11 Ağustos 2010 Çarşamba

Özlemişim Seni Akıdeşşş!



Hani geçen kış bağlama çalmaya heves ettiğimi anlatmıştım hatırlıyor musun? Sonundan yakalamıştım da Kocaeli Belediyesi'nin ücretsiz bağlama kursuna, iki ay haftada bir gün üç saat devam etmiştim.. Bir bağlama almam gerekiyordu tabii.. İzmit'teki müzik evine bağlama almak niyetiyle girmiştim. Envai çeşit bağlama vardı.. Kimini elime almıştım. Kimini uzaktan seyretmiştim. Nedense hiç biri içime sinmemişti. Tam bağlama almaktan vazgeçip dışarıya çıkıyordum ki onu görmüştüm. Tüm bağlamaların arkasında, akça pakça ve kızıl saçlı bir güzel adeta bana bakmış ve muzipçe tebessüm etmişti.. O, tebesüm edip gülümseyince bana, bir an elime almaktan korkmuştumda, görevliye o bağlamayı parmağımla işaret etmiştim. Görevli bana tebessüm ettiğini düşündüğüm bağlamayı, gizlendiği yerden çıkarıp elime vermişti. Görevli bağlamayı gizlendiği yerden çıkarıp bana verince, bağlamanın sapından resmen elime bir enerji geçmişti. O enerji sanki gidip gönlüme çöreklenmişti.. Evet.. Evet.. Sahiden çöküp kalmıştı gönlüme... Diyebilirim ki bağdaş kurmuştu çöküp kaldığı yere.. Bağlamanın sapından elime geçen enerji, gönlüme bağdaş kurup yerleşince, bu bağlamadan vazgeçememiştim işte. Demiştim ki görevliye :" Ben bu bağlamayı alacağım!" Bu bağlamayı inan ki ben seçmemiştim. Adeta o beni seçmişti. Yemin ediyorum resmen karşıdan bana bakıp gülümsemişti. Bana gülümseyen bağlama, bağdaş kurup yerleşince gönlüme, kulağına eğilip, sessizce "Gönüül" diye seslenmiştim. Tam kulağına eğilip, nedense "Gönüül!" diye seslenince, parmağım değmemiş miydi bağlamanın tellerine? Parmağım değince bağlamanın tellerine, bağlamanın tellerinden bir ses çıkmıştı tabii.. Bağlamanın tellerinden ses çıkacaktı elbette. Ama bu ses farklıydı diğerlerinden. Nasıl anlatsam sana? Biliyorum gene inanmayacaksın bana. "Bağlama canlı mı?" diyeceksin hatta... İster inan, ister inanma... Çıkan ses resmen "Al beni!" demişti. Dayanamayıp almıştım ve bağlamamın adını Gönül koymuştum. Sonra Gönül'le türkülerin menzilinde gezinmeye başlamıştım.. Kursta üç- dört türkü çalmayı öğrenmedim değil, öğrenmiştim.. Sonra kurs bitti.. Biz köyde oturuyoruz ama yaz gelince daha serin olur diye köyün köyündeki eve göçmüştük.. Gönül köyümüzdeki evde kalmıştı.. Gönül'ü yalnızlık hissetmesin diye kitaplığın rafına dayamış bırakmıştım.. Anlayacağın Gönül'ü kitaplarıma emanet etmiştim.. İki aydır elime almamıştım Gönül'ü iyi mi? Mübarek Ramazan ayına ulaştık çok şükür. Benim ofiste köyde olunca, köyün köyünden köyümüzdeki eve gerisin geri göçtük.. Eve geldim ki .. O ne? Bizim kız dayanmış kütüphaneye.. Nasıl nazlı nazlı bakıyor öyle.. Hımm.. Acaba bana küstü mü, diye düşündüm.. Çekine çekine aldım elime.. Okşadım usulca sırtını şöylee.. Kara tezeneyi vurdum tellerine.. fa mi fa re mi dooo / mi remi re do re sii / Heyyy! Şu Metris'in önü bir uzun alan / Bir tek seni sevdim gerisi yalan.. Off! Aynısı oldu gene.. Nedir bu? Sanki bağlamanın tellerinden notalar tek tek ses olup çıkıyor... Çıkıyor da damardan damardan ezgi olup giriyor... Gidiyor... Gidiyor... Gidiyor... Tokmağın çana vurması gibi yüreğimi "çııınnn" diye titretiyor. Şahane bir şey bu.. Eğildim Gönül'ün kulağına.. "Özlemişim seni akıdeşşş" dedim. "Bu yılda kaldığımız yerden devam ederiz inşallah.." Şu Metris'in önüüüü... Bir uzun alannn.. Bir tek seni sevdimmm.. Gerisi yalannn.. Gerisi yalannn..

5 yorum:

  1. Hayırlı Ramazanlar Vildan Hanım :) Bundan böyle Gönülle gönül tellerini bol bol titretirsiniz umarım :)

    YanıtlaSil
  2. Kendimi iyi hissettiren bir yazı.
    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. Vildancığım şu gönülle tanıştırsana beni. Hikayesi bizim evdeki gitara cok benziyor.
    Hem de ikiside galiba aynı dükkandan çıkma.
    Onca gitar arasından duruşu agırbaşlılığı oturaklılığı ile dikkatimi çekmişti. Tellerine ilk dokunduğumda ben sizdenim dedi sanki. Sesi bir tanıdıktı. Hayat tecrübesi olan biri gibi sohbeti sözü yerinde idi. Tornadan yeni çıkmış bir gitar nasıl bu denli cok şey anlatabilirdi ki. Oğluma iyi bir arkadaş gibi refakat etti.
    Bir gün gitarı elimizde evirip çevirirken bir çatlak bulduk. anahtarları ile notaların başladığı ara bileziğe gizlenmişti. Anladık ki bu gitarın geçmişten gelen bir gönül yarası var. O zaman daha çok sevdik gitarımızı evimizde sarıp sarmaladık. Bazen ne düşünüyorum biliyormusun. Acaba ruhlar bazen gitarlara girip sevdikleri unutamadıkları kişilerin evlerine sohbetlerine misafir olabilirlermi. Eğer öyle ise sevip beğenip aldığımız nesnelere daha bir özen göstermelimiyiz. Hadi gel senin gönülle benim gitarı bir araya getirelim. bakalım birbirlerine ne sitemler edecekler.
    Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  4. Demek gitarın geçmişten gelen bir gönül yarası varmış öyle mi?
    Hımm.. Doğrudur.. İnsanlar gibi nesneler de kimi zaman maalesef yara alırlar..
    İnanırım ben buna..
    Şuna da yürekten inanırım hatta..
    Yaşamlarında yara alanlar, yaralarından birbirlerini tanırlar.. Mutlaka...

    YanıtlaSil
  5. Bu nasıl bir cümledir ki düşünüp kaldım ööle.

    ''Yaşamlarında yara alanlar, yaralarından birbirlerini tanırlar..''

    Bu söz sanki koca bir romanın özetini barındırıyor gibi.
    Dur ben biraz daha düşüniyim.

    YanıtlaSil