23 Mayıs 2012 Çarşamba

İnsanlar İki Ayrılar; Mizahtan Anlayanlar Ve Mizahtan Anlamayanlar!


Geçen sene bu zamanlardı hiç unutmam... Ne yapıp edip becermiştim. Sabah ofiste işlerimi toparlayınca... Heyy... "Ver elini İstanbul!" demiştim.  Hava bulutlu, yağmur yağar mı acaba diye hiiç düşünmemiştim. Anne sözü dinler gibi masum tıpış tıpış Oğuz Aral Sergisi'ne gitmiştim. Gitmeliydim. Bu nasıl bir histir, biliyor musun? Bak, sanırım şöyle anlatabilirim. Yaşam içinde yüreğime değen ve beni zenginleştirdiklerine inandığım bazı insanlar var. Üstelik onlarla illa tanışık olmam gerekmiyor. Var olduklarını bilmem bana yetiyor. İşte Oğuz Aral onlardan biridir. Bir vakitler "kızlar okumaz böyle şeyler deseler" de, ailemden gizli gizli yolunu gözlediğim haftalık mizah dergisi Gırgır'ın ve memleketimdeki mizah dergiciliğinin babasıdır kendisi. Taşrada yaşayan benim gibi birinin ufkunu açan, düşünerek gülmenin lezzetini lıkır lıkır yüreğime akıtan büyük bir usta olarak görüyorum Oğuz Aral'ı. Ve ardından şimdiki mizah dergilerinin de sadece İstanbul'daki okurların değil, Anadolu'nun taşra şehirlerinde yaşayan insanların da kendilerinden çok şeyler bulabildikleri, düşünürken gülmece lezzeti veren, katkı sağlayacak güzellikte olmalarını diliyorum. Sergiye gittim gerçekten. Oğuz Aral'ın hayatına dair eşyaları, yazı ve çizimleri görünce hem hüzünlenmiş hem de kıkır kıkır gülmüştüm ne yalan söyleyeyim. Şimdi Oğuz Aral'ın kendi el yazısıyla yazdığı mizah üzerine düşüncelerini buraya geçirmek istiyorum. Bak neler diyordu büyük usta?  Huzurla yatsın, yattığı yerden okurunu zenginleştirmeye gene devam ediyor. O sergiyi düşünüp hazırlayanlara gene çok teşekkür etmeli, tekrarını temenni etmeliyim.

"Çok önemli bilim adamları, çok önemli, hem bilimsel görünmek için her şeyi katagorilere ayırırlar. Örneğin insanları ikiye ayırırlar. Akıllılar ve aptallar, kadınlar ve erkekler, eşcinseller ve normaller, siyahlar ve beyazlar, yönetenler ve yönetilenler, zenginler ve fakirler, uzunlar ve kısalar, ihtiyarlar ve gençler, Almanlar ve Avusturyalılar gibi... Aslında bu ayırımların hepsi palavradır. İnsanlar gerçek olarak sadece şöyle ikiye ayrılırlar; mizahtan anlayanlar ve mizahtan anlamayanlar!..
Dünyada insanoğlunun başına ne gelmişse mizahtan anlamayanlar sayesinde gelmiştir. Ispartalılar'ın, Cengizhan'ın, Atilla'nın, Napolyon'un, Hitler'in tarihe malolmuş tek bir nükteli sözünü bulamazsınız. Zaten büyük adamlar gülemez. Onlar asık yüzlü, çatık kaşlı, sert bakışlı ve kahraman duruşlu olmak zorundadırlar. Eğer gülerlerse başlarına çok büyük bir felaket gelir. Yani insanlaşırlar, o zaman... Çünkü gülebilmek sıradan ve gerçek insanların becerebildiği bir iştir. İnsan olmak da adamın başına gelebilecek en büyük felakettir.
Önce en karamsar olanımızın bile günde bir kaç kez tekrarlamadan duramadığı gülme fiili üstüne bir kaç söz etmek istiyorum... Nedir gülme? Beyinde bir elektrik kontağı (kısa devresi) midir?.. Kafanın geriye atılıp yüz kaslarının yana ve yukarıya doğru gerilmesi midir? Yoksa göğüs kafesinden bazen gürültülü ve kesik bazen de hıçkırığa benzer sesler çıkarması mıdır?
Bilirsiniz insanın en büyük özelliği düşünebilmesidir derler. Hatta "düşünüyorum o halde varım derler." Ama, hayvanlar da az çok düşünür... Hatta kompüterler bizden daha yaman düşünür bazen... Benim bir kompüter satrancım var. Beni hababam yenip duruyor. Yenince de bir takım ışıklarını yakıp söndürüyor, biip bip diyor. Oysa ben onu arada bir yenince zafer kahkahaları atıyorum.
İnsanın diğer organik ve sentetik yaratıklara olan gerçek üstünlüğü, düşünme sürecin sonunda gülebilmesidir. İnsanoğlu gülebilme üstünlüğüne ve niğmetine sahip olarak doğan, uzaydaki tek canlıdır. Hatta şöyle bir Almanca deyim öğrendim: "Tiericher ernst" Yani hayvansı ciddiyet... Kasım kasım kasılmayı, değişmez bir ciddi görünümü hayvanlara, gülmeyi insanlara yakıştırmışlar.
Biz bu akşam sinir boşalmasının veya gıdıklanmanın neden olduğu gülmeden değil, düşünce sonucu varılan gülme fiilinden söz etmeye çalışacağız. Yani gülme, komik olan ve mizah sanatını biraz irdelemeye uğraşacağız. Tabii bunu yaparken de elimizden geldiği kadar esnemenizi de önlemeye çalışacağız." Oğuz Aral

7 yorum:

  1. Ne güzel anlatmış Oğuz Aral.
    O halde hep birlikte
    "gülümseyelim"

    YanıtlaSil
  2. Oğuz abiyle birlikte Tekin Aral'ı da rahmetle analım.Onlarla büyüdüm,onlardan aldığım feyzle karikatür adına bi şeylerde yaptım nacizane..hüzünlendim yahu.. :(

    YanıtlaSil
  3. Haydi gülümseyelim Uyuşuk Hayalperest:)

    YanıtlaSil
  4. Levent ne güzel duygularınızı paylaşmışsınız.

    Oğuz ve Tekin Aral kardeşlerle birlikte, öbür dünyaya göçen tüm mizahçılara rahmet gönderelim kandil vesilesiyle.

    Onlar bizi güldürdüler, yattıkları yerde hep gülsünler:)

    YanıtlaSil
  5. arkadaşlar elinizde bu sergiden fotoğraflar varmı?

    YanıtlaSil