25 Ekim 2010 Pazartesi

Bir Kere Daha Anladım Ki Ben Şehrimi Çok Seviyorum!

Bir kez daha anladım ki ben  şehrimi çok seviyorum. Başka bir şehirde olduğumda, hele şehrimden uzun süre uzak kaldıysam, 41 plakalı bir araba gördüğüm vakit yüreğim pır pır ediyor. Doğma büyüme İzmit'li olunca insan, girip yüzemiyor olsam bile, yaşadığım şehirde deniz varsa, hele yaşadığım şehir İstanbul'a çok yakınsa, hele arkadaşlarım, ailem yaşadığım şehirde bulunuyorlarsa, ölürüm ben o şehre.. Tamam, adamakıllı bir kitapçısı yok, Zagor arasam çizgi roman satan yok, tamam dağlık tepelik bir şehir düz ve boş alanı pek yok... Ama bir şehre ait hissediyorsa, kişisel tarihinin izlerini o şehrin okullarında, sokaklarında, çınar altı yollarında görebiliyorsa insan, herşeyi ile o şehri sahipleniyor biliyor musun? Mesela futbolla ilgisi olmasa bile Kocaelispor'un 3.lige düşmesinden hazin bir efkar duyabiliyor. Tersine şehirle ilgili güzellikler görünce de sanki kuş olup kanatlanmışcasına, kendini  çocukça bir sevinç telaşı içinde bulabiliyor. Neden anlatıyorum bunları biliyor musun? Elimin altında üç tane dergi var. Üçünde de İzmit'li hemşehrilerimin  izleri var.

Dün istanbul'daydım. Kitapçıda dergilere bakıyordum. İz dergisini bilir misin? Yayın Yönetmeni Ara Güler'dir. Eee, Ara Güler adını görünce  anlarız ki bu dergi fotoğrafçılıkla ilgilidir. İz dergisini her zaman satın almasam da  içindeki fotoğraflara  bakmayı çok severim. Fotoğrafların an'ı dondurması heyecanlandırır beni. Hele İz dergisindeki fotoğraflar her daim ilgimi cezbeder. Dün gene dergiyi aldım elime. Şöyle bir sayfalarını dalgalandırdım ki o ne? Tam orta sayfasında Fethiye Caddesi-İzmit-Türkiye yazmıyor mu? Siyah beyaz bir fotoğraf. Fotoğrafçısı ise... Hey, fotoğrafçısı hemşehrim Cem Turgay.  Cem Turgay'ın babası Cemal Turgay'ın fotoğraflarını seyretmekle geçmişti ömrümüz. İşte en üstteki fotoğraf. 1958 yılında  dondurulmuş bir İzmit an'ı... Ne kadar güzel bir fotoğraf değil mi? Bir vakitler İzmit'in içinden tren geçerdi. Ah canım şehrim benim... Besbelli ki  İzmit bir oyuncu edasıyla  pozlar  vermişti  bu baba ve oğula.  Bana göre  İzmit'in görsel tarihini en güzel yansıtan fotoğrafçıdır Cemal Turgay. Ve şimdi sıra oğlu Cem Turgay'a gelmişti. Cem Turgay'la sanıyorum  aynı dönemlerde aynı lisede okumuştuk. İz dergisinde bir hemşehrim tarafından çekilen şehrimin fotoğraflarını görmek şahane bir şeydi. Hemen aldım tabii ki bu ayki İz dergisini.

Futboldan hiç anlamam. İyi de neden elim Goal dergisine gitti. Tamam rengarenk dergi kabıyla enerji fışkıran bir hali vardı derginin. Karşıdan bakınca "Gel beni al, enerjim sana geçsin" diyordu sanki. Ama hiç futboldan anlamıyorum ki. Dergiyi naylon poşetinden çıkardım. Kapağını çevirdim. Editörden diye bir köşe yazısı.  Köşe yazısının sol tarafında da editörün fotoğrafı. Hey... Bu fotoğraftaki editör benim hemşehrim. İzmit'li. Ege Görgün.  Yazısını okuyorum ayak üstü. Tam şu satırlara gelince kalakaldım.  Diyor ki: "Siz şu anda elinizde bir futbol dergisi tutuyorsunuz çünkü, ve bu sizin bir futbolsever olduğunuzun en önemli ve en gerçek kanıtı.  Ödülünüz ise futboldan müthiş bir keyif almak, futbol sayesinde mutlu olabilmek. Bunların gerçekleşmesi için ille de maç seyretmeniz gerekmiyor üstelik.  Bir futbol dergisi okumak, bir blog takip etmek, futbol üzerine düşünmek ve hayal kurmak, belki de futbol hakkında yazmak..." Aaa! Ege Görgün bunları bana yazmış sanki. Ben futboldan anlamayan ama futbol  seyircisi üzerine hayal kurup bloğuma yazı yazan biriyim. Şaşırdım kaldım vallahi. Şimdi nasıl kıyarım ben bu dergiye. Hemşehrim Ege Görgün editörü diye Goal dergisini satın aldım.

Bir kaç ay önce gene hemşehrim Şenol Bezci'nin karikatürleri var diye Birikim dergisini satın almıştım.  Burada uzun uzun anlatmıştım. Şimdi elimin altında Goal Futbol Dergisi, İz Fotoğrafçılık Dergisi ve Birikim Sosyalist Kültür Dergisi var.  Çünkü her üçünde de şehrimin insanlarının izleri var. Bir kez daha anladım ben şehrimi çok seviyorum. Sadece 41 plaka gördüğümde değil, hemşehrilerimin her başarısına denk geldiğimde övünüyor ve mutluluk duyuyorum. Bayıldım bu dergilere.. Bayıldım yemin ederim.

6 yorum:

  1. Selam Vildan,

    Ben de 34 görünce benzer duygular yaşıyorum, ama o kadar çok görüyorum ki :) başka şehirdeysem, benim geçtiğim yerlerden geçmiş midir diye soruyorum kendime...

    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. "bir şehre ait olmak, kişisel tarihinin izlerini o şehrin okullarında, sokaklarında, çınar altı yollarında görebiliyorsa insan"

    benim babam memurdu, o yüzden çok gezdik.bir şehre ait olamamanın sıkıntısını çektim hep.kendimi bir miktar izmir'e ait hissederim,ama yine de tam bir aidiyet değil.ne güzel anlatmışsınız yine.

    YanıtlaSil
  3. Selam Nessuno,

    Bir şehre ait olduğunu hissedebilmek müthiş bir lütuf aslında. Çünkü pek çok insan bu hisleri duymuyor ne yazık ki. Sizin İstanbul'la ilgili yazılarınızda aynı hisleri alıyorum.

    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  4. Selam Kara Kitap
    Babamın memuriyeti dolayısıyla biz de memleketi epeyce dolaşmıştık:)
    Sonra İzmit'te kalakaldık. Ortaokul itibariyle bu şehirdeyim. Ve şehrimi tüm olumsuzluklarına karşın gene de çok severim. İzmir şahane bir şehir Kara Kitap... İzmir'de mi yaşıyorsunuz yoksa?
    Yorumunuz için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  5. maalesef bursa'da yaşıyorum.yine ait olmadığım bir şehirdeyim.neyse ki burda da deniz var da nefes alabiliyorum.deniz görmeden yaşayamayanlardanım ben de.izmit'e yakınım aslında. :)

    YanıtlaSil
  6. Kara Kitap, Bursa'da deniz var demişsiniz ya Gemlik tarafında mı oturuyorsunuz:)
    İzmit'e çok yakınsınız gerçekten...
    Nedense yakın olmanıza sevindim biliyor musunuz..

    YanıtlaSil