"Her şeyin geçip gittiğine, yaşadıklarımızın geçmişte kaldığına kim inandırabilir bizi? Anılarımızı avuç dolusu su gibi her sabah yüzümüze çarpmanın işe yaramayacağına kim inandırabilir?" diyordu. Hayat güçlüydü. İnsan ise acizdi. Ölümlüydü. Ölüm, yaşa, başa, sıraya bakmıyordu. Beş ölümden üçü yaş icabından iken ikisi gencecikti. En muazzam doktorlar, hastaneler, imkânlar sağlanmışken, elden hiç bir şey gelmemişti. Hiçtik biz... Aciz yaratıklardık. Çoğu zaman kendimizi unutuyorduk... İnsanın en büyük acizliği ölümlü olduğunu bilmesiydi. İyi ama hayat şakacıydı üstelik. Tam ölüm haberinin ortasında, bir doğum haberi gelivermişti. Ağlamakla gülmek kardeşti sahiden. Felek diplere vurdururken, zirvelere uçurabilmeyi gene becerivermişti. İnsan olmak ne tuhaf bir şeydi. O kadar duguyla, hisle, akıl ve gönül çaparizleriyle nasıl başa çıkabiliyorduk? Hayat ölenlere kahrolurken, doğan bebeğe sevinebilmeyi, yüreğini keder, hüzün, efkâr kapladığını hissederken, bir düğünde şarkı söyleyip, oynayabilmeyi aynı anda becerebilen bir mekanizmayla işlemekteydi. Böyleydi işte... Elden bir şey gelmiyordu.... Hayat kendi mecrasında akıp gitmeye, duygular kendiliğinden hâlden hâle değişmeye devam ediyordu.
Şimdi gidiyorum ben... Dünya dönüyor... Yüksek Sadakat ise şarkısını söylüyor... "
ne bu şimdi mesaj mı!
YanıtlaSiloff yaa cok ama cok straihgt line of logic ama :)
YanıtlaSilSelam Creep, mesaj vermek kim ben kim? Mesaj vermek değil sadece iç dökmek. O kadar...
YanıtlaSilSelam Ayşegül, demek böyleyken böyle diyorsunuz. Öyle işte...
YanıtlaSilçok severim bu şarkıyı
YanıtlaSilnasılda hayal kurduruyor
gittiğin yerden güneş topla bizim için ;)
Döndüm daldan kopan kuru yaprağa leylim ley.. Elma Kurdu... Gittiğim yerden güneş toplayamasam da, deniz depolasam mesela;)
YanıtlaSil"Ölümün olduğu bir dünyada, daha ciddi ne olabilir ki?"- Kaybedenler Kulübü
YanıtlaSilavram, tam isabet bu yorum... kaybedenler kulubu uyesi degil miyiz?
YanıtlaSil