Yukarıdaki resme bakarak, mesela desem ki sana... Geçmişi görmüş, şimdiyi yaşamış, geleceği bilir insanlar anlatırlar ki, eski doğu mitolojisinde Vakvak Ağacı denilen bir ağaç varmış. Bu efsanevi ağacın meyvesi neymiş biliyor musun? İnsanmış! Evet... Evet... İşte yukarıda gördüğün gibi, ağacın meyveleri insanmış da, bu meyveler güneşte sallandıkça olgunlaşırlarmış. Ne tuhaf bir şey değil mi? Sence böyle bir şey gerçek olabilir mi? Adına hayal gücü denilen o dipsiz, hudutsuz derya, merak ediyorum seni de benim kadar hayrete düşürmez mi? "Merak ki en çok yakışan ve en çok yanıltandır bizi!" Şairin ünlü dizeleri böyle değil miydi? Şimdi gelelim Sultanahmet Atmeydanında, hemen Alman Çeşmesi yanındaki çınara... Osmanlı tarihinde kanlı olaylara sahne olduğu için Kanlı Çınar da denirmiş bu ağaca. Öldürülmüş kişiler bu çınara asılırmış. Son olarak da 1826 yılında Yeniçeri ocağının kaldırılışı sırasında öldürülen Yeniçerilerin bir kısmı bu ağacın altına getirilmişler. Hatta eğer doğruysa, bir kısmı ağacın dallarına asılarak sallandırılmışlar. Bu durumda, ağacın görüntüsünü mitolojideki Vakvak Ağacı'na benzetince, bu olaya Vaka-i Vakvakiye denmiş işte. "Merak ki en çok yakışan ve yanıltandır bizi!" Sahi şair böyle mi söylemişti? Bak, merak ettim şimdi gene..
Günaydın Vildan,
YanıtlaSilİşte o üç ağacımdan biridir bu çınar, bu çınarın gövdesi o kadar kalındır ki, nasıl olmuş da bu kadar kalın olmuş diye sorar insan, Gülhane'den Sultanahmet'e çıkarken caddeyi böler vakvakiye ağacı...
Sevgiler...
Selam Nessuno,
YanıtlaSilDemek biri bu ağaçtı. Tesadüfen yazdığıma denk gelmesi ilginç olmuş. Sevindim.
Sevgiler..