Bak şimdi... Çoğunlukla Hayal Kahvem'e pek çok kişiye hayali gelen yazılar yazıyorum diye, herkes şaşıyor vaziyetime. Ayrıca hemen hemen hergün, neredeyse aralıksız, biteviye yazılar yazıyorum bir de... Bazan birden fazla yazı yazdığım bile oluyor aynı günde; diyorlar ki "nasıl yapıyorsun?" "madem yazabiliyordun böyle, neden başlamadın daha önce?" Ne desem ki böylelerine? "Nehir akar ya denize boşalır yada kendi denizini yaratır." demişti sevdiğim bir yazar. Ee, demek ki, herşeyin bir yeri ve zamanı var.
Ben komik, küçük, beni sevindirecek mucizeler yaratmayı deniyorum. Yemek tarifleri verirken, film senaryosu gibi anlatıyorum, yiyeceklere insan isimleri takıyorum, eşyalara canlı muamelesi yapıyorum, eşyalara birer isim verdiğim gibi, bana emekleri geçtiği için eşya isimlerinin sonuna hanım yada bey gibi saygı kelimeleri ekliyorum. Kimi zaman deyimlerle deneme yazısı yazmaya çalışıyorum. Kimi zaman sevdiğim yazarların cümlelerinden bilmeceler kuruyorum.Ya da beğendiğim şarkı sözlerinden metinler oluşturmaya çabalıyorum. Sevdiğim yazarın öyküsüyle, sevdiğim şairin naikusunu birleştiriyor kendime göre yeni bir öykü oluşturuyorum sözgelimi. Veya hayali yazılar yazıyorum sanki başımdan gerçekten geçmiş gibi... Bu yazılarımla arkadaşlarımı ve ailemi şaşırtıyorum. Ben acaba neden böyle yazıyorum?
Bu akşam Sait Faik'in Son Kuşlar adlı kitabı geldi elime. Gözümü kapadım. Bir sayfa açtım. Eğer bir kitap elime değerse, çok vaktim yoksa hepsini okumaya, kıyamam kitaba, gözümü kapar açarım bir sayfa, okurum bahtıma ne çıkarsa... Gene yaptım böyle... Şansıma çıkan öykünün adı "Kırlangıç Yuvasındaki Kadın." Haydi bakalım, burdan buyrun! Yazar, deniz kenarındaki, pis bir hamal kahvesinin içindeki kırlangıç yuvasını anlatır önce. Soba borularının çıktığı delik kapatılmamıştır. Her yıl bir kırlangıç buraya yuva yapmaktadır. Kahveci kadın kapamaz bu deliği bu nedenle... "Eli kulağında, neredeyse gelir benim kiracı" der. Öykünün devamında Sait Faik kırlangıç yuvasındaki bir kadından bahseder, "Kırlangıç yuvasındaki kadın sabahları gözükürdü. Islak saman rengi saçları vardı." diye anlatmaya devam eder. Okuyucu şaşırır tabi. Şaşırdığını anlar yazar, sorar öyküde: "Kırlangıç yuvasına kadın sığar mı? demeyin. İnsan aklına sığan şeyleri bir yol hayal buyurun. Kırlangıç yuvasına bir kadın sokmuşuz, saçlarını, ıslak saman rengi saçlarını tarar dururmuş. Ne zararı var size? Varsın, bir de böylesi bulunsun, hiç değilse Abasıyanık'ın yazısında. Bıktım doğrusu artık, oturup insanoğlunun çektiğini, çekmediğini anlatmaktan. Bıkmaktan geçtim, anlatamadım. Yazdım, beceremedim. Kendi kendimi ne aynada, ne düşte, ne hayalde, ne fotoğrafta göremedim de sarı saçları var dedim." diye anlatmaya devam eder.
Sonra kırlangıç yuvasındaki kadın ile kırlangıcın ilişkisinden bahseder uzun uzun. Bu anlattığı kadın, kırlangıcın karısı değildir, kuş değildir, in cin değildir yani, basbayağı beniademdir. Olur mu böyle bir şey diye düşünür tabi öyküyü okuyanlar... Yazar anlar okuyucunun hissiyatını ve yazısına şöyle devam eder: "Olur mu öyle şey? Olsun olmasın. Oturup dedikodular, olamamış şeyler, olup da kimsenin takmadığı hikayeler, düzeltemeyeceğim işler, daha doğrusu, ne aynada, ne fotoğrafta kendi kendimi göremediğim halde, başkalarını değil anlamak, görürmüşüm gibi onlara dair sözler söylemek, içim çekmiyor bugün." Sait Faik zanaatının yazı yazmak olduğunu söyler. İsterse kırlangıç yuvasına bir kadın oturtur saçını taratır, isterse yuvaya ateşböceğinden bir avize yapar, isterse kadına sanki günahmış gibi bir günah işletebilir, isterse der ki bir kırlangıç bütün bir yaz boyu iki milyara yakın sinek avlayabilir... Canı ne istiyorsa onu diyebilir, onu yazabilir. Kim karışabilir? Hatta insanoğlunun insanoğluna yaptıklarını yazmadığı için, birçokları da sevinebilir.
Yazı yazmayı sevdiğim yazarlardan öğrendiğime göre, işte en sevdiğim yazarlardan biridir Sait Faik... Ne diyorsa doğrudur... Yazan biri ne istiyorsa hayal edebilir... İsterse "Makas keseceğine diker, isterse geceyi iki güneş aydınlatabilir. İsterse ölüme kravat takar, isterse hayat çırılçıplak dolaşabilir." Canı ne istiyorsa onu yazabilir.. Ben inanıyorum Sait Faik'e! Kırlangıç yuvasında bir kadın olabilir. Ben kaç kere gördüm, pis hamal kahvesinin bir köşesindeki soba borusu deliğinde! Of, hem de kaç kere? Neden böyle yazıyorum diye sordum ya kendime... Anladım şimdi niye... Ben kırlangıç yuvasındaki kadını görebiliyorum... Sen de görsene... Haydi dene!...
aynadan bana bakıyordu.. baktım.. gülümsedim..
YanıtlaSil* son günlerde okuduğum en keyifli yazılardan biriydi ..
"Yazar, deniz kenarındaki, pis bir hamal kahvesinin içindeki kırlangıç yuvasını anlatır önce."
YanıtlaSilhayal kahvem bloguna alternatif olarak acil tarafından "hamal kahvesi" blogunu açacağım, müsaade ederseniz :)
canı ne istiyorsa onu yazar yazar,okuyucu da zaten bunu sever.okuyucu ne düşünür diye yazarsa yapmacık olur.siz de hayal kahvesine kendiniz için yazıyorsunuz,işte bu yüzden her yazınız birbirinden keyifli.
YanıtlaSilEnerjinize hayranız :)
YanıtlaSilyaşasınnn ben iki kere şanslıyım hem keyifli yazılarını okuyorum hem de arkadaşlığını ,dostluğunu yaşıyorum.sen hep var ol emiiii..
YanıtlaSil@Selam Üryan, teşekür ederim.
YanıtlaSil@Selam Tomrukcan, neden olmasın?
@Selam Kara Kitap, teşekkür ederim. Sizin öykülerinizi okuyorum. Bir ara yorum yazacağım.
Devamını dilerim.
@Selam Nessuno, ben de sizin değişik üslupta yazdığınız denemelerin takipçisiyim.
@Selam Oya, yanaklarım kızardı yorumunu okuyunca. Sen de hep yanımda ol canım.
Sevgiler...