Ben bir tren yolu çocuğudum Evimiz hemen tren yolu kenarındaki apartman dairelerinden birindeydi. Gece gündüz geçen trenin gümbürtüsünden evimiz sallanırdı sürekli. Eğer ilk kez bize gelen bir misafir varsa, ilk tren geçişinde ev sallanınca, ürker ne yapacağını bilemezdi. Çocuktum ya, gülerdim için için misafirlerin bu durumuna... Annem korkacak bir şey olmadığını, tren geçince sallantının biteceğini tatlı tatlı anlatırdı onlara... Ne günlerdi? Şimdi tren geçmiyor artık şehrimin içinden.. Hani trenlerle ilgili arada yazı yazıyorum ya sanırım bu yüzden. Sanırım özlüyorum treni... Bilirsin bazan canım nasıl tren yolculuğu yapmak ister. Şimdi komik bir şey söyleyeceğim. Okuldayken problem çözmeyi çok severdim sevmesine ama iş tren problemlerine gelince, inanmazsın çuvallardım her defa. Vardır ya hani.."Ayrı iki kalkış yerinden aynı anda hareket ederek birbirine doğru - saatte şu kadar hızla - ilerleyen iki tren ne kadar sonra karşılaşırlar?" Asıl sorun ne kadar sonra karşılaşırlar, ilk karşılaştıklarından?" Bunlar aslında Murathan Mungan'ın cümleleri... Ne yapabilirm? Bir tane bile trenli matematik sorusu aklımda kalmamış ki... Hem bu soru da çok güzel değil mi? İşte buyrun... Okudum ya bu cümleleri, gene cevabını bilemedim iyi mi? Neyse... Bugün işim oldukça yoğundu. Genelde arazideydim. Bu benim uydurduğum bir deyim.. Eğer ogün ofiste değil de dışarıdaysa işim, demektir ki ben "arazideyim". Bütün gün koştur koştur yorulmuştum... Bir ara arabamı park yerinden almak için İzmit'te eski tren yolunda yürürken başımı sola çevirdim. "10D Cinema" diye ışıl ışıl bir vitrin gördüm. Aaa! Neydi bu? Ne vakit açılmıştı? Gözlerim sinema yazısını gördü ya, hiç beni dinlemediler hiç.. Ayaklarım marş marş yürümeye başlamadılar mı o yöne doğru? Girdim içeriye. Neler olup bittiğini sordum.
Burası 10D sinemaymış. Ben en son 3D'de kalmıştım. Vay canına sayın seyirciler! 10D öyle mi? "Hey, hemen seyredebilir miyim?" diye heyecanla sordum. "Tabii," dedi oradaki çocuk. 5-6 dakika birşey sürüyormuş. 6 Lira öyle mi? Hımm... Denemeliydim. İşte gözüm farketmiş, ayağım daha ben ne yapacağıma karar vermeden 10D sinemaya zaten beni götürmüştü. "Tek başına mı seyredeceğim?" diye sordum. "Neden olmasın? Şimdi sizden başka kimse yok. Dilerseniz tek başına seyredebilirsiniz." dedi. "Heyy!Tamam!" dedim. O kadar heyecanlandım ki anlatamam. Böyleyim işte. Hemen mekana uyum gösterir, olayın havasına girerim. Hatta abartırım heyecanımı ve duygularımı... Karşımdakine de enerjimi geçiririm. Sinemadaki çocukla heyecanla konuşuyoruz. Ben soruyorum. O cevaplıyor. Altı tane film vardı. Ben trenle ilgili ya Cosmic Coaster'ı seçtim. Hani luna parkta bineriz. Çılgın tren.. Ovvv! Bu kez uzayda dolaşacağım. Acayip severim hem de.. Şahane... Girdim içeriye. Küçücük bir sinema salonu.. Yirmi tane kadar koltuklar. Beni en üst sıraya oturttular. Gözümde 3D gözlük. Nanananommm! Allahım bir başladı ki Cosmic Coaster... Ben kendimi gerçekten o çılgın trende sandım. Tren yokuş yukarı çıkıyor çıkıyorr.. Gözlüklerle sanki kendimi filmdeki trenin içinde sanıyorum. Sonra tren sağa sola döndükçe oturduğum koltuk aynı filmdeki yönde hareket ediyor.. Sarsıyor beni. Önümdeki demirleri tutuyorum. Sanki filmin içindeyim. O trenle ben ilerliyorum. Hey! Müthiş bir şey bu... Sonra tren yokuş yukarıya çıkıyor çıkıyor... Ve... Hoooopp... Yokuş aşağıya inmeye başlıyor. Aynen o trendeymişim gibi yüreğim kalkıyor... Rüzgarı hissediyorum.. Saçlarım uçuşuyor... Bağırıyorum çığlık çığlığa... Heeeeeyyyy! Ve kahkahayla gülüyorum. Az sonra bir mağaradan geçtik. Resmen sis ve nemi hissettim. Bu hal bir kaç tur devam etti ve film bitti. Bayıldım ne yalan söyleyeyim. Ben lunaparkta bindiğimiz o çılgın trenlerden nasıl iniyorsam aynı o halde sinema salonundan çıktım. Artık aklıma estiğinde 10D film seyrederim. Ne yapabilirim? İnan ki çok sevdim. Aslında bunun devamında bu akşam sporda yaşadıklarım var ki. O konuya şimdi hiç girmeyeyim. Yazım uzadıkça uzuyor. Bitmek bilmiyor. Ben 10D sinema denememi burada bitireyim iyi mi? Aaa! Acaba yukarıdaki tren probleminin cevabını bulabildin mi?
Aman Tanrım, şimdi bu sinema İzmit' te mi gerçekten? ben hemen ilk trene atlar gelirim vallahi :))) Çünkü uzak yurt dışı seyahatimde ilk işim universal stüdyolarını gezmekti ve ilk defa bu anlattığınız gibi bir şey yaşadım. Shrek filmiydi ve ordaki eşek hapşırınca yüzümüze hapşırıklardan saçılan minik tükürükler geliyordu :))) o, çektiği araçla fren yapınca bizim koltuk öne doğru gidiyor, hızlı gidince geriye doğru yatıyorduk.. ah bir de ormanda ağaçlık bölgeye, girince ağaçtan bir şey düştü, eşek "aa örümcekmiş" dedi ve sonra binlerce örümcek düştü ve anında bacaklarımızda hissettik. Sonra ormandaki hayaletler gizlice etrafında dolaştığında, herkes ensesinde bir üfleme hissetti. Tabii bunları yaşarken çığlık, kahkaha kıyamet kopuyor :)) bu yazıyla bana neler anımsattınız HayalKahvem :)) Yüreğim çocuk gibi havalandı neşeden :)
YanıtlaSilTeşekkürler.
Momentos sizin bu enerjik yorumunuzdan sonra şöyle demeliyim...
YanıtlaSil“Sevgili Tanrım, bu coşku beni terk etmesin!"
Eklemeliyim... Cümlemizi:))
Çok iyi yapmışsın arkadaşım..nasılda bulur..bulunca da hemen değerlendirirsin. ben olsam görmezdim bile..görsem de daha sonra neymiş diye bakarım derdim..ama asla girmezdim.
YanıtlaSilPeki birlikte geziyorken görseydik??..sanırım çeke ite katılmamı sağlardın.
Fena da olmazdı hani. Ne zaman gidelim o halde ?
Sevgilerimle
Dilek kesin gitmeliyiz seninle.. Tamam belki trenle uzayda dolaşmayız da denizler altına yolculuğa çıkarız ne dersin? Hem belki böylece deniz altında kahkaha yapmayı denersin:))
YanıtlaSil