Atilla Atalay'ın öykülerindeki Sıdıka'yı Latif Demirci yukarıdaki gibi çizmeseydi, hayalimde nasıl canlandırırdım acaba? Ne yalan söyleyeyim ben hem Atilla Atalay'ın öykülerindeki hem de Latif Demirci'nin çizimlerindeki Sıdıkayı her daim sevdim. Tanısan sen de severdin. Sıdıka hiç yabancımız değildir. İlkokuldan sonra tutucu babası tarafından okutulmamış; laf gelmesin, adı dedikodulara karışmasın, bir an önce hayırlı kısmet bulsun da başı bağlansın diye bakkala bile gönderilmemiş; hayatı pencereden gördüğü sokak ile televizyon ekranından ibaret olan memleketim kızlarından biridir. Ama mahallenin kızları pembe diziler izlerken, Sıdıka Tupak Amarru Gerillaları'ndan, Sokrates'ten, insan haklarından söz eder. Sırf evin içinde geçse bile yaşamın bir sanat olduğuna inanır. Misal insan hoş bir yemek keşfedebilir, değişik bir çiçek yetiştirebilir. Nedir yani? Bülbülyuvası, Dilberdudağı, Vezirparmağı... Artık vezir mi kalmıştır? Onun yerine günümüzdeki kaosu hamurla yorumlayıp Gökedelen Kenarı filan gibi tuhaf isimli bir tatlı geliştirse olmayacak şey midir? Böyle düşüncelerini dillendirdikçe mahallekilerin Sıdıka için entel dediğini duyan annesi "Kime çektin bilmem ki, baban tarafında da hiç entel yok, bizde de." diye söylenir. Belki de kızının bu hale gelmesinde, kocasının Sıdıka'ya hamileyken kafasında rakı şişesi kırması etkilidir.
Annesinden, babasından ve abisinden sürekli dayak yer. Sadece Sıdıka değil annesi de kocasından dayak yemektedir. Bir keresinde pantolonuna çift ütü izi yaptı diye kocası kudurup odunla dövmüştür. Kaçıp karakola sığınmıştır. Komiser muvini "Biz karı koca arasına girmeyiz yenge" demiştir. Sadece babasının elindeki odunu alıp karakol sobasına atmışlardır o kadar. Karı kocaya bir çay ısmarlayıp, eve yollarlar. Dönüşte kocası başına inşaat tuğlası atar. Annesine göre kocadır, hem döver hem sever. Oysa Sıdıka'ya göre devir değişmiştir. Gerekirse bu tip adamlar o zamanın anayasa mahkemesi başkanı Yekta Güngör Özden'e şikayet bile edilebilir. Anne o kadar dayak yemesine rağmen aşırı saygı duyar kocasına. Evin reisi önce baba sonra erkek evlattır. Annesinin gammazlaması nedeniyle kimi kez öyle dayak yer ki Sıdıka... Sağ kolu omuzundan çıkar. Baba hızını alamaz. Ardından annesini ve abisini de döver. Kimi zaman intiharı düşünen Sıdıka'ya bil bakalım annesi ne der? "İntihar et de baban öldürsün seni!"
Hani bazen çevremizde "Keşke imkanı olsaydı da okusaydı!" diye düşündüğümüz kadınlar vardır. Üzülürüz onların hallerine. Çünkü zincirlerini kırmak isteyen, hayatı, çevresindeki cahil ve şiddet yanlısı erkek dünyasını herşeye rağmen değiştirme uğraşı veren kadınlarımızdır. Onlara büyük bir hayranlık duyarız. İşte Sıdıka bu mücadeleci kızlarımızdan biridir. Herşeye merak duyar. Televizyondan dünyadaki olan bitenle ilgilenir. Bu durumundan rahatsız olan ailesi tarafından kimi zaman odaya kilitlenir. Bir öyküsünde televizyon ve gazetelerde o sıralar gördüğü Driim Boyz'un rüyalarına girdiğini annesine söyleyince, annesi ak sakallı nurlu dede değil de erkeklerin kızının bilinçaltına girmesinden korkar ve kocasına gammazlar. Babası o kadar döver ki Sıdıka komaya girer.
Sıdıka üç gün kolunda serum biliçsizce yatar. Annesine göre, babası kızını fena dövmüştür ama fena mı böylece bilinci temizlenmiştir. Sıdıka kendine geldiğinde ne olduğunu anlamaya çalışır. Bir ara ölmüştür sanki ve Cemis Diin ile River Foniks'in ruhu kendisine "Hoşgeldin Sıdıka. Bitti artık, üzülme." demişlerdir. Hiç geri dönmek istememiştir aslında. Annesi bunu duyunca: "Kim kız o herifler? Çabuk gir komaya baban duymasın.." der. Of! Daha ne anlatayım bilmem. Saçları hep at kuyruğudur. Öyle kuaföre filan gidemez. Düğüne giderken bile istediği elbiseyi giyemez. Gülerek resim çektiremez. Babası yırtar fotoğraflarını... Hiç yılmaz Sıdıka... Arada umutsuzluğa düşse de toparlar kendini ve mücadelesine devam eder. Bosna Hersek'deki barış gücüne atkı örer. Bunu duyan babası gene Sıdıka'yı döver. Çevreye, dünyaya duyarlı bir kızdır Sıdıka. Kendi bindiği dalı kanırta kanırta kıran, her şeyi vahşice kirleten, gökyüzünü delen, okyanusa işeyen insanlara tepkilidir. Bir akşam ağabeyi Sıdıka'ya tekme tokat girişir. Sebep? Boğazdaki koyun leşlerini kınamak için insanlar kol kola girip çevre zinciri oluşturmuşlardır. Bu duyarlı insanlardan biri de Sıdıka'dır. Ağabeyi Sıdıka'yı döverken "Seni bu pazar Boğaz'da ikibin kişiyle kol kola dolaşırken görmüşler. İkibin kişiyle sarmaş dolaş ha? Kimdi ulan o, kolundaki bindokuzyüz doksan dokuz it? diyerek söylenir.
İşte böyle bir hayatı vardır Sıdıka'nın. Memleketimin ne yazık ki çoğunluk kızlarından biridir. Güzel yanı kendisine yapılan her türlü aile içi şiddete rağmen asla pes etmez. Hep moralini yüksek tutup, yaşamdan zevk almak ister. Bahar gelmiştir. Camı açıp dışarıya bakmaktadır. Annesi kıyametleri koparır. Kötü kız mıdır ki camdan dışarıya bakmaktadır? Annesi vıdı vıdı durmadan konuşmaktadır. Aldırmaz Sıdıka. Annesi ne dese "Haniyy kuşlaar ağaçlaar, binbir renkli çiçekler, nasııl yakalamıştıııım, saçlarından baharı" diye şarkıyla cevap verir. Camın önünde yuva yapmış kumrudan söz eder. Manolyalar çiçek açmıştır. Şebboy fidesi ekeceğini söyler. Bu cevaplara çıldırır annesi. Her zaman ki gibi elindeki terliğin topuğunu kızının kafasına küüt küüt indirir. Aldırmaz Sıdıka. Günlüğüne şöyle yazar: "Sevgili günlük, bugün anneme manevi şiddet uyguladım... Naparsa yapsın bahar sevincimden taviz vermedim, beni sinirlendiremedi ve fakat kendisi çıldırdı... En son bıraktığımda terliğiyle kendi kendini dövüp kolunu filan ısırıyordu... Bugün kötü olan her şeyi kendisiyle baş başa bıraktım, çünkü dışarda bahar vardı... Yarın yine olacak..." Atilla Atalay'ın yazdığı kara mizah Sıdıka öyküleri memleketimdeki aile içi şiddet gören kızların gerçeklerini anlatır. Okudukça hem güldürür hem yürekleri acıtır. Sıdıka şahane bir kızdır. Ne yalan söyleyeyim ben Atilla Atalay'ın öykülerindeki Sıdıka'yı her daim sevdim. Tanısan inanıyorum ki sen de severdin.
Sıdıka'yı hep izlerdim Tv'de. Kadına uygulanan fiziksel yada psikolojik şiddetin bir çok örneği vardı. Gülümsetirdi fakat içte içe ne acı aslında dedirtirdi de...
YanıtlaSilSayende Sıdıka'yı tekrardan hatırlamak çok iyi geldi. Paylaşım için teşekkürler.
Sevgiler.
Sıdıka! Bayılırım Sıdıka'ya... Şimdi siz hatırlatınca dizi bölümlerinden parçalar izledim. Hani Atıf Yılmaz'ın yapımcılığını yaptığı -ki birkaç bölümü o yönetmişti ama Sinematürk'te sadece yapımcı olarak adı geçmekte- müthiş dizi...
YanıtlaSilTeşekkürler...
Sevgili K.C.S ve Cüneyt siz Sıdıka'yı sanıyorum hep televizyndaki dizisinden tanıyorsunuz. Ben ise Atilla Atalay kitaplarından biliyorum:) İşin tuhafı diziyi hiç seyretmedim.
YanıtlaSilSıdıka'yı severim:)) Değerli yorumlarınız için ben çok teşekkür ederim.
Biraz öyle oldu:( Ama olsun, her ne kadar A.Atalay'dan okumamış olsak da en azından onun senaryosunu yazdığı diziyi izlemek de epeyce keyifliydi...
YanıtlaSilAsıl ben teşekkür ederim Sıdıka'yı anımsattığınız için...
sıdıka sevilmez mi hiç .çok güzel bir yazı olmuş.dizisi daha popülerdi sanırım herkes o jeneriği hatırlar.hatırladım ya hemen dinlemem lazım :)
YanıtlaSil