Evdeki kitaplık sayemde o kadar karıştı ki anlatamam. Almış başını gidiyor yani öyle demeliyim. Aldığın kitabı yerine koy, değil mi? Nerdee? Alıyorum kitaplıktan bir kitabı sözgelimi... En son hangi odada okuduysam orada kalıyor. Tamam mübalağa sanatında usta olduğumu biliyorum ama inan bu kez her odada okuduğum bir kitabım var derken mübalağa etmiyorum. Ben tek kitap okumakla yetinen biri değilim ne yazık ki. Evde elim neye çarparsa okuyan cinstenim. Aynı yemek konusunda olduğum gibi. Oburum yani. Feciyim. Feci. Bu durumda ne oluyor? Doğal olarak aradığım kitabı yerinde bulamıyorum ve aradığım anda elime gelmiyor. İşte buyrun.. Nerede Fakir Baykurt'un kitapları? Nerede Yılanların Öcü.. Onuncu Köy... Ne bileyim Duisburg Treni mesela.. Kitaplık yarıldı içine girdi diyeceğim de hepsi birden mi girdi? Hayır, yıllardır okumadığım kitaplar bunlar. Kesin on yıl olmuştur. Kimbilir belki küstüler. Küsmüşlerdir sahiden. Haklılar. Kesin bile iste gizleniyorlar. Bunca yıl bu kitaplar ele alınmaz mı? İnanmaz mısın yoksa nesnelerin saklanabileceklerine? Gerçekten inanmaz mısın nesnelerin ruhu olduğuna? Yapmaa! Sen küçükken kafanı masaya vurup canın yandığında, tam ağlayacakken "sen benim çocuğuma nasıl vurursun?" diye "tak" "taak" vurmadı mı annen o cansız bellediğin masaya... Vurmuştur elbet. Vurmuştur illa... Eee... Büyükler bunu neden yaparlar? Çocuk ağlamasın diye mi? Yoo.. Çocuğun canını yakan nesneyi cezalandırmak için tabii. Bu mevzu çok derin. Bence bu konulara şimdi hiç girmeyeyim. Zaten ilgi dağınıklığından mustaribim. Tamam. Ne diyordum? Evet... Fakir Baykurt... 1929 yılında doğan yazar, 70 yaşındayken 1999 da dünyamızı terk etti. Köy Enstitüleri kuşağı yazarlarımızdan. Öğretmenlik ve müfettişlik yapmış. Romanları, öyküleri, şiirleri ile köy sorunlarını edebiyatımıza soktu.. Onlarca roman, öykü, şiir kitabı var. Fakir Baykurt'un kitaplarını kitaplıkta bulamadım ya gerçekten çok üzgünüm. Yıllardır dokunmamışım bir tekine bile. Yeni farkettim. Fakir Baykurt'tan özür dilerim. Yazar affetsin beni. İşte tam böyle gamlı baykuş misali kitaplığın önündeyken elime ne geldi bil bakalım? Necati Güngör'ün Kahramanlar Hep Çocuk adlı kitabı. İçinde 60 kadar Türk yazardan öyküler var. Hey! Hemen açtım içindekiler sayfasını. Aradım Fakir Baykurt'un adını. İşte... Var... 223. sayfa. Öykünün adı Babamın İşi. Tamam. Okumalıyım... Okuyacağım.. Okumaya başladım hatta. Hatırladım. Bu Fakir Baykurt'un Almanya'daki Türk işçilerin sorunlarınlarını anlatan öykülerinden. Unuttuğumuz ya da artık üzerinde konuşmadığımız sorunlar faslından. Bak şimdi.. Anlamaya başladım ben durumu. Emrah Serbes "baba çalışıyor, anne ev hanımı, muhafazakarlığın kalesi... İşçiler, yoksullar, teyzeler, abiler... Taşra seyrekliği, mahalle kabalığı... Kıskanç, gururlu, saf ergenler... " diye tanıtmış Erken Kaybedenler adlı öykü kitabını. Sahiden de kitaptaki öyküler böyle halleri konu ediniyor. Emrah Serbes'in öykülerini okuyunca, yıllardan sonra Fakir Baykurt'un memleketimin gurbetçi işçilerini, yoksullarını, teyzelerini, abilerini... Çalışan baba, ev hanımı anne, muhafazakarlık .. sorunlarını konu alan öyküleri aklıma geldi demek ki. Nereden nereye değil mi? Bu hafıza tuhaf bir kutu sahiden. Genç bir edebiyatçı Emrah Serbes'in öyküleri hafızaya girince, Fakir Baykurt'la ilgili yıllanmış çekmeceleri çekti demek ki yerinden. Tozlarını silkeleyip, kitapların gönüllerini alma vakti şimdi. Gönüllerini alacağımı içimden geçirmek yetmez, seslendiremeliyim kitaplığın önünde. İşitmeliler beni. Art niyetli olmadığımı bilmeliler. Çünkü ortaya çıkmıyorlar. Saklambaç oynuyorlar sanırım benle. "Önüm arkam sağım solum sobe, kitap saklamasını bilmeyen biçare ben ebe!"
15 Şubat 2011 Salı
Önüm Arkam Sağım Solum Sobe, Kitap Saklamasını Bilmeyen Biçare Ben Ebe!
Evdeki kitaplık sayemde o kadar karıştı ki anlatamam. Almış başını gidiyor yani öyle demeliyim. Aldığın kitabı yerine koy, değil mi? Nerdee? Alıyorum kitaplıktan bir kitabı sözgelimi... En son hangi odada okuduysam orada kalıyor. Tamam mübalağa sanatında usta olduğumu biliyorum ama inan bu kez her odada okuduğum bir kitabım var derken mübalağa etmiyorum. Ben tek kitap okumakla yetinen biri değilim ne yazık ki. Evde elim neye çarparsa okuyan cinstenim. Aynı yemek konusunda olduğum gibi. Oburum yani. Feciyim. Feci. Bu durumda ne oluyor? Doğal olarak aradığım kitabı yerinde bulamıyorum ve aradığım anda elime gelmiyor. İşte buyrun.. Nerede Fakir Baykurt'un kitapları? Nerede Yılanların Öcü.. Onuncu Köy... Ne bileyim Duisburg Treni mesela.. Kitaplık yarıldı içine girdi diyeceğim de hepsi birden mi girdi? Hayır, yıllardır okumadığım kitaplar bunlar. Kesin on yıl olmuştur. Kimbilir belki küstüler. Küsmüşlerdir sahiden. Haklılar. Kesin bile iste gizleniyorlar. Bunca yıl bu kitaplar ele alınmaz mı? İnanmaz mısın yoksa nesnelerin saklanabileceklerine? Gerçekten inanmaz mısın nesnelerin ruhu olduğuna? Yapmaa! Sen küçükken kafanı masaya vurup canın yandığında, tam ağlayacakken "sen benim çocuğuma nasıl vurursun?" diye "tak" "taak" vurmadı mı annen o cansız bellediğin masaya... Vurmuştur elbet. Vurmuştur illa... Eee... Büyükler bunu neden yaparlar? Çocuk ağlamasın diye mi? Yoo.. Çocuğun canını yakan nesneyi cezalandırmak için tabii. Bu mevzu çok derin. Bence bu konulara şimdi hiç girmeyeyim. Zaten ilgi dağınıklığından mustaribim. Tamam. Ne diyordum? Evet... Fakir Baykurt... 1929 yılında doğan yazar, 70 yaşındayken 1999 da dünyamızı terk etti. Köy Enstitüleri kuşağı yazarlarımızdan. Öğretmenlik ve müfettişlik yapmış. Romanları, öyküleri, şiirleri ile köy sorunlarını edebiyatımıza soktu.. Onlarca roman, öykü, şiir kitabı var. Fakir Baykurt'un kitaplarını kitaplıkta bulamadım ya gerçekten çok üzgünüm. Yıllardır dokunmamışım bir tekine bile. Yeni farkettim. Fakir Baykurt'tan özür dilerim. Yazar affetsin beni. İşte tam böyle gamlı baykuş misali kitaplığın önündeyken elime ne geldi bil bakalım? Necati Güngör'ün Kahramanlar Hep Çocuk adlı kitabı. İçinde 60 kadar Türk yazardan öyküler var. Hey! Hemen açtım içindekiler sayfasını. Aradım Fakir Baykurt'un adını. İşte... Var... 223. sayfa. Öykünün adı Babamın İşi. Tamam. Okumalıyım... Okuyacağım.. Okumaya başladım hatta. Hatırladım. Bu Fakir Baykurt'un Almanya'daki Türk işçilerin sorunlarınlarını anlatan öykülerinden. Unuttuğumuz ya da artık üzerinde konuşmadığımız sorunlar faslından. Bak şimdi.. Anlamaya başladım ben durumu. Emrah Serbes "baba çalışıyor, anne ev hanımı, muhafazakarlığın kalesi... İşçiler, yoksullar, teyzeler, abiler... Taşra seyrekliği, mahalle kabalığı... Kıskanç, gururlu, saf ergenler... " diye tanıtmış Erken Kaybedenler adlı öykü kitabını. Sahiden de kitaptaki öyküler böyle halleri konu ediniyor. Emrah Serbes'in öykülerini okuyunca, yıllardan sonra Fakir Baykurt'un memleketimin gurbetçi işçilerini, yoksullarını, teyzelerini, abilerini... Çalışan baba, ev hanımı anne, muhafazakarlık .. sorunlarını konu alan öyküleri aklıma geldi demek ki. Nereden nereye değil mi? Bu hafıza tuhaf bir kutu sahiden. Genç bir edebiyatçı Emrah Serbes'in öyküleri hafızaya girince, Fakir Baykurt'la ilgili yıllanmış çekmeceleri çekti demek ki yerinden. Tozlarını silkeleyip, kitapların gönüllerini alma vakti şimdi. Gönüllerini alacağımı içimden geçirmek yetmez, seslendiremeliyim kitaplığın önünde. İşitmeliler beni. Art niyetli olmadığımı bilmeliler. Çünkü ortaya çıkmıyorlar. Saklambaç oynuyorlar sanırım benle. "Önüm arkam sağım solum sobe, kitap saklamasını bilmeyen biçare ben ebe!"
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Sevgili Hayal Kahvem,izniniz olursa kitaplarınızla saklambaç oynayıp hepsini ebelemek istiyorum
YanıtlaSilSelam Melike,
YanıtlaSilDemek benim kitaplarla saklambaç oynamak istiyorsun:) Sen bir meleksin:)) Bari önceki hali sonraki hali diye fotoğrafla canım.. Melike zor iş gerçekten.. Bildiğin gibi değil.. Ama sen gel bi göz atıver istersen:) Canımsın sen benim.. Canım:))
Fakir Bayburt ile okumamış olmama rağmen Emrah Serbes arasında bağlantı kuran zihin işin peşini bırakmaz da yakınlaşırsa bu bağlantıya, bundan aydınlatıcı bir yazı çıkarır elbet... Çıkarmışsınız yine Vildan... Zihnin bu çekici yanı bizi sürükleyen, yazmaya davet eden, random bellekin dayanılmaz çekiciliği, yaratıcılığı...
YanıtlaSilTeşekkür ederim Nessuno.. Hafıza tuhaf bir kutu gerçekten.. Emrah Serbes sebebiyle yıllardan sonra Fakir Baykurt öyküsü okudum ya, genç yazara da teşekkür ederim:)
YanıtlaSil