Sevgi Soysal'ın kitaplarını uzun zamandır elime almadığımı yeni farkettim. Düşünebiliyor musun kırk yaşında ölmüş Sevgi Soysal. Ne kadar genç! Gene böyle bir kış günü dünyamıza veda etmiş. Kırk yıllık ömrüne üç evlilik, üç çocuk, dokuz kitap sığdırmış. Arkeoloji okumuş. Radyo’da, TRT de çalışmış. Çevirmenlik yapmış. Düşünce ve ifade etme suçu'ndan yargılanan ve sonrasında af yasasından yararlanan yazarlarımızdan biri de Sevgi Soysal'dır. Bakmak adlı kitabında anlattığı ibretlik bir makalesi vardır. TRT den yeni atıldığı sıralarda, sıkıyönetim mahkemesinde "halkı suç işlemeye tahrik" suçundan yargıç karşısına çıkmış. Yargıç Sevgi Soysal'a mesleğini sormuş. Henüz karşılığını beklemeden "Yaz, ev kadını yaz." demiş. İtiraz edecek olunca yargıç sözü Sevgi Soysal'ın ağzına tıkamış. "Nesin ya?" demiş. Elbette derdi ev kadını olmak değildir Sevgi Soysal'ın. Ev kadınlığını küçümsemek maksadında değildir. Çünkü tüm kadınlar en zor ve nankör işin ev kadınlığı olduğunu bilirler. Derdi makalesinde anlattığı gibi kadını ev çerçevesinde gören, kadının coğrafyasını daraltmak isteyen zihniyettir. Düşünmüş Sevgi Soysal... "TRT'ci" dese, öyle bir meslek yok. "gazeteci" dese, onca yıl çalışmasına rağmen basın kartı yok. "Yazar" dese... Diyecek demesine ama... Göze alamıyor... Çünkü daha önce bir kitabı hakkında çıktığı başka bir mahkemede "yazar" dediğinde cevabını almış. "Yazıyormuş, ne yazdığını biliyoruz, yazıyormuş..." diye hâkim Sevgi Soysal'ı azarlamış. Gene de bir cesaret "Yazarım" demeye karar vermiş ki... Yargıç "Ev kadını değilmiş, nesin ya? TRT'den atılmışsın işte." demiş. İşte o zaman artık dayanamamış Sevgi Soysal.... "Siz yargıçlıktan atılırsanız, ev erkeği mi sayılacaksınız?" demiş demesine ama hâkim duruşmadan atmış Sevgi Soysal'ı tabii... O sıralarda hep mahkûm olunduğundan bu durumu önemsemediğini yazıyor bu makalenin devamında. Kıvrak zekalı, ince alay ustası bir kadındır Sevgi Soysal. Ve her zamanki muzipliğini yapıyor. Bu durumun kendisine faydası olduğunu, böylece mahkeme âdabı konusunda bilgisinin arttığını söylüyor. Demek ki bizim memlekette yazarlık kadında "ev kadınlığı"na, erkekte ise "mesleksiz"e denk düşüyor. Sait Faik'in ünlü ilk pasaport alma hikayesi vardır ya hani... Polisler soruyorlar mesleğini... "Yazar" diyor. Belge istiyorlar. Hiçbiryerden alamıyor. O kadar basılı kitapları var. Yeterli olmuyor. Pasaportuna "işsiz" ya da "mesleksiz" gibi bir kelime yazılıyor. Ne fena! Halen "yazar"lık meslek olarak kabul edilmiyor mu acaba?
bildiğim kadarıyla hâlâ kabul edilmiyor. 'serbest meslek' olarak geçiyormuş. pasaportlarına genelde öyle yazılıyormuş bu cemiyettekilerin(sadece yazarlar değil diğer bazı ünlüler için de).
YanıtlaSilSevgi Soysal ın mahkeme salonundaki trajikomik hikayesini biliyordum da Sait Faik le ilgili trajediyi de öğrenmiş oldum senden...teşekkür ederim...
YanıtlaSilSevgi Soysal'ı daha önce tanımıyordum. Geçen sene gazetede ölüm haberini görünce, ne kadar da güzel bir kadınmış, ne kadar acı bu yaşta ölmesi dedim. Ama sizin yazdıklarınızdan sonra Sevgi Soysal'ın kitaplarına bir bakmam lazım geldiğini düşündüm.
YanıtlaSilYazarlık da bir meslektir. Reklam yazarlığı gibi. Fakat mesleğihn ne dir denince de reklamcıyım a denebilir. Çünkü reklamcılık ana daldır. Aynı şekilde gazetede ben önce ressam olarak işe başlamıştım. Ama gazeteciliğe hisqzmet ettiğim için mesleğim gazeteciydi. Yazarlık mesleği daha çok kitap yayıncılıgı sektöründe etkindir. Yayıncıyım demiyeceğinize göre. Ben yazarım diyebilirsin.
YanıtlaSilşu dünyada emeği en fazla olanlardır yazarlar yazdığım için biliorum çok fazla emek harcanıyor..
YanıtlaSilsevgiler...
40 yıllık bir ömre neler sığdırmış... kendi adıma ne kadarüzücü ki ben ismini senin aacılığınla öğrendim...
YanıtlaSilyazarlık bir meslek olarak kabul edilmiyormuş, çok acı evet... benim gözümde gerçekten en kutsal, en özel mesleklerden biridir, özel bir ruhtur-yetenektir yazabilmek...
daha çok yolumuz var..ama yazarlar.. özllikle Sevgi Soysal gibi nice iyi yazarları olan bir ülkede aydın geçinenler bile, kitaplarını raflarına dizenler bile hak ettikleri değeri vermeyen bir ülkede yazarlığın meslek sayılmaması bir üst kimliğe bağlanma gereği de normal diyeceğim her ne kadar anormal buluyorsam da..ve yazar olup da bunu sineye çekmek de ne denli zordur..
YanıtlaSilSelam Maceraperest, inanın ben de bilmiyorum. Bir yazarla muhabbet ettiğim ilk anda mutlaka soracağım:)
YanıtlaSilPınarpare, blog yazıları iyi oluyor. Birbirimizden bilmediklerimizi öğreniyoruz değil mi? Ne güzel:)
YanıtlaSilSihirli Süpürgee, maalesef Türk Edebiyatı'nın çok değerli yazarlarını bilmiyoruz. Oysa onların kitaplarını okumak müthiş tat veriyor. Anlatılacak gibi değil. İlla okumak gerekir:)
YanıtlaSilSelam Profösör, tabii ki "yazarım" denir ama illa belge isteniyor ya..
YanıtlaSilYazarlık belgesi var mı? Bilemiyorum:)
Reçelim, çok haklısınız. Feci meşakkatli bir iş olmalı yazmak:))
YanıtlaSilSelam Nini, Sevgi Soysal ilk cesur kadın yazarlarımızdan biridir. Onun kitaplarını okumak, bilmek gerekir.
YanıtlaSil35 yıl önce ölmüş. Anlatım dili çok güzel, akıcı ve günceldir. Seveceğinize eminim. Okuyun derim:)
Selam Dayatılanla Yaşamak,ne güzel anlatmışsınız. Edebiyatımıza sahip çıkmalıyız. Sağolun:)
YanıtlaSilEkoldur, okuldur Sevgi Soysal :)
YanıtlaSilTam final cümle olmuş Bolat:) Aynen!
YanıtlaSil"Ekoldur, okuldur Sevgi Soysal :)"
Yazarlık kadrosu vardır. Bir de yazarlık yapmak için sözleşme vardır.
YanıtlaSilAaa! Çok iyi. Sevindim profösör.
YanıtlaSilBilgilendirmeniz için teşekkür ederim:)