Hava sıcak mıcak demedim... İş bu... Ne yapabilirim? Sabahtanberi arazideydim. Baktım yolunun üzerindeyim. Benim kardeşe uğramak istedim. Bu kez telefon etmeden çat kapı gittim. Beklemiyordu ya şaşırdı tabii. Nasıl özlemişim. Doladım kollarımı boynuna, sımsıkı sarıldım. Baktım kardeş nasıl rahat... Oh!.. Öğretmen ya... Okullar tatil. Ablası tatil yapmıyor. Çalışıyor öyle mi? Ne gam! Kardeş ise al takke ver külah kitaplarıyla koklaşıyor. Neyse... Kardeşle hasbihal etmeye başladık. Söz döndü dolaştı benim hayallerimden birine geldi. Bu dünyayı terk eden şairlerin, öbür dünyada var olduğunu düşündüğüm şairler şehrinde bir arada olduklarına inandığımı söyledim. Benim kardeş Buket Uzuner'in kitaplarını çok sever. Yıllarca önce Buket Uzuner'in Şairler Şehri adlı bir öykü kitabını okuduğumu hatırladım. Kardeşe sordum. "Var tabii." dedi. Gitti. Kitaplığından eliyle koymuş gibi buldu getirdi. Allahım! O kadar düzenli ki. Ben kime çektim peki? Kardeş bu kitabı 1994 de okumuş. Kitabın iç sayfasına önce kendi adını, altına bu tarihi özenle yazmış. Kitabın ikinci öyküsü Şairler Şehri'ni açtım. Cümlelerin arasında hızlıca dolanarak öyküyü hatırlama çalıştım. Hatırladım... Öykünün kahramanı Esin, düşgücünü yitirmişti. Allah saklasın, ne feci bir durum! Feci!.. Zaten öykünün devamında Esin de, tekrar düş görebilmeyi çok arzu etmekteydi. Bir tavsiyeyle düşgücü hastalıkları uzmanına gidiyordu. Düşgücü hastalıkları uzmanı masalların düşgücü hastalarını iyileştireceğine inanıyordu. Ve öykü bir masal tekerlemesi ile başlıyordu. Sonra düşgücü uzmanı, çok uzaklarda, hâlâ herkesin gidemediği bir beldeyi Esin'e anlatmaya başlıyordu. Şehri uzun uzun anlattıktan sonra, doğuştan kor yürekli olan bu şehir insanlarına "şair" dendiğinden bahsediyordu. İşte bu şehirlerin en bereketlisi, en sevdalısına Şairler Şehri dendiğini söylüyordu. Esin, düşgücü uzmanının anlattığı bu masaldan etkileniyor, Şairler Şehrin'deki insanları da anlatmasını istiyor, oraya gidilip gidilemeyeceğini soruyordu. Yazarın anlatımıyla Esin, yetişkinliğin kurutulmuş pınarlarından, koşullu sevinç avcılığı yapmaktan, aşk cimrisi, aşk kabızı insanlarla birlikte yaşamaktan yorulduğunu ve artık masallara inanmak istediğini söylüyordu. Düşgücü uzmanı seansın bittiğini, bir sonraki seansta masala devam edeceğini söyleyince... Öykünün devamını anlatmamalıyım. Okumayan biri benim bu yazıma denk gelebilir. Öykünün tamamını anlatırsam, hevesi kaçar, kitabı okumayıverir. Aman, sakın ha! Buket Uzuner'in Şairler Şehri adlı öyküsünü illa okumak gerekir. Kardeşime "Bu kitabı alabilir miyim?" diye sordum. Hiç düşünmeden "Evet!" dedi. Hayranlıkla gözlerinin içine baktım. "Ama bilirsin, aldığım kitabı geri vermem." dedim. Bir solukta "Canın sağ olsun!" dedi. "Ama bak, peşin peşin söyleyeyim, bu kitabı bana veriyorsun diye, benim sana kitap vereceğimi sakın düşünme. Bilirsin. Kitap isteme benden, buz gibi soğurum senden!" dedim. "İstemem. Dert etme ablam." dedi. İyice baktım yüzüne. Şaka yapmıyordu. Son derece samimi ve içten görünüyordu. Utandım. Sanırım saçlarıma kadar kızardım. Kafamı öne eğdim. Öykünün başındaki masal tekerlemesini okumaya başladım. "Bir varmış, bir yokmuş... Tanrı'nın kulu pek çokmuş... Benden delisi hiç yokmuş"
Şimdi bu kahve molasında yazdıklarımın gerçek olduğuna inanmıyorsun değil mi? Biliyorum gene bütün bunları hayal ettiğimi düşünüyorsun. Kuzum, söylesene, sen bu masal tekerlemesini bilmiyor musun? "Az iken uz iken... Annem evde kız iken... Babam ağlar beşikte, annem ağlar eşikte... Ben onları tıngır mıngır sallardım... Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde... Develer tellâl iken, eski hamam içinde... Hamamcının tası yok, külhancının baltası yok... Bu yalanın hiç ötesi yok." Bak ne diyeceğim... Masallara inanırım ben... Bu yalanın hiiiiiç ötesi berisi yoooook işte:) Kahve molam bitti... İşe döneceğim... İşeeeee:)
bu masal tekerlemesinin tamamını bilmiyordum öğrenmiş oldum:))
YanıtlaSilCok tatlisiniz cok!
YanıtlaSil:) Bende masallara inanırım bende:)
YanıtlaSilevvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer top oynarken eski harman içinde… yuvarlandım, yumak oldum; toparlandım, toprak oldum; toprak evde buldum kazı… kazı hancıya verdim, hancı bana mazı verdi… mazıyı avcıya verdim, avcı bana tazı verdi… tazıyı çobana verdim, çoban bana kuzu verdi… kuzuyu katibe verdim, katip bana yazı verdi…yazıyı dervişe verdim, derviş bana sazı verdi…kimseye vermem bu sazı, ben çalarım bazı bazı, dinle benden, ince telden, söyleşelim tatlı dilden…
YanıtlaSilhiç masalsız ve düşsüz olur mu?düşgücünü yitirmek! çok fena olurdu.allah korusun.
Gülümse, tekerlemelere bayılırım ben:) Masallara biterim:)))
YanıtlaSilEyvallah Bir Terazi Kızı:))
YanıtlaSilSiyah Kuğu, masallara hep inanırız. Sonu güzel biter çünkü değil mi:)
YanıtlaSilAman diyelim Kara Kitap! Hayallerimiz biterse, ne yaparız öyle değil mi? Hayalci olmak için çocukken masal dinlemeli:))
YanıtlaSil6 gün olmuş post yazmayalı hayal kahvem..
YanıtlaSilendişelendiriyorsun bizleri
alışkın değiliz buna
S:
Ben mi? Yooo Samir, yazmaya çalışıyorum:)
YanıtlaSilaa farketmemişim biliyor musun(:
YanıtlaSilen son postun sandımm
yaşlanıyor muyum ne(:
Yoo Samir, sıcaktandır bence:))
YanıtlaSil