Hiç aklıma gelmezdi hiç. Ne mi gelmezdi? Evliya Çelebi’nin vampirlerden söz edeceği tabii. Bak şimdi. Geçenlerde değerli Tarihçimiz Prof. Dr. Cemal Kafadar’ın “Kim Var İmiş Biz Burada Yoğ İken” adlı kitabını alsam diye aklımdan geçiriyordum ki baktım Yücel Göktürk ve Ulaş Özdemir’in Cemal Kafadar’la yaptıkları bir röportaj var. Hemen ilgiyle okumaya başladım. Söyleşide Cemal Kafadar Evliya Çelebi’den bahsetmiyor mu? Üstelik ne diyor biliyor musun? Seyahate çıkmayı düşünen biri, eğer daha önce Evliya Çelebi’nin dolaştığı coğrafyalara gidecekse, mutlaka yanında Çelebi'nin Seyahatnamesini götürmeliymiş. Evliya Çelebi’nin çok ilginç ve renkli tespitleri varmış. Nasıl hoşuma gitti bu durum anlatamam. Evliya Çelebi'yi niye şimdiye kadar okumayı ihmal ettim ki?
Bir aralar Cemal Kafadar Vampir folkloruyla ilgilenmiş. Vampir folklorunun tarihinin çok ilginç olduğunu söylüyor. Vampir folkloru 17. yüzyılın sonlarında ortaya çıkmış. 18. yüzyılda yazılı kültüre, 19. yüzyılda ise edebi kültüre geçiyor. Günümüzde ise malum. Sağım solum önüm arkam vampir. Niye? Sakın Edward'la Bella'nın aşklarını duymadım deme! Günümüzün vampir tipi artık Edward! Eski vampirler gibi korkutucu, soğuk, çirkin değil. Yakışıklı mı yakışıklı! Hatırlasana Alacakaranlık’ın Edwad’ını… Bütün kızlar hem filmlerine, hem kendine bayılıyorlar. Ya kitaplar.. Yediden yetmişe tüm kızların elinde.. Günümüzün vampirinden kimse korkmuyor yani.. Ah! "Gelse benim boynuma dişlerini geçirse keşke!" diyen kaç kız duydum biliyor musun? Boyunlarını uzatacaklar neredeyse… Tövbe tövbe…
Neyse... Dönelim Tarihçimiz Cemal Kafadar'ın anlattıklarıyla bizim Evliya Çelebi’mize… Osmanlı zamanlarındayız. Ruslar, Lehler, Çekler, Slavlar vampir hikayeleri ile çalkalanıyor. Osmanlı coğrafyasında Macaristan, Sırbistan taraflarında da bu söylentiler çok yaygın. Batı ilgiyle tıp ve hukuk literatüründe böyle bir şey olabilir mi diye kafa patlatıyor. Bir kısmı olur, bir kısmı olmaz diyor. Vampir folkloru Müslüman folklorunde pek rağbet görmemiş gibi sanılıyor sanılmasına ama Hristiyanlarla iç içe yaşıyorlar ya etkileniyorlar kimi durumlardan. Bak şimdi. Bir gün Edirne taraflarından bir köyden, köylüler kadıya başvuruyorlar. Son zamanlarda mezarlarını kazılmış buluyorlarmış. Hristiyan komşuları vampir diye bir şeyden bahsediyorlarmış. Bu vampirler mezarlarından çıkarlarmış da insanlara musallat olurlarmış. Hatta bu Hristiyan komşular şöyle bir çare öneriyorlarmış. “Mezarı kazacaksınız, cesedi çıkaracaksınız, kafasını kesip ayağının önüne koyacaksınız, bir de göğsüne kazık çakacaksınız.” diyorlarmış. İslamiyette mezarı açmak, cesedi kurcalamak doğru değildir tabi ki. Haşır neşir zamanı denilen, insanların hesaba çekileceği ve durumuna göre cennete ya da cehenneme dağıtılacağı zamana kadar bedeninin bütün olarak kalmasına inanıldığı için “ Olur mu böyle bir şey?” diye Kadı’ya soruyor. Evliya Çelebi anlatıyormuş bunları. Ne hoş değil mi? Kadı düşünüyor taşınıyor, eski fetvaları karıştırıyor. Sonunda bir fetva buluyor. Eski fetva vampirden değil ama hortlaktan bahsediyormuş. Ve 150 yıl öncesine aitmiş bu bulduğu fetva. Demek ki Müslümanlarda da kulaktan kulağa da gelse, böyle bir vampir folkloru bir biçimde var. Amcamın ben küçükken anlattığı, hem korkup yerime sinerek dinlediğim, hem de tuhaf bir haz aldığım hikayeleri aklıma geldi. Aslında bir ara yazmıştım Hayal Kahvem'e. Evvel zaman içinde.
Evliya Çelebi’nin seyahatnamesini hemen edinebilsem keşke. Cemal Kafadar’ın iki arkadaşı Arnavutluk’u Evliya Çelebi’nin kitabı ellerinde gezmişler. Çelebi kendisine garip gelen, kendisini şaşırtan adetleri tek tek anlatıyormuş. Çelebi’nin tespitleriye onun dolaştığı coğrafyalarda gezinmek müthiş olmalı. Evliya Çelebi 1611 de doğmuş. Yani seneye 400. doğum günü kutlanacak. 400 yıl önce yazılanlardan söz ediyoruz. İnanılacak gibi değil. Delikanlıyken İstanbul’u yana yakıla dolaşıyormuş ve nasıl cihan gezgini olurum diye hayaller kuruyormuş. Babasına haber vermeden Bursa’ya gidince, o zaman ki seyahat şartlarını düşününsene, kimbilir kaç günde gidip gelmiştir İstanbul’dan Bursa’ya? O vakitler 18-19 yaşlarındaymış. Dönüşte babasından sıkı bir tokat yiyiyor. Çok üzülüyor, kırılıyor ama sonra babasıyla sıkı bir pazarlığa girişiyor. Seyahatten vazgeçemeyeceğini anlatıyor. Babasını ikna etmiş olmalı ki ondan sonra seyahatlerine başlıyor. Ölümü hakkında kesin bir şey söylenmemekle birlikte 2. Viyana Kuşatması’nı yazdığı için 1683 den sonra öldüğü düşünülüyor. Cemal Kafadar Evliya Çelebi ile ilgili o kadar güzel ve ilginç şeyler anlatmış ki, inan içimdeki merak duygusu depreşti. Nasıl durur otururum ben şimdi? Hemen edinmeliyim Evliya Çelebi’nin Seyahatmanesi’ni… Ben Evliya Çelebi’nin akrabalarından biri olabilir miyim ki? Kendime o kadar yakın hissettim. Sanki benim büyük büyük büyük büyük babammış gibi.
(2010)
Bilmem Jasper Kent'in Oniki'sini okudunuz mu. Jasper Kent orada Türkler'den de bahsediyor. Kısa bir noktada olsa da Türkler'in vampir folkloruyla karşılaşması sadece Batı'dan değil, Doğu'dan da gelmiş durumdadır. Jasper Kent Oniki adlı eserini de Rusya efsanelerinden esinlenere kurgulamıştır.
YanıtlaSilYoo Samet, okumadım. Hımm, ilk fırsatta edinip okumalıyım:) Teşekkür ederim.
YanıtlaSilher zamanki gibi çok güzel bir yazı olmuş bende okumalıyım
YanıtlaSilSlince, teşekkür ederim. Hep birlikte okuyalım iyisi mi:)
YanıtlaSil