Şimdi oturdum bilgisayar başına.. İnanın lafa nasıl başlayacağımı bilemiyorum. Bakın şimdi.. Hayal Kahvem'de yazmaya başladığım bir seneyi ha geçti ha geçecek.. Anca o kadar valla... Nereden bilirim ben blogda yazı yazmayı Allahaşkına? Hiç yazı yazmamıştım ki bu yaşıma kadar; mektuptan, dilekçeden veya yemek tarifinden başka! Şaşılacak şey! İnanılmaz bir okuyucu kitlesi oluşmuş peşimsıra. Hiç farkında değilim! İnanmayacaksınız ama bizim köyde her yerde günün konusu benmişim. Ne yazmışım? Nereye gitmişim? Hangi kitapları okuyormuşum? Hangi filmleri seyrediyormuşum? Hatta ne yiyor ne içiyormuşum? Kime uğramışım? Resmen kitleleri peşimden sürüklüyormuşum! Hoppala! Bu insanların yapacak hiç işi yok mu Allahaşkına?.. Bütün bunları nereden mi biliyorum? Durun bi... Anlatacağım.
Dün kızkardeşim aradı. " Ablam, söyler misin, sen hep beni mi yazıyorsun bloğuna?" dedi. Gene öyle öğretmen tonlamasıyla sordu ki bu soruyu, garip bir duyguya kapıldım o anda... Ürperdim hatta. Sanki bir kabahat işlemişim gibi, birden kendimi ezik hissettim. Fısıldayarak "yoooo..." diye cevap verdim. Bu aslında sorusuna cevap verme değildi, resmen miyavlamaydı diyebilirim. Hani kedi içeceği kaptaki sütü yere döker de sahibi kızmasın diye usulca miyavlar ya. İşte aynen öyle. Süt dökmüş kedi gibiydi sesim. Sonra nasılsa kendime geldim. "Nereden çıkardın kardeş?" dedim. "Ne bileyim. Dün bizim kızlarla buluşmuştuk. "Ablan pazar sabahı haber vermeden size gelmiş. Çok uykum vardı, bu saatte gelinir mi der gibi, geldiğine pişman etmişsin." dediler. Yaptım mı sana böyle bir şey abla? Kapıyı gülerek açmadım mı? Hasretle boynuna atlamadım mı? Yazmadıysan eğer, nedir bu anlatılanlar?" dedi. Demek herkes benim yazılarımı okuyordu! Bir de yazılarım üstüne muhabbet ediliyordu. Vay canına sayın seyirciler!.. Birden afalladım. Ne deseydim ki şimdi? Tamam... Arada kardeşimle ilgili bir şeyler yazıyordum bloğuma.. Tamam.. Yazarken, her zamanki gibi biraz abartıyordum. Ne olacak ki? Orhan Boran'da hep abartarak kayınvaldesini ya da kayınbiraderini anlatmıyor muydu radyo programlarında? Anlatıyordu tabii.. Ben radyo çocuğuydum. Orhan Boran'ı dinleyerek büyüdüm. İşte ben de kardeşimi yazıyordum arada. Ne olacak ki biraz abartarak yazsam? Küçükken kardeşim hep küçük, abim hep büyüktü. Ben... Hep aradaydım.. Anlarsınız ya, ortancaydım yani. Hiç isteklerim yapılmazdı. "Aaa! ama o senin abin.. sen küçüksün, yapma!.. Aaaa! ama o senin kardeşin, sen büyüksün, yapma! " Hep bu muhabbetlerle büyütüldüm. Zaten "ortanca çocuk" ne demek diye, bakıverin bir sözlüğe.. Neler yazıyormuş şimdi gördüm. Abartmıyorum aynen şöyle yazıyor: "Uyum ve davranış bozukluğu gösteren çocuklar ile suçlu çocuklarda “ortanca çocuk olma” önemli bir etmendir, diyor.. İnanmıyorum ya! Ayrıca ortanca için ailesi tarafından en az şımartılan çocuk, diyor. Kim mi? Şekilde görüldüğü gibi.. Ben! Tabi ki ben!
Yüreğim cız ederek farkediyorum ki bende ortanca çocuk kompleksi vardı. Bu yaşta mı anlayacaktım bu durumu? Kardeş sesini azıcık yükseltse demek bu nedenle hemen siniveriyordum işte.. Allahım ne kadar ezilmişim! Şimdi farkediyorum. Hımm.. İşte.. Ayaklarımın dibinde kör kuyum canlandı gene... Anladım ki beni kör kuyularda merdivensiz bırakmışlar.. Denizler ortasında beni resmen yelkensiz bırakmışlar! Öylesine yıkmışlar ki ki bütün duygularımı... Beni hiç mi hiç şımartıp pohpohlamamışlar! Bunları düşündüğümde yıkıldım tabii.. Kendimi evrende toplu iğnenin ucu gibi hissettim... Hoppala! Bu yazdığım Ümit Yaşar Oğuzcan'ın şiirine benzemedi mi şimdi? Hani Münir Nurettin Selçuk'un bestelediği o müthiş şarkı sözü. Ben buralara gene nereden geldim? Birden sıyrıldım bu durumdan.. Nasılsa toparladım kendimi.. Sesimi yükselterek "Aaa! Ne olmuş yazdıysam! Ben ablayım kızım, hesap mı vereceğim? Okumasınlar benim bloğumu senin kızlar!" deyiverdim. Heyyy! Oh ya! Ne güzel şey abla olmak! Ayrıca ne güzel şey, reytingi tavana vuran blog yazarı olmak tabii! Tam bu sırada cep telefonumun çaldığını farketim. Açtım. Kardeşim. "Abla ev telefonundan konuşuyorduk. Sonra sesin kesildi. O kadar merak ettim ki seni. Cep telefonundan arayayım dedim. Telefonu açık bırakıp yemeğin altını kapatmaya falan mı gittin? Niye konuşmadın ki? Korkuttun beni!" dedi. Nasıl yani.. "Arkadaşlarınla konuşuyordunuz ya hani.. Ben bloğuma seninle ilgili abartılı yazılar yazıyorum diye.. Sinirlenmiştin bana hani... Öyle değil mi? " "Amann ablacım!" dedi. "Kim okuyacak Allahaşkına? Bizim kızlar mı? Başka işleri mi yok da senin bloğunu mu okuyacaklar? Nerden çıkardın? Güldürme beni!" dedi. Telefon galiba elimden düştü... Ben.. Evet.. Kabul ediyorum.. Ortancayım.. Ortanca kompleksim var.. Hayal kurup.. Yazıyorum... Abartıyorum... Galiba ilgi çekmek istiyorum.. Ben.. Şeyy! Or-tan-ca-yım... Az şımartıldım! Ben... Benim... Benim... Galiba ortanca çocuk sendromum var! Orta yaş sendromum yok ama.. Asla! Yooo... Derdim yok yaşla başla! Valla!.. Kardeş, harcadım gene seni ya.. Şaka... Vallahi şaka:))