Ben çalışan bir kadınım. Sigortacıyım. Memleketimde 100 kadından 25 i çalışıyor. Bu 25 kadının ise 7'si girişimci yani kendine ait işi var. Bu durumda memleketimin 100 kadından 7 lik dilimine giren çalışan kadınlarından biriyim. 100 kadından 7'sinin girişimci olması çok düşük bir oran tabii. Bu kadarla kalsa iyi. Daha feci bir tablo var. Memleketimde 3 kadından 2 si şiddet mağduru ve her 5 kadından 1 i okuma yazma bilmiyor. İnanlılacak gibi değil!Bu kadınlarımızın hali ne olacak peki? Kendi çevremizde elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Daha önce yazmıştım bir şeyler bloğumda... Mesela bak
burda... Ya da
burda... Diğer yapılanları paylaşırım bir ara senle... Neyse... Asıl anlatmak istediğim başka şeydi. Konuyu dağıttım gene... Çalışıyorum dedim ya... Son iki haftadır çok çalıştım. Sürekli yollardaydım... O kadar yorulmuşum ki sanki fotoğrafta sırtında yük taşıyan kadınlardan biri bendim. Tamam, sırtımda yük taşımadım fakat kafamda yük taşımadım mı sanıyorsun? Hem de kaç küfe yük taşıdım anlatamam sana... Nedir bu kuzum! Ben çalışmak için mi geldim ben bu dünyaya? İşte bak, ancak oturdum Hayal Kahvem’e… Kahve fincanım elimde… Yazayım iki satır bir şey de kendime geleyim dedim.
Bak ne anlatacağım. Bu sabah erkenden İstabul’a yollanmalıydım. 12 de bir müşterimin yeni işyerini gidip görecektim. Gittim. Uzun sürdü görüşmem. Uzadıkça uzadı. Oldu mu sana saat üç… İşim bittince vedalaşıp ayrıldım. Tamam… Hazır Kavacık’taydım. Dönüşte Meydan’daki kitapçıya uğradım. Dayanamadım birkaç kitap aldım. Baktım Zagor’un yeni macerası var. Adı Kalp ve Kılıç. Dayanamadım onu da satın aldım. İkinci müşterim görüşmemizi dört buçuğa erteleyince, oturdum Meydan’daki bir kafeye. Açtım Zagor’u. Okumaya başladım. Karamba Karambita! Bu ne güzel bir macera! Şöyle hayal ettim… Açık hava sinemasına gelmişim. Elimde bir fincan kahve. Zagor’un filmini seyrediyormuşum. “Hoppala! Ne alaka!” deme! Resimlerine bakmıyor muyum? Bakıyorum. Aynı film seyreder gibi işte. Sanki film gavurcaymış da ben alt yazılarını okuyormuşum… Mesela yani… Öyle hayal ettim. Lütfen hayallerime dudak kıvırıp gülme! Nasıl heyecanlı bir senaryosu vardı anlatamam. İnan ki kafamı kaldırmadan okumaya devam ettim.
Hikaye öyle bir yere geldi ki, bir ara meraktan öleceğim zannettim. Hayır, gördüğün gibi buradayım ölmedim. Lakin içimde bıçak sokması gibi SWAAACH! efektli bir acı hissettim. Hani Sıtkı Sıyrıl acıyı tarif ederken, Zagorsever bünyenin acısını anlatır da, en iyi acı tarifinin çizgi romanların yarım kalmış macerası olduğunu söyler ya, inan o acıyı bu kez iyice bildim. Bu kadar da olur mu? Maceranın en heyecanlı yerine geldim ki o ne? Darkwood’un bütün davulları adına! SÜRECEK… yazmıyor mu? Bitti kitap… Hem de tam olarak heyecanın tavana vurdurduğu yerde... İnanamıyorum... Devamı ne zaman? Yazmıyor muydu taaa 1Haziran’da diye! Bu, bugün bu kadar işlerimin arasında bana yapılır mı Allahaşkına? Sevgilisi terk etmiş liseli aşık gibi kalakaldım orada. Kahvemi bitiremedim. İştah falan gitti anlayacağın. Canım bağıra bağıra Orhan Gencebay’ın “Batsın bu dünya!” şarkısını söylemek istedi. Söyleyemedim tabii. Keşke içinden gelen her şeyi yapabilse insan. Bilirsin mahalle baskısı var, yapılamıyor ne yazık ki! Elimden bir şey gelmeyeceğine göre, baharı bekleyen kumrular gibi Haziran ayının gelmesini bekleyecektim. Bir süre umarsızca etrafıma bakındım. Sonra aniden.... – SÜRECEK –
DEVAMI.... 1 Haziran’da (İntikam Saati)
:)))) Bir tebessüm bin sadakaya bedeldir.
YanıtlaSilHah haayt, iyi güldüm valla :))
YanıtlaSilZagor da darbe vurursa çalışan kadına çizgi romanların kötü adamları neler yapmaz :))
Selam Profösör, gülümsetebildiysem ne mutlu bana:)
YanıtlaSilDemek Aşkın Güngör'ü de güldürdü yazım.. Valla ne desem...Şahane:)))
YanıtlaSilYoo.. Zagor'un darbesi değil, Zagor'un yarım kalan macerasının darbesi:))
Sürecek mi? Sürecek! Yazının en heyecanlı yerinde yapılır mı bu canım? :) Eğlenceli bir yazıydı, teşekkürler :)
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil