İsmail Güzelsoy'un yazılarına nerede denk gelsem, işimi gücümü bırakıp okumayı seviyorum. Son okuduğum "Aha da Picasso netekim!" başlıklı bir yazıydı. Sana anlatayım istedim. Bak şimdi... Yazar dünyada bugüne kadar 80 ile 100 milyar insanın yaşadığı tahmin edildiğini ama acaba tarih boyunca günümüzdeki kültürü yaratan ve geliştiren insanların adlarını alt alta dizsek kaç isim elde ederiz diye bir soru soruyordu? İlginç değil mi? Neden acaba insanların çoğu öylesine yaşayıp göçüp giderken, bazı insanlar her türlü acıya ve güçlüğe göğüs gererek bir şeyleri değiştirmek için ömür tüketmişti ki? Bu madolyonun bir yüzü tabii... Asıl yazarın sorduğu soru neydi biliyor musun, bugün yaşasaydı Shakespeare, Mozart, Picasso ne halde olurlardı? Ne halde olurlardı sahi? Hiç aklına gelmiş miydi? Yazar birşeylerin değiştiğini ama bizim neyin değiştiğini anlamakta zorlandığımızı söylüyordu. İnsan en çok inanmadığı konularda başkasını ikna etmek eğiliminde ya, herkes aynı şeye inanınca o şey gerçek haline aldığını, böylece dünyanın rafine gerçekliğinin sentetik bir gerçekliğe tercüme edildiğini söylüyordu. O halde yaratıcılık sadece populer olanın taleplerine cevap vermeye indirgenmiş durumda demek ki artık. Bu durumda yazarın yazdığı gibi acaba Mozart günümüzde yaşasaydı İMÇ'de dolanıp son yazdığı konçertoyu albüm yapabilmek için didinip duruyor mu olacaktı gerçekten? Of! Okuduklarım beni rahatsız etti. Neden mi? Bildiğim ama görmek istemediğim gerçekler de ondan. Günümüzde ne çok Mozart, Picasso, Shakespeare var da ortaya çıkamıyorlar mı acaba? Akıllarındakilerini gerçeğe dönüştürmeye bile niyet etmiyorlar mı yoksa? Yazacaklarının okunmayacağını, söyleyeceklerinin dinlenmeyeceğini mi düşünüyorlar? Bence vardır böyleleri... Kesinlikle vardır... Kimbilir ne cevherlerin ortaya çıkmasını engelliyor popüler taleplerimiz.. Yazar dünya kurulalı beri, gerçek hayat, popula denilen canavarı doyurmak için hiç bu kadar yaratıcılığa düşman olmamıştı diyor. Hatta bir Tepegöz'e benzetiyor popula'yı... Ve beynimizin her kıvrımındaki eğlence dokusunu doyumsuz bir iştahla mideye indirdiğini söylüyor. Onu doyurmak mümkün mü? Bizlerin yaratıcılığın tersinin atalet olduğunu düşünerek yanlış yaptığımızı söylüyor. Üretkenlik ve yaratıcılığı aynı kefeye koyma gafletine düşünce Mozart ile Küçük Hüsamettin aynı kapıyı çalar olmuş. Küçük Hüsamettin içeri buyur edilirken Mozart çoktan kovulmuş bile. Kafka'nın bir cümlesini eklemiş. Demiş ki: "dünya umutla dolu ama bizim için değil." Peki hatırlar mısın Kenan Evren Picasso'nun yaptığı resme bakıp, "ne var ki bunları ben de yaparım." demişti ya hani... Popula bunu da kabul etti, bir şey diyemedi diyor İlyas Güzelsoy. Popula haticeye değil neticeye bakıyor tabii.. Haticeye ise biz ağzımız açık bakakalıyoruz bu durumda... Haa.. Popula ölümsüzmüş biliyor musun? Her daim ölümlerde yeniden doğarmış... Eyvah ki eyvah! Ne diyorsun bu işe? Popula denilen Tepegöz, yaratıcılığı böyle mideye indiriyormuş işte. Yaa.. Böyleyken böyle...
NOT: Tablo Picasso - Guernica
NOT: Tablo Picasso - Guernica
Şu an elimde Sanatın öyküsü E.H.GOMBRİCH in bir kitabı var."Sanat diye bir şey yoktur aslında sanatçılar vardır" diyor kitabına başlarken.Onların tutkularının hayallerinin,duygularının uzantısı gerçekten eserleri..Yazın yine güzel,severek okudum..:))
YanıtlaSilSevgili CWRM, yazsanız da bu kitabı nasiplensek bilgilerizden ne dersiniz:))
YanıtlaSilEvet aslında iyi olur SANATIN ÖYKÜSÜ kitabın adı ..Birde bu gün hızına yetişemedik sevgili Hayal Kahvem..:))
YanıtlaSilSevgili CWRM, size abartma sanatında şöhret sahibi olduğumu söylememiş miydim:))Aaaa!
YanıtlaSil