Gece uyuyamadığımı yazınca, sakın kendi işimde çalışıyorum diye bugün geç saatlere kadar uyuduğum zannedilmesin. Nerdee? Sabahtan beri ha babam de babam koşturuyorum gene. Dün gece neler olduğunu anlatmak istiyorum. Saat gece yarısını çoktan geçmişti. En son Hayal Kahvem'e yazı yazıp anne sözü dinler gibi yatmıştım. Kendi kokum, kendi çarşafım, kendi battaniyem, yani tanıdığım eşyalar arasına yerleştim. Başım yastığımın tanıdık yumuşaklığını buldu. Her zamanki gibi yana döndüm. Ayaklarımı karnıma çekerken boynumu öne eğdim. Birazdan uyuyacağım. Karanlığın içinde her şeyi unutacağım, diye düşündüm. Neleri unutacağım? Benden güçlü olanların acımasız gücünü, pek çok budalalıkları, söylenmiş o düşüncesizce sözleri, haksızlığı, anlayışsızlığı unutacağım mesela. Hızla geçen zamanı, hiç geçmeyen zamanı unutacağım belki hatta... Felaketleri, felaketlerin hepsini unutacağım... Her şeyi unutacağım düşündüm birazdan. Uyuyacağım için, uyuyup herşeyi unutacağım için memnundum. Bekledim. Benimle birlikte çevremdeki o alelade ve tanıdık eşyalar da beklediler. Beklerken tanıdık sesler duydum. Eski bir buzdolabının motorunu, uzakta havlayan köpekleri, taa deniz kıyısından gelen sis düdüğünü, yakınlarda bir yerde kapanan bir sokak kapısını mesela. Uyku ve rüya çağrışımıyla biraz sonra her şeyi, tüm sesleri unutup başka bir aleme gideceğimi düşünmeye başladım. Hazırdım. Sanki vücudumdan, tüm uzuvlarımdan uzaklaşıyordum. Artık elime, koluma, ayağıma, bacaklarıma ihtiyacım olmayacağını biliyordum. Gözlerim kapanırken onları da unutacaktım. Aklımın içindeki renkleri seyrediyordum. Ama uyuyamıyordum gene.
Bu kez huzurla uyuduğum zamanlarda düşündüğüm şeyleri aklıma getirmeye başladım. Bugün ne yaptığımı ya da yarın ne yapacağımı düşünmedim de beni uykunun unutuşuna kavuşturan tatlı anları düşündüm. Yaz geliyor, kış geliyor, bahar geliyor, sabah geliyor, mavi bir sabah, güneşli bir sabah, mutlu bir sabah düşündüm mesela... Ama hayır, gene uyuyamadım. Yazımı uzatmak istemiyorum. Anlatmak istediğim dün gece uyumak için sadece keçileri çitten atlatmayı denemedim. Bütün bunları denediğim gibi 700 yıl önce Bizans'tan Moğal Hakanı Hülagü'ye gelin olarak yollanan prensesi düşündüm mesela. Hoppala! "700 yıl önce yaşayan prenses nereden aklına geldi"deme! Düşünsene Prenses, Constantinopolis'ten taa İran'a evlenmeye yollamış. Ama daha oraya varamadan damat Hülagü ölmüş. Bu dudumda Hülagü'nün yerine tahta geçen oğlu Abaka ile evlendirmişler gelini. Of, ne fena! Dur bitmedi. Kızcağız 15 yıl Moğol sarayında yaşamış, kocası öldürülünce baba evine geri yollanmış biliyor musun? İşte o Prenses Mariya'yı düşündüm. İçimde iyice hissedene kadar onun ilk yola çıkıştaki hüznünü düşündüm. Geri dönüşteki halini düşündüm. Dönüşte yaptırıp içine kapandığı Haliç kıyısındaki kilisede geçen günlerini düşündüm. Ve sonrasında böyle hayatlar süren nice prensesleri düşündüm. Uykum iyice kaçtı tabii. Bir o yana bir bu yana sabahı sabah edince... Şimdi şu sessiz, yemyeşil çimenlerin yanına arabamı çektim. Üzerine afiyet çok uyku bastırdı. Böyle araç kullanmam tehlike arz edecek. Az da olsa illa ki uyumam gerek. Şööyle çimlere uzanacağım. Uyuyacağım. Sen çevreye göz kulak ol bari olur mu? Yarım saat kadar beni idare et!
NOT: Koyulaştırılmış cümleleri, yazar afetsin beni Orhan Pamuk'un Kara Kitap'tan alıntılanarak yazdım. Ne yapabilirim? Bu uykulu halimle ben yazsam daha güzelini asla yazamazdım. Uykum olmasaydı amaaa... Of, daha güzelini yazacağıma eminim:))
"Kendi kokum, kendi çarşafım, kendi battaniyem, yani tanıdığım eşyalar arasına yerleştim."
YanıtlaSilen güzel uyku ait olduğunu hissettiğin yerde uyunuyor. :))
benim de bazen bedenim uyurken zihnim uyumuyor.en kötü uykusuzluk bu.
Sevgili Kara Kitap, ne hoş anlatım değil mi?
YanıtlaSilKara Kitap, Kara Kitap'ı sever elbet:) Bakmayın böyle yazdığıma.. Uykuyu çok severim. Yoksa rüyalarımı nasıl görebilirim? Hoş uyanıkken hayal gören bir bünyeye sahibim. Kara Kitap her şeye rağmen,dilersen bedenin uyurken zihnini de uyutabilirsin. Akort etmeyi öğrenmen gerek...
Tanıdık eşyalar arasında tadında, huzurlu bir uyku ve beraberindeki rüyalar da hayallerimizi çeşnilendirmez mi aslında? Akort etmeyi en iyi sizde öğrendik Hayal Kahvem; yazı çok hoş olmuş, tam da bahar tadında; sevgilerimle:)
YanıtlaSilSağol Sisi, Kara Kitap'ı okudun mu bilmiyorum.
YanıtlaSilOkumadıysan o master kitaplarının arasına sıkıştırmanı tavsiye ederim.. Sıdıka'ları unutma ama olur mu:))
Kara Kitap'ı okuyamadım henüz ama listeme ekliyorum şimdiden Hayal Kahvem:)Sıdıka da aklımın bir köşesinde, hele ki şu yaşanan son olaylardan sonra (http://www.ntvmsnbc.com/id/25216108) Sıdıkalara daha çok dikkat çekmek gerek:))Atilla Atalay'da Sıdıka ile yeniden dikkat çekiyor hem:))(http://atillaatalay.blogspot.com/2011/05/sidika-her-ay-bayanyani-dergisinde.html)
YanıtlaSilŞu master sınavlarını hallediver. Tüm kitaplar senin Sisi.. Sonra ver elini Sıdıka:) Bakalım neler çıkaracan ortaya:))
YanıtlaSil