24 Mart 2011 Perşembe

Kahve Molası - Ağlamak ve Gülmek Kardeş Mi?


Dün akşam iş çıkışı nedensiz bir ağlama hissiyle spora gittim. Biri  dokunsa hemen ağlayabilirdim. Her an spora gitmekten vazgeçecekmişim gibi bir halim vardı. Arabamı spor salonunun önüne park ettim. Bir süre direksiyon başında bekledim. Sonra ne düşündüm bilmiyorum, hışımla yan koltuktaki spor çantamı kaptım. Arabadan çıktım. Yürümeye başladım. Yürürken kumandayı omuzumun üzerinden  geriye doğru uzatıp arabamın kapılarını kilitledim. Tam spor salonuna  girdiğimde Tarkan’ın sesi geliyordu.  “Sen aşkı çiçek, böcek, güneş, bulut sanmışsıııın… Mevsimlerine göre uyuyup uyanmışsıııın… Sen artık benden sonra sevemezsin yanmışsıııın… Yüreğimden çıkardım, attığın kör kurşunuuuu.”  Gene geç kalmıştım. Üstelik üzerimde iş giysilerim vardı. Of! Müziğin hızlı ritmi daha kapıdan girişte yakalamıştı beni… Merdivenlerden alt salona inerken dansa çoktan başlamıştım. Hemen üzerimdekileri çıkarıp, spor giysilerimi giydim. Ayağıma spor ayakkabılarımı geçirirken Tarkan’ın şarkısı devam ediyordu. Isınma hareketleri daima  bu şarkıyla yapılıyordu. Her seferinde, tam bu bölüme geldiğimizde, kendimizi kaybedip, hem dans ediyor, hem de avaz avaz hepbirlikte  şarkıyı söylüyorduk. Hemen yerime geçtim. Hey! Büyük bir umursamazlıkla, minicik  bile mahçubiyet hissetmeksizin, kendimi attım müziğin ve dansın kollarına…  Hemen hem de… Anında… “Seni karanlıklara bırakmaaaak istemezdiiimmm… Anılarımı solmuş çiçeklerleeee süslemezdiiiim.” Şöyle gözucumla etrafıma baktım. “Köyümden insan manzaraları,” dedim kendi kendime. Kimimiz eczacı.. Kimimiz mühendis… Kimimiz sigortacı… Şinanay da yavrum şinanay…  İnan hilafım yok, kendimi de dahil ederek söylüyorum, yolda görsem bu kadınların böyle şahane dans ettiklerine asla ihtimal vermem. Mazbut, kendi hallerinde çalışan kadınlarken ne oluyorsa oluyor dansın illüzyonu  mu desem, gruptakilerin birbirlerine verdiği pozitif enerji sebebiyle mi desem, müthiş bir coşkuyla dans ediyoruz. Müzik bitince hatta, uuuuuvvv’lamalar, ıslıklar gırla gidiyor. Bir neşe bir  neşe… Dünya mı batıyor? Ne gam! O bir saat dünyanın gelmişini geçmişini boşveren bir hal üzerinde oluyoruz. Hatta spora gelirken dokunsan ağlayacak vaziyetteydim, düşünebiliyor musun?  Şu insan bünyesi çok tuhaf! Ağlamakla gülmek kardeş derler ya… Gerçekten ne  doğru bir söz.


Nerden geldim ben buraya? Acaba ne anlatmak istiyordum? Hımm…  Dün sabah işe erken başlamıştım. Poliçeler önümde dizim dizimdi. İmzalama, açıklamaları, ayrıntıları kontrol etme derken başım önde epeyce çalışmıştım. Öğlen yemeğimi masamda yemiştim. Tam kahveye sıra gelmişti ki msn’den arkadaşım Dilek “Ne haber?” diye laf attı. “İyilik” diye cevapladım. “Sinemaya gidelim mi?” diye yazdı. Hiç tereddüt etmeden “Tamam” dedim. Şaşırdı. Normalde bu teklif benden gelirdi. Dilek evde alt kat komşum ve çok yakın arkadaşım. Eskiden arada sinema kaçamağı yapardık. Ama alzheimer hastası annesine evinde baktığından beri, son günlerde sinemaya gidemiyorduk . “Ne film var ?” dedim. Baktım saate 13.30 du.. En yakın filme baktım 14.15 de  ve İzmit Ncity’de… Özcan Deniz’in filmi. Adı "Ya Sonra"… Romantik komedi öyle mi? Tamam. “Ben gelip alayım seni ofisten” dedi Dilek. “Yooo.” Dedim. “Olmaz!” Sen gelirsen anlarlar… Ben gizlice kaçarım işten, gelir seni alırım. Gideriz. Hemen hazırlan.” Anında çıktı msn’den. Ben de parmaklarımın ucuna basa basa ofisten kaçtım. Sanki söylesem biri bana  bir söz mü edecekti? Yoo.. Böyle kendimce masum gizli işler çevirmek, hele hele kaçmak kelimesinin bizatihi kendisi acayip adrenalimi yükseltmeye sebeptir. Çünkü onu yitirirsem diye ödüm kopuyor. Yüreğim sızlıyor. Uykularım kaçıyor. Aman diyorum Müjdat Gezen gibi aman… Sakın beni terk etme.. Terk etme çocuk yanım… Anlatmak istediğim  arada bu kendimce oyunlarla çocuk yanımı şımartıyorum. Neyse… Aldım Dilek’i. Zaten çoktan evden fırlamış, sokakta bekliyordu. Şaşırmış sinema teklifine hemen evet dememe. “Şaşırtmayı severim.” dedim gülerek. Müzik çaları açtım. Timur Selçuk söylüyordu. “Yollarımız burada ayrılıyor… Artık birbirimize iki yabancıyız… “  Dilekle baktık birbirimize… Başladık Timur Selçuk’la bu şarkıyı söylemeye… “Ne kadar acı olsaaaaa… Ne kadar güç olsaaaa… Her şeyi evet her şeyiiii…  İşte tam burada avaz avaz bağırıyorduk… “Unutmalıyıııııızzzz!” Devam… “Hiç yaşanmamışcasınaaaaa! Hiç sevmemişcesineeeeee!” Çok güldük… Çoookk! O kadar güldük ki gözlerimizden yaşlar aktı. Şu insan bünyesi  ne tuhaf! Ağlamakla gülmek kardeş derler ya… Gerçekten  doğru!


Şeey… Ben aslında başka bir şey anlatacaktım. Ama neydi? Acaba Özcan Deniz’in filmini mi anlatacaktım? Allahım, o filmdeki saçları hangi kuaför yaptı çok merak ediyorum. Affedersin, telefonum çalıyor. Konuşmalıyım.  Tam kahve molası vermiştim. Sana bir şey anlatmaktı niyetim. Ama bunlar döküldü parmaklarımın ucundan, ne yapabilirim? Kusura bakma e mi? Kahve molam bitti. İşe dönmeliyim… “Alo… Evet, buyrun benim…”

NOT: Cennetteki Yabancılar adlı çizgi romanın karelerini kullandım.   

7 yorum:

  1. evet ağlamakla gülmek kardeş, ama ben bugün hastalık nedeniyle sporumu asacağım için eve gidip yine ağlamaklı yüzümle dolaşacağım.

    YanıtlaSil
  2. Sevgili HK
    Yazınızı okuyunca aklıma A.Atalay'ın "Kalbin Böcüğü" kitabının giriş yazısı geldi. Orada hani bahseder ya, böyle eğlenceli yazılar yazıyorum ama, yediğim lahanaların haddi hesabı yok diye... Ağlamakla gülmek kardeş evet, ama üvey kardeş galiba... Birbirlerinden pek hoşlaştıklarını sanmıyorum.

    Tezer Özlü ne güzel söylemiş :
    "Acılar olmadan yazılabilir mi? Edebiyat, yaşam ve ölüm sınırlarının artık acıları tutmadığı, tutmaya yeterli olmadığı yerde başlamıyor mu?"

    Acılar olmadan, yazılamıyor, evet...

    Selamlar...

    YanıtlaSil
  3. Vildacığım sayende güzel saatler geçirdim. Hele de ne zamandır bu kadar içten gülmemiştim.
    Yazında yer veremediğin detaylar çok komikti gerçekten.
    İnşallah böyle bir geziyi istanbula doğru da yapabiliriz. Önümüz ilkbahar. Neydi o istanbul yamaçlarında açan çiçeklerin isimleri..hah işte o zaman gidelim.
    Akasyalar açar iken..yada erguvan ağacı zamanı.

    YanıtlaSil
  4. Dün mü gittin sende acaba:)Bende dün eve geldim elektrik kesik aslında yorgundumda ama kitap okusam okunmaz,internet yok elektrik olmayınca hiç bir şey yapılmıyor çıktım evden sonrada ya sonrada buldum kendimi:):)Bencede kim yaptı o saçları saçlarımı öle yaptırsam diye aklımdan geçmedi değil:):)

    YanıtlaSil
  5. özellikle eklentiler ve metin akışları sana puanım 10

    YanıtlaSil
  6. Selam Huyum Kurusun, epey önce yazdığınız bir yorumu şimdi cevaplıyorum:) O filmdeki saçlar fenaydı sanki:)) Öyle hatırlıyorum şimdi:))

    YanıtlaSil
  7. Selam Telekinesis, teşekkür ederim:)

    YanıtlaSil