"Bu ânı böylesine net hatıra etmiş olan zihnim, sonrasını hatırlamıyor. Nasıl oldu da tanışmıştık, ben mi onun yanına gitmiştim yoksa o mu benim yanıma gelmişti, bilmiyorum. Bildiğim, bir yabancıya, ötekine yakınlık duymuştum.... En az benim kadar sessizdi. Benden de sessiz. Kendi sessizliğimi bir kenara koyup, onun bana dokunan sessizliğini kırmaya çalışırdım. Bir şey hoşuna gittiğinde gülümserdi. Gülümsediğinde dünyaya bir beyaz delik açılırdı. Ben o yaz o beyaz delikten içeri atladım. Kış (tekrar) gelmişti. İçerilere, yaza benzeyen sıcak odalara, camlardan, damlardan süzülen pencere arkalarına geri çağrılmıştık. Kıştı, büyük sessizliğiydi dünyanın. Neden, sebep, özlem, isyan tanımazdık. Böylece, alınganlık ve kırılganlık da. Ne ben onu aradım ne de o beni. Kış gelmişti işte, ve biz içeriye çağrılmıştık, o kadar..... Ne kıştan yakınacak ne yazı özleyecek bir sebebim vardı..... Hayattı, hâlâ yekpâreydi. Kış gelmişti işte, ve biz içeriye çağrılmıştık."
Birhan Keskin - Beyaz Delik'ten bazı cümleler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder