Of! Bugün hava şahaneydi. Sanki yazdan kalma bir gündü. Bak şimdi... Mevsim yaz olsa... Hava böyle günlük güneşlik olsa... Nasıl içime kapanırım anlatamam. Dışarıya adım atmam, atamam... Sıcak havayla ya da ne bileyim güneşle falan hiç aram yoktur benim. Ben esinti ve rüzgar seven biriyim. Sanırım düşüncelerimi güneşe çok belli ettim. Biraz güneşe çıksam hemen izini yüzümde hissederim. Hemen lekelenir yüzüm. Eğer güneş kremi kullanmasam var ya, kara suratlı biri olacağım kesin. Güneş kreminin en dehşetlisini kullanıyorum bende... Tamam... Şimdi suratıma baktım da aynada... Şu bembeyaz, güneş ışığı değmemiş suratımla... Vampirellanın hallicesi gibiyim. Olsun... Razıyım bu duruma. Ama şimdi mevsim sonbahar... Ve bu mevsimde rotasından sapar da esinti-yağmur olacağına böyle güneş tüm endamıyla ortaya çıkarsa.. Heyy, güneşin hakkını veririm bu durumda ne yalan söyleyeyim. Bugün bir ara ofiste o kadar darlandım ki kendimi dışarıya attım. Üzerine afiyet karnım nasıl açtı. Midem gurulduyordu resmen. Kıyı kıyı yürüdüm. Sahildeki köfteciye gittim. Oturdum. Derin derin denize baktım. Koca bir mavilik. Kafam karışıktı biraz. Dalmışım. Garson "köfte mi ablacım?" deyince kendime geldim.Toparlandım. Bir porsiyon köfte ve bir piyaz istedim. Her zamanki gibi köftenin yanına pilav, piyazın yanına yeşillik konmamasını rica ettim. Köfte köfte gibi, piyaz piyaz gibi olmalı. Hava olağanüstü güzeldi. Deniz durgun ve masmaviydi. Önümde piyaz ve köfteler... Piyazın fasulyelerinden ve soğanından çatala geçirdim. Çatalı tam ağzıma götürüyorken durdum. Şöyle bir çatalın ucundakilere baktım. Yemek nasıl saygı değer bir niğmettir öyle değil mi? O yemek pişip çatalın ucuna gelene kadar ne emek gerektirir hiç düşünmüş müydün? Piyazdaki fasulye ve soğan sözgelimi... Kim tohumunu üretti? Peki o tohumu hangi köylü toprağına ekti, suladı, büyüttü, topladı, sattı? Böyle bıdı bıdı bunları yazmak kolay. Her biri ayrı ayrı emek vallahi. Satınalan aradaki insanların emeği peki? Belki bu lokantanın sahibi pazardan satınaldı. Getirdi. Hava gazı ya da tüple mi pişirdi? O gazların lokantaya gelmesi için verilen emeklere hiç girmeyeyim. Aşçının emeğine ne demeli? Soğan da aynı işlemlerden geçmedi mi? Hatta soğanı ayıklarken aşçı göz yaşı döktü belki... Ya tuzun üretilmesi peki? Endüstriyel vaziyetlerdeki emekleri hiç anlatmıyorum.Ya salça? Salça için gene teee köye mi gitmeli? Ya da seralara belki... Kimbilir kimler ekti, kimler suladı, büyüttü, topladı, ezdi, salça yaptı? Gene emekçi birileri... Aşçı pişirdi, tabağa koydu. Garson masaya getirdi. Çatalımın ucundaki iki fasulye tanesiyle birkaç söğüş soğana şöyle tekrar baktım. Sahiden ağzıma atacağım bu niğmette ne kadar emek var değil mi? İyi de şimdi bütün bunlar nereden aklıma geldi? Ne bileyim? İyi ki köftede bu konulara girmedim. Koyun nerde otladı? Kim otlattı peki, diye bir başlardım... Başlardım inan ki. Çünkü bazan bir yiyeceği ağzıma atarken bunları düşünmek iyi gelir. Ayırmadan bütün yemekleri seviyorum ya belki böyle düşündüğüm içindir. Bazı insanlar yemeğe hakettiği değeri vermezler ve kolaylıkla çöpe dökerler ya hani... Bence çöpe atarken her yiyeceğe verilen emek düşünülmeli. Hatta yerken de tabii... Çatalın ucundaki piyazı ağzıma attım. Of, lezzeti fevkaladenin fevkindeydi. Piyaz var ya tek kelimeyle şahaneydi.
Emek, yemektir :))
YanıtlaSilBöyle düşünse herkes onca nimet elbet çöpe gitmezdi.
Sonbaharda güneş güzel, deniz güzel...
Sahilde köfte yemek güzeeellll:)
Sevgiler
İstanbulda sadece hergün üç milyon ekmek çöpe atılmaktadır. Bunu kimse görmüyor mu? Ekmeğins hikayesini bilmiuyors mu? Ekmeğin kutsallığının çiğnendiğini bilmiyor mu? O zmn ekmeğimizi israf etmemeliyiz.
YanıtlaSilSelam Profösör,
YanıtlaSilÇok haklısınız.. Ne feci durum değil mi? O ekmek elimize gelene kadar ne emeklerden geçiyor.
Unutuveriyoruz biliyor musunuz, zannediyoruz ki böyle hazır bir anda oluverdi... Farkındalıklar azalmamalı... Unutmamalıyız böyle şeyleri...
Teşekkür ederim.
Selam Newbahar
YanıtlaSilEvet, emeksiz yemek olmuyor maalesef. Hele sevgiyle emek verirse insan, bakın o zaman müthiş lezzetli yemekler oluyor:)
Sevgiler.