31 Mayıs 2010 Pazartesi

Kolay Lahmacun Tarifi

Sabah bir baktım elektronik posta kutuma, o ne? O kadar çok mesaj gelmiş ki anlatamam. Nedense yemek yazılarım oldukça fazla ilgi görüyor. Sayısız mail yemek yazılarım konusunda başedemiyorum artık. İlla yemek tarifi yazmalıymışım. "Mümkün mü böyle bir şey Sevgili Okuyucu, hiç mümkün olabilir mi? Burası yemek sitesi mi? "diye herbirine cevap yazıyorum. Ne deseler beğenirsin; hepsi aynı ağızdan çıkmış gibi hemde?!.. Bana verdikleri cevaplar aynen şöyle: "Yemek tarifinize kim bakıyor ki?!.. Dikkatimizi çeken durum eşyalarla konuşmanız...Gerçekten çok tuhaf birisiniz!" Haydi buyrun burdan yakın sayın seyirciler! Esas tuhaf sizsiniz bence!.. Yazılır mı böyle bir şey koskoca blog sahibine?!.. Okadar kızgınım ki, işte yazıyorum bir yemek tarifi gene... Üstelik de her şeyle konuşacağım var mı itiraz eden? Etseniz de duymuyorum ki nasılsa zaten ben! Ohh, be!!

Şimdi tarifini verecegim yemeğin adı " Kolay Lahmacun". Bir nevi hafta başı yemeği. Kolay, ucuz, lezzetli ve fevkaladenin fevkinde bir görüntü... Daha ne istiyorsunuz? Siz tarife bakınız sadece. Benim eşyalarla konuşmama niye takılıyorsunuz?

Evet... Bakın şimdi, ben mutfağa girmeden önce, "Girebilir miyim?" derim. Cevabını bildiğim için sorarken zaten içeriye girmişimdir. Kime mi soruyorum "Girebilir miyim?" diye? Kime olacak, tabii ki Sevgili Mutfağıma. Bakın, eğer izinsiz girerseniz mutfağa, başınıza birşey gelir mutlaka. Ya elinizi yakarsınız ocakta, ya bir tabak kırarsınız, yada bir bardak düşüverir elinizden oracıkta. Eliniz ayağınız birbirine dolanır da, unutuverirsiniz ne yapacağınızı ya da. Buzdolabının kapağını açarsınız öyleee uzun uzun bakarsınız; niye kapağı açtığınızı hatırlamazsınız da dolabın önünde öylece donakalırsınız. Ne yapacağınız bilmez kalakalırsınız. Neden melül melül baktığınızı unutunca buzdolabına... Yaşlandığınızı sanırsınız. Kendinize şaşakalırsınız bu durumda! Yaa! Şimdi bu ruh haliyle pişirdiğiniz yemekten ne beklersiniz? Mümkün mü şöyle nefaseti yerinde, albenisi fevkalde bir yemek pişirebilmek? Yapamazsınız asla! Benim yemeklerimdeki en büyük sır şudur işte: İzin almadan girmem bir mekana ve saygı duyarım bana hizmet eden her eşyaya!

Okadar sinirlendim ki daha fazla yazmaya devam edemeyeceğim. Bu asabiyetle verdiğim tarif bir şeye benzemez. O nedenle sinirim geçsin diye beklemeliyim. Aslında yapacağım şey bu durumda hemen birine sataşmaktır. Bir bakayım etrafıma. Eğer sinirimi dökersem birisine. Hani nasıl söyleyeyim rahatlarsam şöyle... Günün otasına doğru.. Devam ederim belki. Söz veremem. Tabii keyfim isterse! Sabah sabah nasıl kafamın tası attı anlatam. İnanılacak gibi değil, böyleyken böyle oldu işte!

4 yorum:

  1. Bu hayatımda okuduğum en kısa yemek tarifiydi :) "Mutfağa girin, sonra da yapmaktan vazgeçip çıkın!":P

    Demek ben ondan buzdolabının kapısında kalakalıyorum hep. İzin almak gerekiyormuş meğer. Ondan sonra da soruyorlar "Niye zayıfsın, yemek yemiyor musun?" diye :)

    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Süper tarifti :)Hemen deneyeceğim :)

    YanıtlaSil
  3. bundan yıllaaar önce mutfakta yemek yaparken "hmm daha pişmedin mi? dur biraz daha yumuşasın domateslerin." diye sosla konuştuğum için annem ve en yakın arkadaşım benimle dalga geçmişlerdi. sonra büyüdük de o arkadaşım kendi başına ev idare etmeye başladı. bir gün baktım ki soğanlarla çabucak pembeleşmeleri için pazarlık yapıyor. bu yazıda gördüm ki yalnız değilmişiz. :)

    YanıtlaSil
  4. Heyy! Demek ki bana "Tuhafsın!" diyenler artık kendlerine "Bizde eksik olan ne?" diyecekler:))
    Yaşasın!!!

    YanıtlaSil