Bak ne anlatacağım sana...Biliyor musun, bu blog yazıları neler getirdi başıma? Arada Türkçe deyimlerle bir deneme yazısı yazmaya çalışıyorum ya bloğuma... En son "ev"li deyimlerle bir deneme yazısı yazmıştım... Yazımdaki kahraman evde kalmış bir kızdı. Hayalimden böyle bir senaryo kurmuş ve kızın ağzından yazıyı kaleme almıştım. Bana göre çok da şeker bir yazı olmuştu. Her yazımı hazırladıktan sonra, konuyla ilgili fotoğraf ararım sanal dünyada... Bu yazıma da arayıp bulmuştum ve yazımın üstüne koymuştum. Aman Allahım, sonra bir yorumlar geldi ki, gözlerime inanamadım. Yorumları okuyunca... İnan bana... Bakakaldım, şaşakaldım hatta donakaldım. O kadar şaşırdım ki anlatamam sana! Bak şimdi, bloğa koyduğum fotoğrafta, yaşı geçkince bir gelin, pencereden başını uzatmış, adeta zaferle gülüyordu. Ama eliyle de şöyle bir hareket yapıyordu; sağ elini yumruk yapmış ve aynı kolu dirsekten 90 derece yukarıya gögüs hizasında kaldırmış, sol eliyle de sag kolunun üst pazısından kavramış. Ben bu fotoğrafı görünce, bayılmıştım. Yaşlıca bir kız evleniyor ya, bu hareketini "evlenmeyi başardım" anlamında yapıyor sanmıştım. Meğer bu hareket argoda pek güzel bir anlama gelmiyormuş. Bana müstehzi gülüp bunu söylediklerinde, aman nasıl kızarmıştım. Ne bileyim, bilerek koymadım ki! Yeminle bilmiyordum, tamamen masumum!
Neyse, okadar mahçup olmuştum ki , hemen yazıyı olduğu gibi blogtan kaldırmıştım. Sonra vücut dilinin keşke bir grameri, sözlüğü olsa diye düşünmüştüm. Hatta abartma sanatında ustayım ya, bu düşüncemin üstüne "kursu açılsa keşke" diye fikrimin ince gülünü eklemiştim. Ne var, olamaz mı yani? Billahi düşündüm bunları ciddi ciddi... Aslında bu konu o kadar önemli ki! Birileri her dilde anlamlarını verse mimiklerin ve tiklerin, sahane olmaz mı sence? Kaş çatmak kızmanın, kaş kaldırmak hayret etmenin, omuza el koymak dostluğun, elini beline koymak bilmişliğin, göz kısmak bazan düşünceli olmak bazan da tehditkarlığın dile gelişi olabilir. O kadar çok var ki buna benzer mimiklerimiz. Benim gelinin hareketini bilemediğim gibi, bazılarını bilemiyebiliriz tabi. Oysa bir mimik sözlüğü olsa, açıp bakardım anlamına, böyle rüsva olmazdım okuyucularıma! Sen gelinin yaptığı hareketi bilmiyorum diye, beni hepten cahil zannetme. Elbet benim de bildiğim birşeyler var vücut dilinde... Bak şimdi, iki hareket biliyorum mesela, biri hani bizde kullanılan nah işareti, Brezilya'da iyi şans dileme anlamına gelirmiş. Bir de hani bizim, elimizi yukarıya çevirip parmak uçlarımızı birleştirerek yaptığımız nefis işareti var ya, bu ise İtalya'da bilakis hakaret olarak anlaşılırmış, iyi mi? Yani anlamını bildiğini zannettiğin bir mimiği, başka bir memlekette yaparken dikkat edeceksin. Bak işte geldin mi benim sözüme? Mimiklerin anlamını gösteren bir sözlük olmalı, hatta farklı coğrafyalara göre!
Tiklere gelirsem, tikler tam manasıyla ibretlik... Göz kırpan, burun çeken, omuz yada baş tıklatan, saçıyla oynayan insanlar vardır ya hani... Tiklerin anlamını yazan bir lügatımız olaydı fena mı olurdu? diye tam düşünüyordum ki... Ay, inanamıyorum! Vücut diliyle yapılan tikleri düşünürken aklıma ne geldi biliyor musun? Konuşma dilimizdeki tikler! Şimdi düşündüm de şöyle, ne kadar çokmuş meğer! Bak şimdi... Pratik.. kritik.. dokunmatik.. etik..akustik.. erotik.. fantastik.. estetik.. domestik.. sosyetik.. otomatik.. hahha... asortik.. patik.. fanatik hatta hatta atik ve tetik.. Ha bir de bankamatik!... Bir dakka hani bir jilet yok muydu, permatik! Tamam ben konuya nereden başladım nereye geldim değil mi? Anladım benim sonum hayra alamet değil, bitik inan ki bitik!
Not: Hayal Kahvem'e yazdığım eski bir yazım.
Güzel bir yazıymış, tekrar gündeme getirmeniz ne güzel. Gerçekten de hareketler ülkeden ülkeye çok farklılık gösteriyor. Mesela güzide bir hareketimiz vardır bizim. Elimizi yumruk yapıp, diğer elimizi de üstüne Şap! diye vurduğumuz hani... İşte o hareket Kuzey Afrika'da sevinç anlamına geliyor. İnsanlar çok sevinince şakkada şukkada ellerini şaklatıp duruyorlar orada :)
YanıtlaSilBir de Afrika yerlilerinden birinde kafanı hayır anlamında sallamak evet anlamına geliyormuş diye duymuştum bir ara... Hatta Tanrılar Çıldırmış Olmalı isimli filmde de bundan bahsedilmişti fi tarihinde. Doğru mu bilmiyorum.
Saygılar...
bir ara "northern exposure" dizisine kapılmıştım. dizinin başrolündeki rob morrow'un filmografisine baktığımda 2000 yılında "maze" isminde bir film yönettiğini görmüştüm. film, tourette sendromuna sahip bir sanatçının yaşadığı aşkı anlatıyormuş. merak edip bakmıştım nedir bu tourette sendromu, diye.
YanıtlaSilwikipedia'da "Tourette sendromu aynı şekilde tekrar tekrar meydana gelen istemsiz, hızlı, ani hareketler veya sesler içeren tiklerle karakterize edilen nörolojik veya “nörokimyasal” kalıtsal bir rahatsızlıktır," şeklinde tanımlanmış.
bir başka kaynakta ise şöyle tanımlanıyor: Tourette sendromu kompleks bir nevrolojik-psikiyatrik hastaliktir. Ana semptomlari
sürekli degisen ve yogunlugu siddetli bir sekilde degisim gösteren motorik ve vokal
tiklerdir. Baslangici sürekli çocukluk çaginda veya gençlik çagindadir. Akisi ise
kroniktir.
tikler motor ve vokal olarak ikiye ayrılıyormuş: "Motorik tik altinda, esasen bütün vücutta olusabilen ve fakat en sik yüz ve baş bölümünde yerleşen iradedisi oluşan kasıl sarsılmalari (Örn. Göz kırpmasi, yüzünü
çarpıtıcı yüz hareketleri, baş sallama) anlasilmaktadir. Vokal tikler ise iradedisi
çıkartilan gürültüler, sesler veya kelimelerdir (Örn. hafifçe öksürme, öksürük veya 'hm')."
daha sonra bu hastalıktan muzdarip bir kadınla ilgili, tourette sendromunu tanıtan bir film seyrettim. kadın oldukça sıkıntılıydı; sürekli gözlerini kırpması, ağzından garip sesler çıkarması sosyal yaşamını kötü etkilemişti. işin kötüsü genetik olan bu hastalık çocuğunda da görülmeye başlamıştı.
ülkemizde de çok görülen bir hastalık bu. en çok da küfür etme şeklinde cereyan eden vokal tiklere rastlıyoruz. buna da "coprolalia" deniyormuş.
"vizon-tele" filminde yılmaz erdoğan'ın canlandırdığı deli emin karakterini bilirsiniz, karşısındaki insanın her yaptığını taklit eder. o da tourette sendromu hastası, yaptığına da ekopraksi deniyor.
yani, kısaca toparlarsam: tiklere ait lügatımız yok, ama epey tıbbi döküman var :)
Antalya’dan sevgiler. Acenteler toplantısı sebebiyle bir süredir Antalya’dayım. O kadar yoğun ki program yeni bir şey yazamıyorum. Eski yazılarımla Hayal Kahvem’i canlı tutmaya çalışıyorum:) Mit ve Deniz şahane yorumlar yapmışlar. Ne kadar donanımlı ziyaretçilerim var... Demek ki kimlerle dans ettiğimi aklımdan çıkarmadan, yazı yazmaya gayret etmeliyim. Müthiş bilgilendirme yapmışsınız. Çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilŞimdi var ya.. Karşımda masmavi güpgüzel deniz... Anladınız degil mi? Akdeniz... Hani Atilla Atalay der ya, “Harbiden sudan gelmişiz kardeşim biz, toprak ne ki?” “Yine deniz… Nasıl dingin… … Saatini bilsek, suda ölmek de olsa, razıyım ben, öyle güzel ki.” Şimdi durup dururken nerden geldim ben gene Atilla Atalay cümlelerine… Aklıma düşüren Tomrukcan… Yazarın Ebekulak öyküsünü hatırlattı. Ve fakat unutmuştum.. Uzun zamandır elime almamışım kitaplarını… Çıkardım ortaya birer birer.. Okudum sevdiğim öykülerini yeniden… Eyvahhh! Dedim… Şimdi okurken bazılarını, gözlerim dolacak… Boğazıma bir yumru bağdaş kurup oturacak.. Güya gülmece yazarı derler.. Neden beni güldürmüyor da efkarlandırıyor ki yazdığı öyküler?
Neyse.. Şimdi konumuz mimikler ve tikler madem.. Hatırlar mısınız Atilla Atalay’ın Talaşlı Şemsiye adlı öyküsünü bilmem.. Şahanedir. Okuyup etkilenmeyene insan demem. Öyle böyle değil yani. Vurup iz bırakan öykülerden. Neyse. Öykünün bir yerinde fikir suçlarının şimdiki zamanlardan elli kez daha fazla suç olduğu dönemlerden bahseder. Çok küçüktür, ergenlik yaşlarındadır. Bir emlakçının yanında çıraklık yapmaktadır. Kimi zaman emlakçıya sonradan zengin olan, metresine ev tutmak isteyen tipler gelmektedir. Bizimki deli kanlı ya bu haller hoşuna gitmez. Eee, fikrini de beyan edemez. Laf sokamayınca içinde kalacak değil ya suratına kendince şekiller şemaller vererek aklısıra olup bitenlere protesto eder. Zamanla da bu mimikler suratında yer eder. Kendi kendine yaptığı mimikler oluşur yani.. İşte bu öykünün bir yerlerinde, “fikir suçlusu” olamayınca, “mimik suçlusu” olduğundan bahsederdi. Çok hoşuma gitmişti. İşte olsa bir mimik sözlüğümüz, hangi mimiğin suç olduğunu da bilirdik öyle değil mi?
Şimdi kaçmalıyım... Gala gecesi var... Hazırlanmalıyım:)) Sevgiler!
Kolay gelsin Vildancığım. Hem iş hem tatil yap. Keyfine bak.
YanıtlaSilSevgiler.