27 Ekim 2010 Çarşamba

Bu Hafta İtalyan Usulü Yemekler Var Sofrada...


Sait Faik'in Sinagrit Baba adlı öyküsünü hatırladın mı? Ne güzel bir öyküdür. Şahane  bir Ocak akşamıdır da hani, denize kırmızı rengin türlüsü yayılmıştır. Of, hava lodostur hani... Sinagrit Baba bir balıktır. Ömrü boyunca evlenmemiştir. Yalnızdır. Kendi seçtiği bir balıkçının oltasına yakalanmaya ve daha her tarafı pırılpırılken istediği bir sofraya yemek olmaya niyetlenmiştir. Yakalanacağı oltayı kendisi seçecektir. Niye anlatıyorum şimdi bu öyküyü biliyor musun? Bu akşam özel bir tarifle balık pişirdim. Memleketimin üç yanı deniz. Ne ballıyız! Balığın envai çeşidi var. Ben balık seven biriyim. Balık sevmemin sebebi Sait Faik'tir diyebilirim. Bilmediğim bütün balık isimlerini Sait Faik öykülerinden öğrendim. Sadece balık isimleri olsa iyi... Ya balık halleri... O kadar balık yiyorum Sait Faik'in Sinagrit Baba öyküsünü okumasam balıkların istedikleri oltalara ya da ağlara yakalanmak isteyeceklerini düşünebilir miydim? Aklıma gelmezdi yemin ederim. Biri söylese komik bile gelirdi. Ama Sait Faik diyorsa doğrudur. Çünkü Sait Faik sadece yazar değildir. Sait Faik bana göre öncelikle bir filozoftur. Neyse. Bu akşam pişirdiğim balık sardalyeydi. Hani Çanakkale'nin hamsisi denen balık cinsi. Bu kez memleket usulü değil İtalyan usulü yaptım ama... Adı çok koket bir şey... Şöyle... "Sardine alla beccafico".. Şimdi... Bu hafta İtalyan mutfağına bir dalayım dedim de... Ayıptır söylemesi Sardine alla beccofico'dan başladım. Kilosu 5 liradan bir kilo sardalyeyi bizim balıkçıya ayıklattım. Fileto şeklinde olacak. Yani kılçıklar, baş çıkarılacak. Aslında malzemesi kolay. Her evde olan malzemeler.  1bardak maydanoz, 2 bardak ekmek rendesi, 1 diş sarımsak, tuz, karabiber, 1 yumurta... Sadece her evde olmayacağını düşündüğüm permesan peynir var. Bizim evde her daim az da olsa permesan olur. Çünkü makarna ve salatada rendelenmiş parmesan kullanmayı severim. Şimdi bütün malzemeyi, balık hariç tabii, benim küçük mutfak robotuna koydum. Hoop hepsi aynı ebatta parçalandı. Sonra bir saldalye filetoyu aldım. Üzerine bu malzemeden bolca sürdüm. İkinci sardalye filetoyu üzerine kapattım.  Bütün balıkları bu şekilde hazırladım. Sonra bir tavada sıvı yağ kızdırdım. Hazırladığım sardalyelerin iki tarafını da una buladım. Kızgın yağda kızarttım. İlk kez yaptım ya beccafino usulü sardalyeyi ne olacak diye doğrusu çok merak ettim. Sonra dedim ki içine bu kadar malzeme koysan ne kötü olabilir? Hımm... Tam ağzıma balığı alıyordum ki aklıma geldi. Bu balık hangi denizleri dolaştı? Hangi oltalardan kurtuldu? Sonra Sinagrit Baba gibi acaba yakalanacağı oltayı kendi mi seçti? Sinagrit Baba'ya göre yakalanacağı kişi gururlu bir yoksul olmalıdır mesela, kibirli değil. Cesur olmalıdır, korkak değil. Dürüst olmalıdır, içten pazarlıklı değil. Bu özelliklere sahip olmayanların yakamoz ışıklarına kanmak istemez Sinagrit Baba... Şimdi elimdeki bu balıkta kendini yakalayacak kişiyi seçmiş midir acaba? Hımm... Eğer öğrenmek istiyorlarsa sardalyeler  şunu çok iyi bilmeliler, sevgiyle pişirildiler. Ve iştahla mideye indirildiler. İyi ki denemişim. Hoş oldu vallahi. Yanında bol yeşil salatayla gene fevkaladenin fevkindeydiler. İşte fotoğrafı yukarıda. Hafta sonu kahvaltı için düşündüğüm ise Bruscetta..  Kalın dilimlenmiş ekmekle yapılıyormuş. Niyetim Trabzon ekmeği ile İtalyan bruscettası yapmak... Hey,  haydi saldalye anlatırken aklıma Sinagrit Baba geldi. İyi de bruscetta yı pişirince hangi öyküyü anlatıp yazdıklarımı süsleyeceğim. Hayal Kahvem bir yemek bloğu değil ya yemek tarifi verirken ya öykü ya filme bulamadan servis yapamıyorum da.. Eyvahh! Gördün mü durup dururken iş açtım gene başıma!!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder