Bak ne anlatacağım sana… Dün gece var ya.. Tuhaf bir hal geldi başıma. Yatmadan önce Zagor’un koca bir çizgi romanını okuyup bitirmiştim. Sonra balkona çıkmıştım… Yatmadan önce kafamı kaldırıp uzun uzun gökyüzüne bakmıştım. Allah seni inandırsın, öyle bir mehtap vardı ki gökyüzünde gülümsemesini kıskanmıştım. Sonra yatıp uyumuştum.
Çok iyi hatırlıyorum. Hatta uykuya dalarken işittiğim kendi sesimi, Don Çiko Felipe Cayetano Lopez Martinez Gonzales'in yani kısaca Çiko'nun uyku halindeki "Roonnn! Roonn!" diye çıkardığı sesine benzetmiştim. Zagor okuyup yattım ya bu kadar hayal görmem çok normal diye düşünmüştüm. İşte son hatırladığım buydu. Dalmışım. O ne? RRRUMBLE!... Evet… Evet… “RRRUMBLE!” diye gök gürlemesiyle kendime geldim. Fırladım olduğum yerde. Doğruldum…Olamaz! Allahım ben neredeyim? Sıcacık yatağımda olacağım yerde, bir ormanın derinlerindeyim. Ne zaman buraya geldim? Aaaa! Baktım çevreme şöyle… Darkwood Ormanında değil miyim? Anladım. Dün acının vergisini vermiş, gülün haracını ödemiştim de hüznü demirbaş defterinden düşmeye gelmişti sıra… Sonra Zagor’un macerasına dalınca… Aaa! “Darkwood’un tüm davulları aşkına!” Hüznün demirbaş defterinden düşülmesi için bu ormanda ne işim vardı ki benim? Ne yalan söyleyeyim, önce epeyce tırstım. Sonra topaladım kendimi… Şöyle bir silkelendim. Madem Darkwood Ormanı'ndaydım. Hemen kendime bir silah yapmalıydım. Elimde malzeme yok ki… Ateşli silah icat edemeyeceğime göre… Hımm.. Bakındım… Aklıma bir fikir geldi. Etrafım taş doluydu. Taşların elips formunda olanından hemen bir tane seçtim. Bir de çok ince olmayan düzgün bir ağaç dalı işimi görecekti. Tamam.. Buldum… Üzerimdeki kazağın ucundan azıcık çektim. Yeteri kadar ip elde ettim. Aaa! Cebimde bıçak vardı nasıl olduysa… Sanırım bu yaşadığım bir rüya… Cebimden çıkardığım bıçakla, çok ince olmayan ağaç dalına gerekli formu verdim. Tamam işte… Köteklik bir değnek elde etmiştim. Taş ile sopanın birleşeceği yer, baltamın sağlamlığı ve ergonomisi açısından çok önemliydi. Nerden mi biliyorum bütün bunları?
Sıtkı Sıyrıl’ın Zagor’un Sözü Bu! bloğunun müdavimiyim. Ordan öğrendim. Dalı ve elips şeklindeki taşı elime aldım. Taşı koyacağım en uygun yeri bulmak için epeyce titiz davrandım tabi..
Çünkü taşın sopanın üzerinde (sopa dikken) ipsiz de durabilmesi gerekliydi. Birleşim için en uygun yeri belirledikten sonra o bölgeyi taş üzerinde gözümle işaretledim. Bu montaj sırasında çok gerekli. Artık asıl zor bölüme, yani taş ile sopayı birleştirmeye geldim…. Farklı açılardan, çaprazdan, tersten, düzden ipi geçirip, taş ile sopanın birlikteliğini sağlamlaştırdım. Allahtan elim yatkındı bu tür işlere… Zaten evde Zagor baltasından yapmayı birkaç kez denemiştim. Tamam… Sonunda zevkle ipin düğümlerini attım. Sağlamlığını test etmek için baltayı havada şöyle bir salladım.
Aaa! "SWIIISH!...” efekti… Evet… Duymuştum işte! Zagor ne zaman baltasını savursa çevresine, kocaman bir "SWIIISH!” yazmaz mıydı o karede? Yazardı. Tamam öyleyse baltama merhaba diyebilirdim. Merhaba Baltam…
(Devamı Gelecek:)
1.NOT : Hilmi Yavuz'un Sırası Gelince adlı şiirinin gerçek dizeleri şöyle... "acının vergisini verdik, gülün haracını ödedik hüznü demirbaş defterinden düşmeye geldi sıra"
2.NOT : http://sitkisiyril.blogspot.com/
İşimiz var:) Şimdi Zagor efektlerini yazmaya başlarsak:)) Burdan oraya yol olur:) Başlayıp bir kaçını attırayım.... Tomrukcandan aşırdım:)) Hehhe:))
YanıtlaSilZagor'da tespit ettiğim ses efektleri :)))
Şimşek çakması : Rumble
Baltanın birinin kafasına çarpması : Thud
Silah sesi : Bang
Bıçak saplanması : Swack
Ok atılması : Twang
Kartal Sesi : Skree
Karga sesi : Kraaa
Ok veya mızrak ıskalaması : swisss
Merminin kayadan sekmesi : twiiin
Tüfeğin namluya mermi sürülmesi : Ta-Tlak
Ağaç, tahta kırılması : Crack
ip kesilmesi : zack
rüzgar, fırtına sesi . whooosssh
bir şeylerin aleve alması : whamp
yumruk sesi : sock, smack
suya düşme : splaashh
Zagor ve Hülya... Allah Allah! Kardeşim sen Amerika'da değil misin? Bebekle ilgilenmiyor musun? Oralardan buralara nasıl yetiyorsun:))
YanıtlaSilBeni çok şaşırtıyorsun:) Sevgiler...