Bir ara gazetede, "Aynayla Konuşmalar" başlıklı, "Yılmaz Erdoğan kendisi sordu, kendisi cevap verdi" diye bir yazı vardı. Yılmaz Erdoğan kendisiyle röportaj yapmış. Ünlü sanatçının o hafta Neşeli Hayat adlı yeni filmi vizyona girmişti. Tabiyatıyla, hem filmi, hem de kendisi gündemdeydi. Gazetedeki ropörtajın en başında Yılmaz Erdoğan kendisine: "Sizinle röportajı direk yapmak daha uygun olur diye düşündüm."diyor. Gene Yılmaz Erdoğan cevap veriyor: "Evet, bence de kendi kendimize konuşup kaydedip sonra onları çözmek falan aptalca olur. Bana siz mi diyeceksin...iz.." Cevap veriyor gene kendisi: "Bence soru sormak için en ideal mesafe bu. Öyle soğuk bir siz değil ama gene de siz. Siz de uygun görürseniz."
İşte ropörtajın, bu "sen" ve "siz"li muhabbetine bayıldım. Bu konuyu çok önemsiyorum. Çünkü daha tanışır tanışmaz, tanıştığı iki üç dakika içinde "sen" diye hitap edenlere gıcık oluyorum. İlk tanıştığı birinden "siz" diye hitap etmesini beklemek, insanın kendisini karşısındakinden üstün görmesi anlamına gelmez ki. Bırakın Yılmaz Erdoğan gibi şöhretli bir sanatçıyı, benim gibi köy insanın da, insani ilişkilerde mesafeyi koruma hakkı vardır. Üstelik bu insanın en doğal hakkıdır. İlk kez karşılaştığı birine, tanışır tanışmaz "sen" diye hitap eden kişiyi samimi yada sıcakkanlı biri olarak kabul etmem de mümkün değil. Üstelik karşımdaki kişi benimle samimi olmak isteyebilir ama bakalım ben onunla samimi olmak isteyecek miyim? Belki konuşmamız ilerledikçe, kendisi de benimle bir daha konuşmak ya da görüşmek istemeyecek. "Sen" diye hitap etmemiz için biraz zaman tanımamız gerekmiyor mu birbirimize? Bu kadar acele niye? İlk kez tanışmalarda "siz" diye hitap edilmeye dikkat edilse keşke... Yılmaz Erdoğan'ın dediği gibi: " Öyle soğuk bir "siz" değil ama gene de "siz.""
Üstelik kimi zaman insan, çok iyi tanıdığı, uzun zamandır tanıdığı, çok sevdiği birine de "siz" demeye devam etmek isteyebilir. Bu samimiyetsizlik değildir ki. Bilakis bazı ilişkilerde, samimiyete verilen değerdendir.
Şimdi bu kadar "sen" "siz" muhabbeti yapmışken, Selahattin Pınar'ın Hicaz bestesinin sözlerini hatırlamadan olur mu? Hani Fuat Edip, 20 li yaşlardayken rüyasında gördüğü bir kıza aşık olur. Yıllarca o kızı bulma hayaliyle yanar tutuşur. Ailesinin baskısıyla evlenir bu arada. Aradan yıllar geçer. Hayalindeki kıza olan aşkı artarak devam eder. Bir bahar akşamı Acıbadem'deki Çamlıca Kız Lisesi'nin önünde bir kız görür. Şair donar kalır olduğu yerde. Adeta çakılır. Çünkü bu kız, yıllar önce rüyasına giren ve şairi aşkından divaneye çeviren kızdır. Kız şairin halini farkeder. Mahçubiyetinden boynunu eğer. Yapacak bir şey yoktur tabi. Adeta kalbinden mıhlanmış olan şair şu mısraları fısıldar: "Bir bahar akşamı rastladım size.. Sevinçli bir telaş içindeydiniz.. Derinden bakınca gözlerinize.. Neden başınızı öne eğdiniz? İçimde uyanan eski bir arzu.. Dedi ki: yıllardır aradığın bu.. Şimdi soruyorum büküp boynumu.. Daha önceleri nerelerdeydiniz?" Şimdi yıllardır hayaline aşık olduğu kıza, ilk rastladığında "siz" diye hitap eden şairin, aynı sözleri "sen"li olarak söylediğini düşünsek sözgelimi, aynı zarafeti, aynı inceliği okuyana ya da şarkıyı dinleyene geçirebilmesi mümkün olabilir mi? İlk tanışmada "siz" demek, böyle bir şey işte... Öyle soğuk bir siz değil ama... Gene de SİZ.
Sevgili Vildan,
YanıtlaSilTebrik ederim güzel yazınız için; ilginç bir konuyu işlemişsiniz yazınızda, 'Siz' hitap şeklinin ilk tanışmalarda iletişim kalitesini artırdığına inanıyorum 'saatin kaç' diye sormak yerine 'saatiniz kaç" daha kulağa zarif geliyor ve insan olarak kullandığımız sözcüklerin zarif olması, seçtiğimiz sözcüklerin bir incelik taşıması bize çok şey katıyor, varsın, aksini düşünen, aksini uygulayan bir kalabalık olsun, biz, 'Siz'in bize kazandıracağı o ince davranışla yaşantımızı zarif bir yolda kuralım, sevgiler, saygılar...
Teşekkür ederim zarif yorumunuz için..Sağolun..
YanıtlaSilİnternette tanıştılarlar
YanıtlaSilReelde anlaştılar
Kız güzelmi güzel, ona hayran
O biraz aykırı, kıza kurban
Biri kısa biri uzun
Biri yaşlı biri genç
Biri avam biri zarif.
Anlaşamadılar ayrıldılar.
Biri hep siz, biz
Diğeri alınıyor
buluyor bunları sammiyetsiz.
Dilekcim.. Sen bu şiiri hikayeye çevir:)
YanıtlaSilNe tatlı yazmışsın..
GİZLİ NOT: O değil de Dilek, ellerine sağlık.. Eve bırakmışsın ya patlıcan salatasını.. Şahaneydi valla.. Utanmasam parmaklarımı yiyecektim.. Öyle böyle değil:) Çok teşekkür ederim.
Afiyet olsun Vildancığım. derin dondurucuya atmak için yaptığın bütün közlemeleri şimdide bitirivermişiz. kimini yogurtlayarak kimini hünkar beğendi yaparak kimini alinazik gibi yiyerek bırakmamışız. Tam bir patlıcan yamyamıyız. Patlıcanda nikotin varmış. Bizim bünye sigaraya ihtiyaç duyuyor da..bulamayınca nikotini ordan mu temin ediyor acaba. Eh bünye bu ne isterse bulmak lazım
YanıtlaSilBugün bünyemiz kabak yemeğine geçtik. Akşama ha
zır bil. Yemezsen gönlüm kırılır bak.
Sevgilerimle :)
Dilek, bu yorumunda "derin dondurucuya atmak için yaptığın bütün közlemeleri bitirivermişiz" diye yazmışsın ya yanlışlıkla.. Oysa "yaptığım" demeliydin.. Acaba ne zaman yaptım diye derindondurucuya baktım iyi mi:)
YanıtlaSilKabak da gelmiş ben evde yokken.. Ellerine sağlık canım.. İyi de ben seni ne zaman görecem:)