20 Ağustos 2011 Cumartesi

Ve Rüzgâr Yön Değiştirecek.. Hüznü Üfleyip Götürecek..

 


"Dünyalılar hiçbir yüzyılda 20.yüzyılda çektiği kadar acı çekmedi." Bu söz çok doğru değil midir? Gerçekten, neredeyse 20. yüzyılın ilk yarısı tamamen iki büyük dünya savaşıyla geçmiş.. Bakıyoruz ikinci yarısında ise bu savaşların sarsıntıları devam etmiş gitmiş.. İlginç olan ne biliyor musun, 20. yüzyıl aynı zamanda dünyalıların en fazla hayattan keyif aldıkları bir yüzyıl olmuş.. New Orleans'ta, tam 1900 yılında doğmuş olan Louis Armstrong, caz'a sadece 20. yüzyıla damga vurmakla kalmamiş 21. yüzyılda da halen caz deyince aklımıza ilk gelen isim.. Caz tarihinin en büyük ismi ve en ünlü solisti Louis Armstrong.. Şu fotoğraflara bakar mısın lütfen? Fotoğraflarına baktiğimizda sadece yüzyıllara damgasını vurmuş bir caz ustasını görmüyoruz. Bana göre bu fotoğraflarla Louis Armstrong, 20. yüzyıl insanının tüm acılarına rağmen yaşama sevincini de simgeliyor.  



İyi ama insan, yapılan kötülükleri nasıl unutuyor?  Oktay Akbal, bir yazısında 13 Mayıs 1835 günü New Orleans gazetesinde yer alan bir ilândan söz ediyor: “Aşağıda adları bulunan değerli kölelerin sahibi Avrupa’ya gideceğinden 16 Mayıs günü kölelerini satışa çıkaracaktır.”  İlânın devamında ise köleler tek tek tanıtılıyor... Misal, "Serah, melez, 45 yaşında, iyi aşçı, ev işlerine alışkın, hasta bakımı için mükemmel bir hemşire. Fenny, kızı, 16 yaşında, Fransızca ve İngilizce bilir, mükemmel bir kuaför, iyi bir terzi." Düşünebiliyor musun, satılan her kölenin adları ve özellikleri tek tek yazıyormuş. Bununla kalsa iyi, köle sahibi,  adı geçen kölelerin uyumlu ve mükemmel uyruklu olduklarından söz ediyor, her türlü hastalığa ve kötülüğe garanti verdiğini söylüyormuş. Satış şartlarında da kolaylık sağlıyormuş. Nasıl mı? Yarısı nakit, geri kalanını satıcısına altı aylık senet.  Dikkatini çekerim ödeme sonuna kadar ise  köleler üzerine özel ipotek. Satışlar  noter huzunda yapılıyormuş üstelik.  Yok artık dayanamayacağım. Pes! 

Demek ki 175 yıl önce zenciler böyle alınıp satılıyormuş. Afrika’dan sürüler halinde gemilere bindiriliyorlar...  Amerika’ya götürlüyorlar... Hayvanlar gibi… Yarısı yolda ölüyor...  Geri kalanları da pazarda açık arttırmada satıyorlar tabii...  Üstelik özellikle baba, ana, kız, oğul, kardeş farklı farklı yerlere dağıtılıyorlarmış... Bir daha yaşam boyu birbirlerini hiç göremiyorlarmış. Of! Ne merhametsizlik ne vicdansızlık öyle değil mi? Sonra karın tokluğuna evde, tarlada, her kötü işte çalıştırılma... Feci! İnsan denilen yaratık nasıl dayanmış bunca kötülüklere, bunca zalimliklere peki? Hımm...  Şarkı söylemiş. Hüzünlü şarkılar… Bir nevi ağıt… Caz… Hüznün müziği…

 
1863 yılında Abraham Lincoln tarafından kaldırılan kölelik, yasalar önünde karaderiliyi eşit gösterse de, dünyanın pek çok yerinde,  karaderililerin yaşadığı horlanma ve yoksulluğun halen devam ettiği ortada...  Demek ki karaderili acısını ve yalnızlığını bu şarkılarla dile getirmiş. Son günlerde  oturduğumuz yerde sanki gerçek değil de film seyreder gibi, Afrika'daki  karaderili insanların fakirliklerini, açlıklıklarını, yoksulluklarını seyredip duruyoruz ya.. İşte o insanların atalarının yaşadıkları acılar geldi aklıma.  Hüzünlü bir müzik dinlemek istedim. Karaderili acısını şöyle dile getirmiş şarkısında... " Güneş bir gün parlayacak arka kapımda - Bir gün arka kapımda - Ve rüzgar yön değiştirecek - Hüznü üfleyip götürecek." Gönlüm Afrika'da.

                                   
bolat'ın önerisiyle ali farka toure'nin müziğini ekledim.


12 yorum:

  1. AYNEN ! yaşama sevinci ta bu yıllara kadar yansıyor.Onu çok seviyorum..caz müziğinide..

    YanıtlaSil
  2. Ben de sana Ali Farka'yı tavsiye ediyorum buradan :)

    YanıtlaSil
  3. 60 yollara kadar zencilerin umutlar birlekil devletlerindeki halleri içler acısı.

    Armstrong zaman zaman dinlesem de ben biraz daha popla içi dışkı olmuş jazz müziğini seviyorum. En sevdiğim iki isim de g,tarı ile Pat Metheny ve klavyeli çalgılarda Lyle Mays. Dönem dönem birlikte çalıyorlar. Her albümleri farklı bi ryolculuk. Özellikle Pat Metheny Group'tan Travels (1) albümü müthiştir.

    YanıtlaSil
  4. Tamam Bolat, dinleyeyim hemen:)

    YanıtlaSil
  5. Eee, Vladimir sayenizde öğreneceğiz Jazz'ı:)

    YanıtlaSil
  6. 20 yüzyılın temel sorunu, insanlığın rasyonaliteyi temel almasıdır. Rasyonal akıl, tüm kötülüğün anasıdır. Luis Armstrong fazlası ile naif kalır kadife gibi sesi ile kulaklarımıza 'bir de bunlar var'ı fısıldasa bile..

    YanıtlaSil
  7. Avram, ben o fısıltıyı seviyorum... Ve duymak istiyorum.

    YanıtlaSil
  8. O fısıltıyı öyle sık dinliyorumki..

    YanıtlaSil
  9. Bir tane L.Armstrong CD'm var.akşam olmak üzereyken, sıcak geçmiş uzun yaz gününün bitmesi sırasında balkonumda mumlarımı yakarım.bir bu cd bir de E.Piaf cd mi durmadan dinlerim. sanki bu saatlere yakışan sesler bunlar..çoookk seviyorum bu keyfimi :))

    YanıtlaSil
  10. O fısıltıyı sadece duymak bile yetmez galiba Aslı, o fısıltıyı görmeyi öğrenmeli:)

    YanıtlaSil
  11. Of, çok istiyorum o bahçeye gelip müzik ve kahve eşliğinde muhabbet etmeyi:)

    YanıtlaSil