Dün gene İstanbul'daydım. Benim için mühim bir toplantıya katıldım... Okadar berbat geçti ki toplantım, görüşmeden çıktığımda karman çormandım. Bir hışımla bindim arabama. Sanki öfkeyle aracın kapısını çarpmazsam kendime gelemeyecektim. Çarptım... "Müzik!" dedim "Müzik!" Hemen bana bir müzik gerek! İmdadıma hangi müzik yetişecek? Baktım Julio İglesias'ın cd'si takılı... Tabi ya, gelirken farklı bir ruh ritmindeydim! Şimdi... Bu halimle... Kadife sesli bir erkekten şarkı dinlemek, öyle mi? Mümkün değil, aslaa olmaaz! Julio'nun cd'sini çıkardığım gibi, arabanın arka koltuğuna fırlattım attım... Torpido gözünü açtım... Bana farklı bir ses gerek... Bir kadın...Etkili bir kadın sesi beni kendime getirecek. Hızla baktım cd'lerime... Tamam !"dedim. "İşte!" Amy Winehouse ve Back to Black... Hem de direk "Back to Black" şarkısından girmek gerek. Kaç numaraydı? Beş...Tamam... Sesi iyice aç! Bir daha "Back to Black"... Sonra bir numara... "Rehap"... Rehabilitasyon yerine geçecek...Ardından yedi numaraya geç! "Tears dry on their own" ... Sesi sonuna kadar aç!!! Tamam... Amy Winehouse'nin tüm şarkılarına biteviye devam! Devam!... Sanki ruhum bu müziklere açtı... "Müzik ruhun gıdası" derler ya... Kim dediyse çok haklı!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder