Son günlerde çok sevip,vazgeçemeyip, bir tutkuya dönüşünce yazma isteğim, büyük ustalardan misaller veriyorum. İşte bakın demek istiyorum, böyle bir şey yazmak sevdası, sanki bir çeşit gönül yarası... Dün Sait Faik "Yazmazsam çıldıracaktım." diyordu. Bugün ise Edip Cansever'i konuk edeceğim kendi yazılarıyla bloğuma... Hani her gün yazma gayreti içindeyim ya... Hatta aynı gün birden fazla yazı yazarsam ve atlarsam daldan dala muhtelif konulara... Olur olur... Olur a! Demek istiyorum ki sakın şaşırma... Yazmak bir nevi müptelalık veya bir nevi hastalık galiba... Bu nedenle yazarlardan misaller vermek istiyorum. İhtiyacım var mahçubiyet duygumu yatıştırmaya...
Bakın ne diyor Edip Cansever "Yazmak"ile ilgili:
"Yazmak istiyorsun ya,yazmak yani, kolay mı sanıyorsun bunu? Neyi yazmak, niye yazmak, nasıl yazmak demiyorum.Yazmak yalnızca. Çok yapay bir şey! Ve yazmak üzerine yazılan her şey,sanki bu yapaylığı gizlemenin bir yolu. Bir şir yazıyorsun; ne demek bir şiir yazmak? Bir şeyi duydun,düşündün,bunu başkalarına iletmek istedin. Olacak iş mi bu. Biz bir şeyi güzel bulduk mu kendimize saklarız onu;kimseye vermek,bölüşmek bile geçmez alımızdan. Ama şiire gelince.. Olmuyor,bir yapaylık var bana kalırsa. Kendimizi tarif etmekten hoşlanıyor muyuz yoksa? O zaman da sıradan bir insanla ozanı ayıran nitelik ne?
Bence bir anlamı var yazmanın; dünyaya yazmak biçiminde çıkmak. Sanki bir yazı makinesi gibi. Gördüğün, duyduğun,düşündüğün vb. durmadan harflerini oynatıyor senin. Kaçınamıyorsun. Ya doğal bir şey bu, ya da hastalık. Ne olursa olsun gerçeğin ta kendisi. Bir ıhlamur ağacı gerekir mi dünyaya? Ihlamur ağacı olmasaydı olmaz mıydı? Bilmem. Ama var ıhlamur ağacı. İnsanın bir "yazmak" olarak olması gibi. Akarsu da var,kayanın içine gömülmüş bir zümrüt de. Yazmak, insan olarak biçimlenmiş bir edim.O kadar ki -ve inan buna-sen yazmasan bir başkası yazacaktı yazılması gerekeni. Bir Dostoyevski olmasaydı bile, Karamazov Kardeşler yazılacaktı gene de. Ben böyle düşünüyorum. Böyle düşündüğüm için de kızmıyorum kendime,yapay bulmuyorum yaptıklarımı ve yazdıklarımı. Hatta yazmazsam kötülük yaptığıma inanırdım. Bir ıhlamur ağacını kesmekle, kendimi yazı yazmaktan alıkoymak aynı şey. Yada ıhlamur ağacının olmasıyla benim olmam anlam bakımından farklı değil. Bundan sonrası ayrıntılar..."
Böyle diyor işte büyük şair Edip Cansever. Bir Sait Faik ve bir Edip Cansever'le kendimi mukayese etmem mümkün değil. Cüret edebilir miyim? Asla! Ben demek istiyorum ki "yazmak" böyle bir sevda işte; dedikleri gibi bir şey. Kendini ıhlamur ağacı olarak hissetmek gibi mesela!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder