Yıllardır kendimle mücadele ediyorum. Önyargılarıma her defasında yine, yeni, yeniden, hep ama hep yeniliyorum. Ne fena! Bak şimdi... Az önce Engelsiz Sanat Derneği'nin amaçlarını okudum. Bu arada farklı engelli derneklerinin kuruluş misyonlarına göz gezdirdim. Memleketimizde resmi rakamlara göre 8.5 milyon engelli insan varmış. Bu kadar çok engelli olduğunu inan bilmiyordum. Çünkü dışarıda, toplum içinde fazla göremiyorum. Niye? Sanırım öncelikle engelli çocuğa sahip pek çok aile ya utanıyorlar ya da çevrelerindekilerin acıma duygusuyla evlatlarına yanlış davranmalarından endişe duyuyorlar. Ayrıca dış dünya engellilere uygun değil ki. Çünkü biz engellileri göz ardı ediyoruz. Engellilere gerekli fırsat ve ortam eşitliği sağlamıyoruz. Onların ve ailelerinin yaşadıkları fiziksel, manevi, maddi, kültürel sorunların neler olduğunu bilmek, görmek, öğrenmek istemiyoruz. Ve ayrıca engellilerle karşı karşıya kaldığımızda nasıl davranacağımızı bilmiyoruz. İlk kez görme engelli biriyle tanışmış ve arkadaşlık etmeye başlamıştım. Muhabbetin bir yerinde kör kelimesini kullandığım için, acaba rahatsız oldu mu diye endişelenmiştim. Vaziyetimi görmeden hissetmişti biliyor musun? Bana gülmüştü. "Bizim derneğin adı zaten altınokta körler derneği... Kelimelere takılma. Rahat ol." demişti. Hem şaşırmış, hem bu olgun tavrına sevinmiştim. Günümüzde kurumlar engellilerle ilgili iyileştirmeler yapsa da asla yeterli değil. Çevreme bakıyorum. Engelliler için yapılmış pek bir şey göremiyorum. Bazı kaldırımlarda ya da merdivenlerde rampa, bir iki yerde denk geldiğim görmeyenler için düzenlenmiş sesli trafik ışıkları o kadar. İnan düşünüyorum. Aklıma başka hiç bir şey gelmiyor.
Sanatın her dalının, kitlelere ulaşmada büyük pratikliği var. Misal Engelsiz Sanat Derneği ne yapmış? Ailesi tarafından yorgan altında saklanmayan, gizlenmeyen, doğduğu evde bir günah gibi algılanmayan, onların gerçek bir birey gibi davranmalarını önemsedikleri için sosyal ve profesyonel yaşamda başarılı olan gençlerle iletişime geçmiş ve birlikte bir proje üretmişler. Bu engelli gençlerin kendileri hatta engelli organları fotoğraf öznesi olmuş. Her fotoğrafın yanına o gencin başarı hikayesi yazılmış. Böylece çocuklarını evden dışarıya çıkarmayan, gizlemeye çalışan, yorgan altında saklayan ailelere ilham olabilecekleri hayal edilmiş. Ayrıca engelli olmayanlar da engelli insanlarla karşılaştıklarında ne yapacaklarını, nasıl davranacaklarını öğrenecekler. Şahane bir proje bu! Umarım bu fotoğrafları memleketin tüm şehirlerinde sergilenir. Çok mühim bir iş yaptıklarına gönülden inanıyorum.
Neden biliyor musun? İtiraf etmeliyim ki ben, Başka Dilde Aşk adlı filme, sırf duyma engelli genç bir erkek ile çağrı merkezinde çalışan bir genç kızın hikayesi olduğunu öğrendiğim için gitmemiştim. Neden? Çünkü çocuk sağırdı. Filmde kimbilir nasıl duygu sömürüsü yapılacaktı? Bir kurgu film yüzünden, durduk yerde içim acıyacaktı. Söyler misin, önyargının daniskası değil de bu nedir? Sonra nasıl olduysa denk geldi ve ben Başka Dilde Aşk'ı seyrettim. İnan bana gene önyargılı davrandığım için kendimden utandım. Çünkü film çok şeker romantik bir aşk filmiydi. Asla engelli birini acındırma ya da komik vaziyetlere düşürme tadı geçirmiyordu. Filmin doğal akışında sağır birinin ne gibi farklılıklar yaşadığını seyirciye samimiyetle aktarıyordu. Ailelerin ve çevrelerindeki insanların engellilere tavrını gene abartmadan, tadında ama etkileyici bir dille anlatıyordu. Başka Dilde Aşk, benim kendi önyargılarımla mücadelemde ve engellileri farkedip sorunlarını hissetmemde milat olmuştur dersem inan abartmış olmam. O nedenle sanatın her dalının insanlar üzerinde onarıcı ve çözüm geliştirici etkisi olduğuna inanıyorum. Yorgan altındaki engellilerin ve ailelerinin ve tabii ki benim gibi herkesin, hem "Yorgan Altında Kimse Kalmasın" sergisini gezmelerini hem de "Başka Dilde Aşk" adlı filmi seyretmelerini çok arzu ediyorum. Engelsiz Sanat Derneği şöyle diyor... "Unutmayın; insan bir gözü görmeyince, bir eli tutmayınca engelli olmaz, insan üzerine yorgan örtülünce, kapılar üstüne kapanınca engelli olur. " Şöyle bir an düşünsek... Ne kadar doğru.
Ne kadar güzel demişler sahi.. Katılmamak elde mi.
YanıtlaSilEngeller bırakın gözlerde, kulaklarda, bedenlerde olsun ama yeter ki yüreklerde olmasın.. Bir tek onun çözümü, onun yaşanabilirliği yok çünkü...
Yazını da çok sevdim, içindeki mesajı da bilgileri de... Ellerine, yüreğine sağlık. Ben de fırsatım olup izleyememiştim Başka Dilde Aşk'ı. Sadece güzel olduğunu duymuştum. Dur ben de bakayım ona:)
Hemen seyredin b3ngü:) sonra yorumunuzu yazarsınız değil mi?
YanıtlaSilİlksen Başarır'ı çok beğeniyorum ben. Ve gerçekten benim de bakış açımı çok değiştirdi Başka Dilde Aşk...
YanıtlaSilEvet Ceren, ne hoş bir film. Filmi çok sevdim. kendime ise gene bi "yuf!" dedim:)
YanıtlaSilTabii ki seve seve yazarım :)
YanıtlaSilEngeller bizlerin beyninde Sevgili Hayal Kahvesi ve yıllardır bir türlü kıramıyoruz bu engelleri sadece göstermelik kırarmış gibi yapıyoruz. Mesela metro engelli olanlara daha duyarlı yıllarda yapıldı değil mi? Normal yaşlı bir insanı bile korkutacak şekilde düşünülmeden yapılmış, rampaların neredeyse tümünün eğimleri yanlış kaldırım yükseklikleri yanlış,bina girişleri yanlış, otobüs durakları yanlış, üst geçitler yanlış, sesli trafik ışıkları çok yerde çalışmıyor. Yani gibi görünmek için yapılıyor herşey. İlla tekerlekli araba değil bir sürü engel var karşılaşılan. Ben kendini bir halt sanan blok yöneticisiyle apt girişine yapılan abanoz ağacı(!) rampa için kıyasıya kavga ettim sokak ortasında. Asıl amacı yük taşımak herhalde rampanın ama o işlevi bile göremez kesin, bizim blokta ablamda dahi ayağından rahatsız olan 3 komşum var. Adam kavga arasında rampayı överken son söz ne dedi biliyor musun bu rampa portatif kışın kaldırabiliyorsun depoya. EE pes dedim.
YanıtlaSilBaşka dilde aşk çok güzel bir filmdi. bir de 86 yapımı the children of e lesser god filmi vardı beğenerek izlediğim eğer seyretmediysen tavsiye ederim. sevgiler.
YanıtlaSilBugün (reklama girmiyordur umarım) Özdilek alışveriş merkezine gittim.
YanıtlaSilVali filan gelmişler. Bir dolu engelli ile söyleşi vardı. Daha sonra söyleşi bittiğinde engelliler mağazanın dörtbir yanına dağıldılar alışveriş için. Yanlarında yakınları ve aileleri vardı. Küçücük bir kız gördüm. tekerlekli sandalyesini sanki bir bisiklete binmiş çocuk sevinciyle kullanıyordu. Kullanılmaktan harabolmuş sandalyenin tekerleğini cılız kolları ile nasıl usta ve çevik hareket ettiriyordu inanamazsınız.
Sonra askıdaki kıyafetlere bakan genç bir karı koca gördüm. Boylarının uzunluğu dikkatimi çektiği için baktım. Etrafında iki küçük çocukları neşeyle ve çığlık çığlığa birbirlerini kovalıyorlardı. Anne ve babaları işaret diliyle anlaşıyordu. İkiside konuşma özürlüydü demekki. İkisi de basketçi gibi uzun boylu nerden birbiyleriyle tanışıp bu kadar yakışmışlardı hayret ettim.
Bugun hepsinde bayram sevinci vardı. Her seneki anma günü onlara ümit olsun ve dilekleri gerçek olsun inşallah.
Offf Offf demek istiyorum. Kaldırımlar, otobüsler, metro, metrobüs, kamu ve şirket binaları....nerden tutsak elimizde kalıyor! Bunları düzeltemeyen düzeltilmesi yönünde tavır koyamayan bizler özürlüyüz!
YanıtlaSilSelam Fiamma, biliyorsunuz 3 Kasım Engelliler Günü ya... Ne yapmak lazım biliyor musunuz? O yolları, binaları yapan insanların kimilerini tekerlekli sandalyelere oturtmak, kimilerinin gözlerini bağlamak, kimilerinin ellerini kollarını bağlamak lazım. Bırakmalı bakalım yaptıkları yollarda, insaa ettikleri binalarda nasıl dolanacaklar?
YanıtlaSilYok ama hiç birimiz masum değiliz.
Başımıza gelmeden görmüyoruz, duymuyoruz, konuşmuyoruz.
Çok fenayız!
HurryUp, hergün böyle olmalı.
YanıtlaSilDu bakalım, "engelsiz sanat"ın sergisine gitmeli:)
Bolat çok haklısın. Her zaman yemeğe gittiğim lokantaya, ne zaman ki tekerlekli sandalyeli arkadaşımla gittim, o zaman anladım ki daha yeni yapılan bu lokanta engelliler hiç düşünülmemiş. Hemen bir sonraki gelişimde eğer rampa olmazsa şikayetçi olacağımı ve asla bir daha yemeğe gelmiyeceğimi ve duyuracağımı zerafetle söyledim:) Bir sonrakinde zerafet sergilemeyeceğime eminim:))
YanıtlaSilEvet Bolat hepimiz kabahatliyiz.
kelebek ve dalgıç Filmini de tavsiye ederim..
YanıtlaSilGnŞ..
selam GnŞ, kelebek ve dalgıç'ı seyretmemiştim. fırsat bulur bulmaz izleyeceğim. sağolun.
YanıtlaSilLovely.
YanıtlaSilthebookness.blogspot.com
Biraz geç oldu ama gördüm ve okudum... Keşke herkes sizin kadar duyarlı olsa...
YanıtlaSilO zaman ben bu yazıyı da dernek sayfasında paylaşır, ardından da sizin kadar güzel diğer insanlar da kampanyanın giderek büyüyeceğini şimdiden muştulasınlar birbirlerine diye web sayfamızın adresini veririm:)
http://yorganaltindakiler.org/
Sevgiler...
The Bookness, thanks:))
YanıtlaSilSelam Cüneyt aklım sizin sergide biliyor musunuz? Umut ediyorum ki bizim şehre de gelir sizin sergi:)
YanıtlaSilOlmaz mı? Ne olacak ki:))
Şimdiden Ankara, Gaziantep ve Zonguldak listede... Bakarsın size de konuk oluruz. Neden olmasın.
YanıtlaSilAaa! Cüneyt mutlaka İzmit'e bekliyoruz:) Ne gerekiyorsa yapalım.
YanıtlaSil