5 Aralık 2011 Pazartesi

Kahve Molası - Konuşmak Ve Sessizlik


Şimdi kahve molası verdim. Sabahtan beri o kadar çok telefonla konuştum ki aklıma Gündüz Vassaf'ın yıllar önce okuduğum bir yazısını getirdim. Dünyada konuşulan altı bin küsur dil olduğundan söz ediyordu. Misal, İngilizceyi dünyada iki milyar kişi konuşuyordu. Bazı diller ise günden güne yok olup gidiyordu. Yazar, dillerin kayboluşunu insanların tekdüzeleşmesine, kendimizi ifade etme yöntemlerinin birbirine iyice benzeyeceğine getiriyordu. Dilbilimci Whorf'un bir tezine göre neyi nasıl algılayacağımızı kullandığımız dil belirliyordu. Eskimo dilinde karın çeşitlerini anlatan çok sayıda kelime varmış. Farsça'da aşk için, İngilizce'de yanlızlık için değişik kelimeler kullanılıyormuş. İnsanlar konuşa konuşa anlaşırlar denir ya, ben inanmıyorum biliyor musun buna...  Pek ümidim yok dünya milletlerinin konuşa konuşa anlaşacağına. İngilizce'de yalnızlık kelimesinin fazlalığı, bu dilin anlaşmaya yetersizliğinin bir delili olabilir mi? Nerden geldi  bütün bunlar aklıma şimdi?  Bilmiyorum. Hafıza tuhaf bir kutu. Acaba Gündüz Vassaf'ın yazısı nasıl bir neticeye varıyordu? İnan hatırlamıyorum. Bildiğim yazısının başlığı şu idi... "Ömrüm seni sevmekle.... " Bu kadardı. Acaba yazar niye  yarım bir şarkı sözünü  yazısına başlık olarak seçmişti?  Kafam gene karıştı.  İçime nedensiz geniş  bir sessizlik çöktü.  Gitmeliyim. Kahve molam bitti.

12 yorum:

  1. hoşgeldin dünyama :) kahveyi ben yaparım, sen okumaya gel :)

    YanıtlaSil
  2. Konuşarak anlaşabileceğimizi düşünüyoruz heyhat!

    Bu konu öyle yerlere gider ki kimsenin gittiği yer aynı olmaz.. Aynı cümleleri kullanmalarına rağmen.. Hermenötikten başlayarak derrida'ya kadar gidenler mi dersin, mistik boyutundan tutup sükutun kıymetini anlatanlar mı dersin, bir şekilde kelimelerin zihin dünyamızda oluşturduğu karşılıklarla anlaşabileceğimizi düşünenler mi dersin..

    Ve herkes en sonunda o başlık gibi ya da derrida'nın uyguladığı teknik gibi boşluklarla yazmayı dener bir gün.. Çünkü kelimeler yetmez, kelimeler eksiktir.. Karşısında kocaman bir zihin vardır.. Ve zihin o boşlukları kendi doldurduğunda belki de gerçekten anlayabilir.. Her ne kadar bu anlatanın tam olarak anlattığı olmasa da.. Gerçekten garip.. Her şey gibi..

    YanıtlaSil
  3. Selam üç ünsüz içinde iki ünlü:)Ooo,
    kahve kokusuna hiç dayanamam:))

    YanıtlaSil
  4. Selam Doktor, sanırım ses kirliliği deniyor ya işte o kirlilik bazan bitiriyor insanı. Söz dursun sessizlik konuşur olsun mesela.

    Metin Üstündağ'ın güzel bir sözü vardır. Çok severim:

    "Anadilimiz gibi iki yabancı dil konuşuyoruz: İLGİSİZCE ve ANLAMAZCA!"

    Biri bana sorsa mesela, en çok hangi lisanı öğrenmek istiyorsunuz diye.. Şöyle cevap verebilirim...

    "Sessizce!":))

    Niye? Çünkü benim en baş geveze:)

    Sağolun.

    YanıtlaSil
  5. sevgili Hayal Kahvem,
    :) çağrışımların çok hoş.
    "hafıza tuhaf bir kutu" kesinlikle!

    YanıtlaSil
  6. Selam Ezgi, evet sahiden hafıza tuhaf bir kutu. Şaşırtıyor insanı:)

    YanıtlaSil
  7. Aksak dili hiç duymuşmuydunuz?
    İki düşünülüp bir konuşulan dil hani.
    Bir dil daha varki..o da
    ; TATLI DİL.

    YanıtlaSil
  8. "sessizce" lisanını bilmeni istemiyorum.öyle olsa senden bu kadar çok şey öğrenemem.zaten algısı ve ilgisi dağınık, zihni bu kadar hızlı çalışan birinin o lisanı öğrenmesi biraz zor. :))

    YanıtlaSil
  9. O dili en iyi sen konuşursun Mahmure:) Tatlı dil öyle mi?
    Bana bu dili öğretir misin:))

    YanıtlaSil
  10. Estağfurullah Kara Kitap:) Öğretmek kim ben kim? Ben kimim:))

    Ama haklısın. "zaten algısı ve ilgisi dağınık birinin "sessizlik" lisanı öğrenmesi biraz zor. Öğrenmeyi deniyorum:))

    YanıtlaSil
  11. Mahmure' nin arkadaşı6 Aralık 2011 13:46

    Evet evet ben de üstüne basa basa (ama ezmeden) söyleyebilirim ki, Mahmure' nin tatlı dili buralarda pek bir meşhurdur :)) Yakında kurs açacak inşallah, ikna çalışmalarımız sürüyor :P :)))

    YanıtlaSil
  12. Tamam Mahmure'nin arkadaşı, kurs açılınca bana da haber verin e mi:))

    YanıtlaSil