Son zamanlarda kafama fena takmıştım. Çok fena! Bak şimdi. Ben şiir seven biriyim. Şiirden büyük haz aldığım için Rabbime daima şükrederim. İnan ki böyle... Düşünsene, kaç kişi şiir seviyor, şiir okuyor, şairlerin menzilinde dolanmaktan hoşlanıyor ki benim gibi? Çoğu elinin tersiyle itiyor. Hatta tersiyle itmek için ellemek gerekiyor. Bazıları ne yazık ki bırak şiiri itmeyi, şiir kitaplarına dokunmak bile istemiyor. Neler kaçırdıklarını bilmiyorlar ne yazık ki. Mesafeli duruyorlar. Eğer ben şiirden hoşlanıyorsam bu bana verilen ayrıcalıktır diye düşünüyorum. Çok özel ve mühim bir durum bence. İyi ama şimdiye kadar hiç şiir yazmadığımı yeni fark ettim. Ve ahir ömrümde bir dize bile yazmadığımı farkedince, çarpıldım kaldım inan ki. O gün bugündür ne yeme ne içme vardı bende. Niye böyleyim, niye hiç şiir yazmadım, niye bu yetenek verilmemiş bana diye düşünüp duruyordum sadece. Yoo.. Hani şimdi böyle yazıyorum ya masum masum... Hani düşüncelerimi samimiyetle itiraf ediyorum. Bakma böyle masum yazdığıma. İçim içimi yiyordu. Çok fena şeyler düşünüyordum. Hatta resmen yaradılışıma isyan ediyordum. Kendimi kim gibi hissediyorum biliyor musun? Patrick Süskind'in Koku adlı romanını ya da filmini bilirsin herhalde. Romanın kahramanı Jean Baptiste Grenouille'i hatırladın mı? Hani kokulara karşı son derece duyarlı olan kahraman. Her türlü kokuyu kilometrelerce uzaktan alabilen ve ayrıca her kokuyu ayrı ayrı hissedebilen biridir. Kendisine müthiş bir yetenek bahşedilmiş. Jean Baptiste'e yapılan müthiş bir kıyak vaziyetiydi bu yani. İyi ama... Her şeyin kokusunu almakta ve hatta bu kokuları üretmekte son derece yetenekli olan biri kendi kokusunun olmadığını farkedince ne oluyordu peki? Hatırlasana... Nasıl zıvanadan çıkıyor hatta deliriyordu değil mi? İşte romanda ve filmde bütün kokuları çok iyi hissederken, kendi kokusu olmadığını farkeden Jean Baptiste'in durumunda gibi hissetmeye başlamıştım kendimi. Aman Allah saklasın! Sonra kendine koku yapmak için neler yaptığını anlatmak istemiyorum şimdi. Feci. Hatta acı verici.
Bir gece bu konuyu kendime o kadar vesvese yapmıştım ki anlatamam. Bu fena hislerle yatakta sağa sola dönerken uyumuşum. Hayırdır insallah der misin? Çünkü tuhaf bir rüya gördüm. Bak şimdi. Rüyamda çalışma masamda birşeyler karalama çalışıyorum. Aklımsıra minik minik şiir dizeleri yazıyorum. Olmuyor. Tekrar yazıyorum. Beğenmiyorum. Yazdığımı çiziyorum. Tekrar tekrar deniyorum. Mümkün değil. Beceremiyorum. Ansızın gözlerimde kırmızı şeytani bir şimşek çakıyor sanki.. Ardından resmen kan bürüyor gözlerimi... Kalkıyorum ayağa. Rüya bu ya, masamın üzerinde bir alet beliriyor. Bu hafızadan ilhamları çeken bir makinaymış güya. Şimdi iki sevdiğim şairi düşünmeliymişim ve bu makineyle onların hafızalarından ilhamlarını çekip kendi hafızama yerleştirmeliymişim. Bu olacak iş mi kuzum? Biliyorum olacak bir şey değil. Ama ne yapabilirim? Elimde değil ki... Rüya! Tuhaf bir rüya gördüm demiştim ya sana... Bu rüya bir nevi Sil Baştan ve Başlangıç filmlerinin karışımı gibi.. Rüyalar bazan ne enteresan oluyorlar değil mi? Neyse... Seçeceklerim kısa şiir yazan şairler olmalıymış. Ben şiircik yazmak arzusundayım ya "yalnızlık paylaşılmaz... paylaşılsa yalınızlık olmaz" dizelerinin sahibi Özdemir Asaf veya "gemliğe doğru... denizi göreceksin... sakın şaşırma" dizelerini yazan Orhan Veli .aklıma geliyor bu durumda tabii. İyi ama onlar yaşamıyorlar ki. Ruhlarına rahmet, çoktan göçtüler öbür dünyaya. Kısa şiir yazan ve yaşayan şairleri hatırlamaya çalışıyorum bu durumda. Haiku ve naikularını çok sevdiğim Metin Üstündağ ve Numan Serteli geliyor aklıma. Of! İnanmayacaksın ama yüzümde çılgınca bir ifade beliriyor. Gözlerimi kısıyorum. Aynaya bakıyorum. Of! Sanki Batman'ın en büyük düşmanı Joker'in yukarıdaki fotoğrafı gibi bir görüntü veriyorum. Kendi durumumdan kendim ürküyorum. Ama şiir yazmayı çok istiyorum ya bu vaziyetimi hiç umursamıyorum. Of! Rüyamda çok kötüyüm. Çok kötü.
Bir gece bu konuyu kendime o kadar vesvese yapmıştım ki anlatamam. Bu fena hislerle yatakta sağa sola dönerken uyumuşum. Hayırdır insallah der misin? Çünkü tuhaf bir rüya gördüm. Bak şimdi. Rüyamda çalışma masamda birşeyler karalama çalışıyorum. Aklımsıra minik minik şiir dizeleri yazıyorum. Olmuyor. Tekrar yazıyorum. Beğenmiyorum. Yazdığımı çiziyorum. Tekrar tekrar deniyorum. Mümkün değil. Beceremiyorum. Ansızın gözlerimde kırmızı şeytani bir şimşek çakıyor sanki.. Ardından resmen kan bürüyor gözlerimi... Kalkıyorum ayağa. Rüya bu ya, masamın üzerinde bir alet beliriyor. Bu hafızadan ilhamları çeken bir makinaymış güya. Şimdi iki sevdiğim şairi düşünmeliymişim ve bu makineyle onların hafızalarından ilhamlarını çekip kendi hafızama yerleştirmeliymişim. Bu olacak iş mi kuzum? Biliyorum olacak bir şey değil. Ama ne yapabilirim? Elimde değil ki... Rüya! Tuhaf bir rüya gördüm demiştim ya sana... Bu rüya bir nevi Sil Baştan ve Başlangıç filmlerinin karışımı gibi.. Rüyalar bazan ne enteresan oluyorlar değil mi? Neyse... Seçeceklerim kısa şiir yazan şairler olmalıymış. Ben şiircik yazmak arzusundayım ya "yalnızlık paylaşılmaz... paylaşılsa yalınızlık olmaz" dizelerinin sahibi Özdemir Asaf veya "gemliğe doğru... denizi göreceksin... sakın şaşırma" dizelerini yazan Orhan Veli .aklıma geliyor bu durumda tabii. İyi ama onlar yaşamıyorlar ki. Ruhlarına rahmet, çoktan göçtüler öbür dünyaya. Kısa şiir yazan ve yaşayan şairleri hatırlamaya çalışıyorum bu durumda. Haiku ve naikularını çok sevdiğim Metin Üstündağ ve Numan Serteli geliyor aklıma. Of! İnanmayacaksın ama yüzümde çılgınca bir ifade beliriyor. Gözlerimi kısıyorum. Aynaya bakıyorum. Of! Sanki Batman'ın en büyük düşmanı Joker'in yukarıdaki fotoğrafı gibi bir görüntü veriyorum. Kendi durumumdan kendim ürküyorum. Ama şiir yazmayı çok istiyorum ya bu vaziyetimi hiç umursamıyorum. Of! Rüyamda çok kötüyüm. Çok kötü.
"Önce Numan Serteli" diyorum.. Niye mi? Bilmiyorum.. Rüya bu... Ne yapacağıma karar vermek benim elimde değil ki. Birden Numan Serteli'nin evinde beliriyorum. Elimdeki makineyle oda oda dolaşıyorum. Buluyorum. İşte... Şair yatağında uyuyor. Usulca odaya giriyorum. Makineyi yanındaki boş yastığa bırakıyorum. Uyanıyor. Şaşırmıyor biliyor musun? Bana gülümseyerek: "Şiir yazmayı öğreneceğim deyu mu?" buradasın" diyor. Kemiğime kadar işlemiş mahcubiyetim sebebiyle konuşamıyorum. Hatta yanaklarımın fena halde kızardığını hissediyorum. Başımı emme basma tulumba gibi öne arkaya sallıyorum. Önce makinayı sonra onun başını elimle işaret ediyorum. "Tamam... Peki... Ama hepsini alma, biraz bana da bırak bari." diyor. İşte o anda masum ve şaşkın bir hal beliriyor yüzümde. Vazgeçeceğim galiba. Düşünüyorum o anda. Şimdi ben şairin tüm ilhamını çeker alırsam, o güzelim naikuları nasıl yazacak sonra? Evet.. Ya Metin Üstündağ? Yazdığı kitapları bulabilmek için kaç kitapçı ya da sahaf dolaştığım geliyor aklıma. Metin Üstündağ'ın bayıldığım o güzelim şiircikleri geliyor hatırıma sonra... Ya benim yüzümden bundan sonra hiç yazamazsa peki? "dünyanın en uzun.. en güzel kışına.. rast-la-dık.. ey ömür.. sus lapa lapa" gibi şiircikleri sözgelimi... Of! Yapamam dedim. Yapamam! Haksızlık bu... Ellerimi dua eder gibi gökyüzüne kaldırdım. "Tanrım, vazgeçtim. Ben şiir yazmak değil, şiir okumak istiyorum." diye haykırmaya başladım ki... O ne? Birden ortalık bir film sahnesi geçisi gibi kararmadı mı? Evet ortalık ansızın kararıverdi. "Hoppala" falan deme lütfen... Bu anlattığım bir rüya! Gerçek değil ki!
Rüyam aydınlandığında ben gene çalışma odamdaydım. Nedense hafızadan ilham çekme aleti yoktu ortada. En masum halimle çalışma masamın koltuğuna oturdum. Şöyle bir geriye yaslandım. Derin bir "ohh!"çektim. Bilinçsizce bilgisayarda dolanmaya başladım. Aaa! O ne? İnanamadım gözlerime! Numan Serteli yeni bir naiku yazmamış mı? Aynen şöyle: "ve bugün sabah.. her şeyden habersiz yanımda yatan.. ölü bedenimle uyandım.." Nasıl yani? Şair acaba benim rüyada başının üzerinde gezindiğimi hissetmiş miydi? Yoksa ilham böyle bir şey miydi? Eğer makineyi kullansaydım yoksa... yoksa... Allah saklasın... Başına bir şey gelecek miydi? Rüyamda bile olsa, başkasının ilhamını almayı, kendi faydam için başkalarına zarar vermeyi iyi ki denememiştim. Ellerimi göğsüm üzerine bastırdım. Allah'a şükrettim. Şiir yazamamayı kafama fazla takmıştım ya yaradılışıma resmen isyan etmiştim. Bu rüya belki bana bir ihtardı. Bir daha şiir yazmak konusunda ağzıma tek kelime almayacağıma yemin ettim. Benim kendi ilhamım gelirse, şiir nasılsa kendiliğinden dökülecekti. Güneş usul usul görevine doğru ilerliyordu. Hoş bir makamda sabah ezanı okunuyordu. Şükrettim.
Kasım 2010
EFendim,şiir yazamayan bir şair(!) olarak bir dedemiz vardı bizim.Vapurda satardı şiirlerini; şiir yazarı şair derdi kendisine. Takım elbise kravat,fötr şapkası başında. Hani dedim bir an yazıyı okuyunca... yoksa o da mı ilhamlarını gece rüyalarında çekiyordu şairlerin. Şiir de senin, kalem de...Ellere ne?:)
YanıtlaSiloo çok güzel kurgu film tadında bir yazı olmuş.zevkle okudum...
YanıtlaSilÖncelikle Merhaba sizi en iyi ben anlarım sanırım 1 sene öncesine kadar bana şiir yazacaksın yani kötüde olsa cümleleri sıraya dizip bişeyler oluşturacaksın deseler haralde benimle dalgamı geçiyorsunuz derdim aynı duyguları taşıyor neden yazamıyorum diye kendi kendimi yiyordum okuyan şiiri seven biri olarak karalasam bir cümle onuda beğenmezdim gerçi hala beğenmiyorum ya bakma.:) ta ki şiiri kendimden duygularımdan sıyrılıp okuduğum kelimelerle oyun haline getirdim o zaman gerçekten severek bişeyler karalamaya başladım yoksa hem ruhuma hem kendime hemde kelimelere işkence ediyorum gibi geliyordu:( şair poblo neruda yı bilirsiniz onun hayatını konu alan Ill postino(postacı)1994 filminde postacının nerudaya söylediği bir replik geçiyordu ''şiir yazana değil ihtiyacı olana aitttir'' diye düşününce hak vermemek elde değil kendin için değil başkalarının duygularını düşünerek kelimeleri bir araya getirmeye çalışmak daha mantıklısonuçta benim beğenmediğimi bir başkası beğenebilir azıcık özgüven eksikliğinden bir de hayatta aşırı mükemmelliyetçi bir karakter geliştirmemizden kaynaklı sanırım selamlar kolaylıklar not bende uzun yazı yazamam misal böyle içini döker gibi bunuda sizin samimi yazınıza cevaben uzun tuttum
YanıtlaSilAmanın :))
YanıtlaSiliyiki çalıştırmamışsın o magınayı
Yoksam sen kahve molasında şiir şiir konuşup içimi bayardın..
Numan sertel de ebelek gübelek dolaşıp dışımı bayardı.
Allah korumuş.
En iyisi
ben şiir okusam..
sen yazsan..
sümbüller içinde..
Şiir yazmak başka bir şey! Hep imrenmişimdir:)
YanıtlaSilzor iş ban görede..severim ve hep nasıl yazıyorlar kelimelri nasıl bulupda yakıştırırlar diye düşünmüşümdür fazla düşünmememk lazım mış demekki:)
YanıtlaSilAvram, olabilir mi böyle bir şey acaba:) Ama herkesin ilhamı kendine öyle değil mi? Şiir yazmak hiç kolay bir şey değil. Ne mutlu becerebilene:)
YanıtlaSilBeğenmene sevindim Buket:)
YanıtlaSilSelam Zeynep, ben hiç şiir yazmaya niyet etmedim. Yani madem şiir yazmak istiyorsun otur dene öyle değil mi? Yooo.. Şiir yazmayı denemeye bile korkuyorum:)
YanıtlaSilNe var? Sevdiğim şairlerin yazdığı bütün şiirler benim:))
Teşekkür ederim Zeynep. Sağolun.
Sevgili Mahmure, özledim seni. Aşağıya inip göresim geldi. Lakin mümkün olmuyor ne yazık ki:))
YanıtlaSilEvet Bolat, şiir yazmak çok özel bir durum. Çok başka bir şey!
YanıtlaSilEvet Nohut Oda, fazla düşünmeyin bence de.. Yoksa benim gibi tuhaflaşıverirsiniz:)
YanıtlaSilbazen kelimeler anlatamaz seni bana susarsın kapanır isyanlar doga dururken kadermi dersin çekersin sineye bırakıp gidersin olmassa olmaza bırak dersin sevdim bir kere yan dı binkere ne büyük sevdim nede küçük yreğimin oldugu kadar dilimin söyleyemediği kadar sevdim suçmu kader..SaMeT aYıK
YanıtlaSilömrün ömrüne amadeyse bırak bu gönül yansın yüreğin kalbime viran haneyse bırak dağlansın istemem de gitde olmadı terketti de bir adım gidersem sebeb sizce zalimce arkamdan bakda namert de be gülüm SamEt...aYıK
YanıtlaSilSelam Samet, anladığım kadarıyla şiir yazabilenlerdensiniz siz.
YanıtlaSilNe güzel!