara Kitap, tamam. Bir ara buluşup İstanbul'da Kara Kitap'ın izini sürelim.. Bende hazırlık, adresler, kroki bile tamam:)

    YanıtlaSil
  11. Selam Merve, kendinizi tuhaf hissettirmeyi başardıysam, ne mutlu canıma:))

    YanıtlaSil
  12. ben gitmiştim yıllar önce adresi kitapta bulunca çok heyecanlanıp..
    istanbulu bilmiyordum.. nişantaşını teşvikeyeyi hiç bir yeri..
    taksiye atlayıp adresi söylemiştim.
    heyecandan ölecektim..
    ama öyle bir adres çıkmadı.. güzellik salonu çıktı karşıma..
    küçüktüm :) peşini bıraktım..
    :)
    ama yeniden iz süreceğiz derseniz gene gelirim :)

    YanıtlaSil
  13. bu arada, evet bence de adresi ne yorumda ne yazılarınızda söylemeyin.. ben yıllardır o sırrı saklarım :) sadece sorarım, bulan var mı diye.. bulamayana söylemem.. :)

    YanıtlaSil
  14. 7.oda, cüneyt cebenoyan'ın fotoğraflarının altında gizlice verdim sırrı.. kim okuyacak ki hayal kahvem'i:))

    iz sürmek mi.. kara kitap'ın izini mi? cüneyt cebenoyan'a rica edelim de gezdirsin bizi bari:)
    ne güzel olur!

    YanıtlaSil